22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

çok izzet ve ikrâmda bulundu. Orada bulunanlar bu duruma çok şaşırdılar. Bunun<br />

üzerineŞenbekî hazretleri,Ebü'l-Vefâ'nın üstünlüklerini orada bulunanlara anlattı. Hocası,<br />

Ebü'l-Vefâ için ırmak kenarında büyük bir ziyâfet verdi. Ziyâfette Ebü'l-Vefâ hazretlerini<br />

tanımayan birçok kimse bulunuyordu. Ziyâfette birçok ilmî konuşmalar yapıldı. Bu arada<br />

Şenbekî hazretleri; "Allahü teâlânın kulları arasında öyleleri vardır ki, hırkasını suya atsa<br />

suya batmaz ve su onu götürmez." dedi ve hırkasını suyun üzerine bıraktı. Hırka suda hiç<br />

batmadı ve olduğu yerden de bir yere gitmedi. Sonra Şenbekî hazretleri kalkıp, o hırkanın<br />

üzerinde iki rekat namaz kıldı. Allahü teâlânın izniyle, hırka hiç ıslanmamıştı. Namazdan<br />

sonra hırkasını alıp silkeledi. Hırkadan toz döküldü. Bunun üzerine Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ<br />

hırkayı aldı. Şenbekî hazretleri, talebesi Ebü'l-Vefâ'nın, kendisinden daha büyük kerâmet<br />

göstereceğini biliyordu.Ebü'l-Vefâ'nın boşluğa bıraktığı hırka, havada durmaya başladı.<br />

Ebü'l-Vefâ hırkanın üzerine çıkıp, iki rekat namaz kıldı. Ebü'l-Vefâ hazretlerinin üzerinde<br />

namaz kıldığı bu hırkanın, yerden yüz arşın (50 m) yükseklikte olduğu rivâyet edilir. Bu<br />

kerâmet, Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ hazretleri hakkında sû-i zanda bulunanları tövbe ettirdi.<br />

Hocası oradakilere; "Her mürîdin saâdeti şeyhindendir. Fakat benim saâdetim, talebem<br />

Ebü'l-Vefâ'dandır." buyurdu. Ebü'l-Vefâ, hocasıyla birlikte üç gün üç gece sohbet ettikten<br />

sonra, üçüncü yolculuğuna çıktı. Bu yolculuğu on iki yıl sürdü.<br />

Üçüncü seyahatinin sonunda, Allahü teâlânın kudretiyle yolu, Kisrine adıyla bilinen bir köye<br />

düştü. O köyde Şeyh Acemî adında velî bir zât vardı. Kerâmet sâhibi olan bu zâta, o beldenin<br />

halkı büyük bir zevk ile hizmet ederdi. Şeyh Acemî, o köye gelen misâfiri yemek yemeden<br />

göndermezdi. Ebü'l-Vefâ hazretleri, bu zâtın evinin yanındaki mescide namaz kılmak için<br />

girdiğinde, cemâat namaza durmuştu. O da namaza durdu. Namaz bittikten sonra Ebü'l-Vefâ<br />

hazretleri gitmek isteyince,Acemî hazretleri; "Sizi dâvet ediyorum. Fakirhâneye buyurun,<br />

yemek yiyelim. Dâvete icâbet etmek sünnettir." dedi. Bunun üzerine Tâc-ül-Ârifîn<br />

Ebü'l-Vefâ dâveti kabûl etti ve Acemî hazretlerinin evine gittiler. Birlikte yemek yiyip,<br />

sohbet ettiler. Aralarında yakınlık hâsıl oldu ve arkadaş oldular. Acemî hazretlerinin ısrârı<br />

üzerine, SeyyidEbü'l-Vefâ üç gün üç gece orada kaldı. Dördüncü gün Acemî hazretleri köyün<br />

bütün halkına, SeyyidTâc-ül-Ârifîn'in gitmek istediğini anlattı. Bunun üzerine halk,<br />

Ebü'l-Vefâ hazretlerine; "Sizden burada yerleşip kalmanızı istirhâm ediyoruz. Buradaki<br />

müslüman halk, sizden istifâde etsin. Sâyenizde birçok kimse hidâyete kavuşsun." diye ısrâr<br />

ettiler. Seyyid Ebü'l-Vefâ hazretleri; "İstihâreye yatayım. Allahü teâlâ ne buyurursa ona göre<br />

hareket ederim." dedi. Bu sırada Acemî hazretleri bu sözü yerinde bularak; "Yâ Seyyid! Bir<br />

arzum daha var. Bu fakîrin kızını almak için de istihâreye yat. Bakalım ne buyrulacak." dedi.<br />

Ertesi gün Ebü'l-Vefâ; "Bana, ceddim hazret-i Ali'nin kabrine senin ile berâber gitmem ve o<br />

ne buyurursa ona göre hareket etmem emir buyruldu." dedi. Bunun üzerine Acemî hazretleri<br />

ile Ebü'l-Vefâ hazretleri birlikte mezarlığa gittiler. Burası hazret-i Ali'nin esas kabr-i şerîfi<br />

değildi. O gece orada uyudular. Ebü'l-Vefâ hazretleri rüyâsında atası hazret-i Ali'yi gördü.<br />

Hazret-i Ali, ona orada kalıp Acemî'nin kızını almasına izin verdi. Ebü'l-Vefâ, sabah<br />

oluncaAcemî hazretlerine durumu anlattı. Bu duruma çok sevindi ve büyük bir âlim, halk ve<br />

sâlihler topluluğu önünde kızını ona nikâhladı. Bu hâtunun ismi Huseynâ olup, gâyet güzel,<br />

zâhide ve âbide idi. Hanımı, Ebü'l-Vefâ hazretlerinin hizmetini görmekle ve ibâdetle meşgûl<br />

olurdu.<br />

Sonra Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ hazretleri, Kalmine'ye geldi ve orada yerleşti. Burada halka<br />

hakîkî müslümanlığı anlatmaya ve talebe yetiştirmeye başladı. Ebü'l-Vefâ hazretlerinin<br />

talebeleri çok idi. Bunlardan yüksek derecelere ulaşanlardan bâzıları şunlardır: Ali ibni<br />

Heytî, Bekâ ibni Batû, Mâcid-i Kürdî, Ahmed-i Baklî, Ramazân-ı Mecnûn, MuhammedMısrî,<br />

Muhammed Kemahî, Mahmûd Keyyâl, Şerafüddîn Ebü'l-Abbâs, Ali ibni Üstâd, Receb-i<br />

Vâsıtî, Ebû Bekr-i Bustî, Mukbil Hâdim, Ebü'l-İzz Kalânisî, Muhammed Türkmânî Hâmid-i<br />

Sûfî, Hüseyin-i Râî, Ali ibni Asfer, Şihâbüddîn ibni Akîl, Muhyiddîn-i Mendelcî, Ebû Bekr-i<br />

Zinharân, Abdurrahmân Düceylî, Osman Mi'berânî, Askeri-i Şevdî, Abdurrahmân Tafsuncî,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!