22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

orayı terk ederek Benî-Nercis kabîlesinin yaşadığı köye yerleşti. Bu kabîlede yaşayanlar, dînî<br />

yönden çok zayıf idiler. Seyyid Muhammed Arîzî, akşam, yatsı ve sabah ezânlarını okuyarak,<br />

namaz kıldı. Ezân sesini duyan oradaki halkın, cenâb-ı Hakk'ın izniyle, kalbleri yumuşadı ve<br />

hepsi namaz kılmaya başladı. Oranın halkı Seyyid Muhammed Arîzî hazretlerini<br />

göndermeyerek, beldelerinde yerleşmesini sağladılar. Benî-Nercis kabîlesinin reîsi Ömer bin<br />

Şirküve bin Ebî Ammâr Nercî'nin Fâtıma isimli bir kızı vardı. KünyesiÜmmü Gülsüm idi.<br />

Seyyid Muhammed Arîzî bununla evlendi.<br />

Bir süre sonra Seyyid Muhammed Arîzî hastalandı. Bu hastalığının ölüm hastalığı olduğunu<br />

anladı. Bulunduğu beldenin halkını çağırarak onlara; "Doğru yoldan ayrılmayın. Size<br />

gösterdiğim yol üzere olun ve bu yolda ilerleyin." diye vasiyette bulundu. Hanımına ise;"Yâ<br />

hâtun! Erkek bir çocuk dünyâya getirsen gerek. Bu çocuk, büyüyünce yüce bir zât olur. Çok<br />

kerâmetleri görülür ve pekçok kimselere doğru yolu gösterir ve kerâmetlerinin bâzıları daha<br />

doğmadan görülür. Bunları bilesin ve bundan gâfil olmayasın." diye vasiyet etti. Vefâtından<br />

sonra, o beldenin halkı oradan göç etti. Bu göç esnâsında, yolları bir bostan kenarından<br />

geçti.Kâfileden birkaç kişi, bostandan izinsiz kavun aldılar. Kesip kervandakilere dağıttılar.<br />

Bir parça da Seyyid Ebü'l-Vefâ'nın annesine verdiler. Annesi o kavunun sâhibinden izinsiz<br />

alındığından habersiz olduğu için verilen parçayı yedi. O kavun parçasını yedikten sonra,<br />

hemen karnında bir ağrı meydana geldi ve yediklerini çıkarmak için istifrâ etti. Bu durum<br />

kabîlenin ileri gelenlerine anlatılınca, SeyyidMuhammed Arîzî hazretlerinin söylemiş olduğu,<br />

doğum öncesi kerâmetlerinin görüldüğünü anladılar. Bir süre sonra kâfileyi eşkıyâlar bastı ve<br />

bütün eşyâlarını aldılar. Kâfiledekiler çâresiz, üzüntülü bir şekilde dururlarken, Allahü<br />

teâlânın izniyle, eşkıyâların karşısına arslanlar ve yırtıcı hayvanlar çıktı. Onlara saldırmaya<br />

başladı. Eşkıyâlar, canlarını kurtarmak için, aldıkları bütün eşyâları bırakıp kaçtılar.<br />

Kâfiledekiler, eşyâlarına eksiksiz kavuştular.<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri, babasının vefâtından iki ay sonra dünyâya geldi. Dünyâya gelir<br />

gelmez, o beldede bir takım değişiklikler oldu. Ekinler gelişti, hayvanlar çoğaldı. Her yerde<br />

bolluk ve bereket kendini gösterdi. Hiç âfet görülmez oldu. Beldede herkes zengin oldu.<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri, daha bebek iken oruç tutmaya başladı. Ramazan ayında, gündüzleri<br />

annesinin memesinden süt emmez, sâdece geceleri emerdi. Ne zaman Allahü teâlânın ismi<br />

zikredilse, başını oynatır, dilini hareket ettirirdi. Bebekliğinden îtibâren Allahü teâlâya ibâdet<br />

edenEbü'l-Vefâ hazretleri, bir gün annesiyle birlikte bir yere gitmek için yola çıktı. Yolda,<br />

doğmadan önce annesinin kavun yiyip, o kavunu çıkarmak mecburiyetinde kaldığı ve<br />

eşkıyâların baskınına uğradığı yere geldiler. Ebü'l-Vefâ annesine; "Ey ana! Burasının neresi<br />

olduğunu hatırladın mı?" diye sordu. Annesi; "Ey oğul, burasının neresi olduğunu<br />

hatırlamadım." diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebü'l-Vefâ, o günkü hâdiseleri anlatmaya<br />

başladı: "Ey anne! Burası, babamın vefâtından sonra göç ederken konakladığınız ve kâfileden<br />

birkaç kişinin bostandan kavun çaldıkları yerdir. Kavun yerlerken, canın çekmiştir diye sana<br />

da vermişlerdi. Sen de bilmeden verilen kavunu yemiştin. O zaman bana hâmileydin. Ben<br />

karnında sana ızdırab vermiştim. Çünkü haram lokma yemiştin. Sonra size eşkıyâlar saldırdı.<br />

Üzerinizdeki elbiselere varıncaya kadar, her şeyinizi almışlardı. Siz, çok üzülmüştünüz.<br />

Bunun üzerine Allahü teâlâ meleklerine, aslan ve yırtıcı hayvan sûretine girerek eşkıyâların<br />

üzerine saldırmalarını emretti. Melekler de bu emri yerine getirerek, eşkıyâların üzerine<br />

saldırdılar. Eşkıyâlar bütün aldıklarını bırakarak kaçtılar. Siz de bütün malınıza ve<br />

eşyâlarınıza kavuştunuz. İşte o yer burasıdır." Annesi bunun üzerine; "Ey oğul!Sen o zaman<br />

daha doğmamıştın. Bunları nereden biliyorsun?" diye sorunca, Ebü'l-Vefâ; "Bana Allahü<br />

teâlâ bildirdi anneciğim." dedi. Sonra; "Bana Ramazân-ı şerîfte meme verdin. Ben ise<br />

memeyi ağzıma alıp emmezdim. Çünkü Hak teâlâ bana hidâyet nûruyla muâmele ederdi.<br />

Bunun için meme emmeye ihtiyâcım kalmazdı. O vakit, sen beni hasta sanıp üzülürdün. İftar<br />

vakti meme emdiğimi görüp, hasta değilmiş diye sevinirdin." deyince, annesi; "Ey oğul!<br />

Baban senin için "Çok kerâmetleri görülür." derdi. Bunlar, o kerâmetlerden bâzılarıdır." dedi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!