22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

gemicinin yanına geldi. Dümeni eline aldı ve çok güzel idâre etmeye başladı. Onun dümeni<br />

eline almasıyla fırtına sâkinleşti ve gemimiz düzgün gitmeye başladı. İbrâhim Zâhid bana<br />

hitâben; "Ey Hacı Ali! Gemi böyle kullanılır değil mi?" dedi. Ben de; "Evet." dedim. Biraz<br />

sonra sâlimen karaya ulaştık. Gemide bulunanlar dışarı çıktılar. Ben de çıktım. İbrâhim<br />

Zâhid'in yanına yaklaşıp selâm verdim. "Ve aleyküm selâm ey Hacı Ali Erdebîlî!" dedi. Ben<br />

ellerine sarılıp; "Beni nasıl tanıdınız? İsmimi ve nereli olduğumu nereden öğrendiniz?"<br />

dedim. "Allahü teâlânın izni ile gönlünden geçeni bilen, ismini ve memleketini bilmez mi?"<br />

diye cevap verdi. Bunun üzerine; "Allahü teâlâ, evliyâsının gözlerinden perdeyi kaldırır ve<br />

gizli şeyleri onlara gösterir." sözünü hatırladım.<br />

Şerefüddîn isimli bir zât şöyle anlatır: "Âdetimiz olduğu üzere, bir arkadaşım ile berâber<br />

İbrâhim Zâhid'i ziyârete gidiyorduk. Yanımızda, ona hediye olarak götürecek bir şeyimiz<br />

yoktu. Bu endişeyle yola devâm ederken, Geylân Nehri kenarına geldik. O sırada nehrin<br />

sularının kabardığını, büyük bir balığın sâhile vurduğunu hayretle gördük. Biz, gözümüzün<br />

önünde bir anda meydana gelen bu hâl karşısında hayrette iken, nehrin suyu tekrar sâkinleşti.<br />

Bizim hayretimiz daha da arttı. Balığı alıp hocamıza hediye götürmeye karar verdik.<br />

Vardığımızda, bizi huzûruna kabûl etti. İltifât ederek hediyemiz olan büyük balığı aldı ve<br />

mutfağa gönderdi. O balığı pişirdiler. Orada bulunan herkes yiyip doyduğu hâlde, balığın eti<br />

bitmemişti. Yemekten sonra sohbete başlayan İbrâhim Zâhid hazretleri, söz sırasında<br />

buyurdu ki: "Tam bir teveccüh ile Allahü teâlânın velî kullarına yönelenler,Allahü teâlânın<br />

ve mahlûkâtın sevgilisi olurlar. Hattâ göktekiler ve yerdekiler bile, onlara yardım, ikrâm ve<br />

hürmet ederler." Biz, onun bu sözünü, bizim hakkımızda söylediğini, kerâmet olarak hâlimize<br />

vâkıf olduğunu anladık."<br />

İbrâhim Zâhid-i Geylânî'nin talebelerinden olan Ahmed isimli bir zât şöyle anlatılır: "Bir gün<br />

hocamızla birlikte bir yerden geçiyorduk. Yanımızda bâzı talebe arkadaşlarımız da vardı.<br />

Haddini bilmezlerden bâzıları, bizi görünce birbirlerine; "Hey! Bakın pilav düşmanları<br />

geçiyor. Kim bilir nereye yağlı pilav yemeye gidiyorlar. Bunlar dışarıdan sûfî görünürler,<br />

ama Allah bilir, tenhâda yalnız kaldıklarında neler işlerler!" gibi uygunsuz ve edep dışı şeyler<br />

söylediler. Bu sözler hocamızın gayretine dokundu. Çok üzüldü. Onlara; "Eğer biz, sizin<br />

dediğiniz gibi değilsek, hidâyete kavuşmuş olup, başkalarını da bu yola dâvet eden, nefsinin<br />

arzularını hakîr gören, nefsine ve şeytana uymayıp, cenâb-ı Hakk'a şükredenlerden isek,<br />

ayaklarınız dökülsün mü?" dedi. İbrâhim Zâhid hazretlerinin sözü biter bitmez, o kimselerden<br />

herbiri kötürüm oldu. Ayakda duramayıp, yere yıkıldılar ve hepsi de, binlerce elem ve sıkıntı<br />

içinde, acılarla kıvranmaya başladılar. Oradakiler bu hâli görüp ibretle seyrettiler. Orada<br />

bulunan diğer insanlar, Allahü teâlânın velî kullarına sataşmanın, onları incitmenin ne büyük<br />

felâket olduğunu, gözleriyle görüp anladılar. Bununla berâber, bu kimselerin bu acılarının,<br />

âhirette çekecekleri azap ve sıkıntılar yanında pek hafif kalacağını da düşünüp; "Allahü<br />

teâlânın evliyâsını incitmekten Allahü teâlâya sığınırız." dediler.<br />

Vefâtı yaklaştığında, yanında bulunan talebeleri ve yakınları, ona yalvararak; "Efendim!<br />

Uzun zamandır ağzınıza bir şey koymadınız. Hep oruçlu oluyorsunuz. Bununla berâber, iftar<br />

ve sahurda da bir şey yemiyorsunuz. Bu sebeple rahatsız olmanızdan, hastalığınızın<br />

artmasından endişe ediyoruz." dediler. Onların bu sözlerine karşı iltifât edip tebessümle<br />

karşılık veren İbrâhim Zâhid; "Güzel bir et olsa, suyla pişirilip yahni yapılsa." dedi.<br />

Bildirdiği gibi güzel bir yemek pişirip akşama hazırladılar. Akşam olup, namazdan sonra<br />

sofraya oturdular. Kendisi su ile iftâr eden İbrâhim Zâhid hazretleri, o yemekten yemedi.<br />

"Efendim! Bir mikdâr da olsa yeseniz." diyenlere; "Siz yiyiniz. Talebelerimin yemek<br />

yemelerini, ağızlarının hareketlerini seyretmek bana ayrı bir zevk veriyor." buyurdu. Ertesi<br />

gün yine oruca niyet etti ve oruçlu olarak vefât etti. Yetiştirdiği talebelerinin sayısı pekçok<br />

olup, önde gelenleri ve kendisinden sonra halîfesi olan dört tânesinin isimleri şunlardır: Safî,<br />

Ahî Yûsuf, Pîr Hikmet ve Ahî Muhammed.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!