22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hayrette bırakan cevaplar verirse, diğer talebelerinin ve hele kendisinin hâli nasıldır? diyerek,<br />

İbn-ür-Rıfâî hazretlerine ve talebelerine olan muhabbetleri çok arttı.<br />

Irak'ta Tâcüddîn bin Rıfâî'nin büyüklüğünü inkâr eden biri vardı. Ona dil uzatır, eziyet ve<br />

sıkıntı verirdi. Fakat Tâcüddîn hazretleri buna hiç cevap vermez, hep sabrederdi. Bir gün bu<br />

kimse, Şam'a gitmek üzere yola çıktı. Yolda hastalandı. Ağzından kan gelmeye başladı.<br />

Hastalığı ağırlaştı. Nihâyet yolda öldü. Bu sırada Tâcüddîn bin Rıfâî talebeleri ile sohbet<br />

ediyordu. Sohbet esnâsında; "Bizi inkâr edip, eziyet ve sıkıntı veren falan kimse, Şam<br />

yolunda, falan yerde hastalandı ve öldü. Fakat öldüğü yer yol üstü olmadığından, cenâzesi<br />

orada günlerce güneş altında kalır, kimse göremez." dedi. Talebelerinin hepsi hayrette<br />

kaldılar. Sonra o kimse, gittiği Şam seferinden dönmedi. Merak edip araştırdılar. Hakîkaten<br />

durum, Tâcüddîn bin Rıfâî'nin bildirdiği gibi olmuştu.<br />

Hülâgû'dan sonra yerine geçen hükümdarlardan Emîr Ahmed Teküdâr nâmındaki zât,<br />

Hülâgu'nun oğlu idi. Fakat dinsiz değildi. Müslümandı. Müslümanları sever, âlimlere çok<br />

hürmet ederdi. Fakat Tâcüddîn hazretlerine ve talebelerine olan muhabbeti, hürmet ve ikrâmı<br />

daha çoktu. Bâzıları kendisine bunun sebebini sorduklarında şöyle anlattı: Siz bilmezsiniz.<br />

Ben, babamın askerleri ile bu zâtın arasında meydana gelen muhârebeyi gördüm. O<br />

muhârebede, bunların yaktıkları büyük bir ateş vardı. Onun yardımcıları, babamın askerlerini<br />

tutup bu ateşe atarlardı. Babamın askerlerinden o ateşe yaklaşanlar, ne kadar kaçmak istese<br />

de o ateşten kurtulamazdı ve ateş onu içine çekerdi. Fakat muhârebenin sıkışıklığında bunlar<br />

o ateşin içine girerlerdi de, ateş bunlara zarar vermezdi. Ben, Tâcüddîn hazretlerinin bu<br />

büyük kerâmetini gözlerimle gördüm. Bunun için, ona çok hürmet ediyorum. Ona ne kadar<br />

hürmet ve hizmet edilse yine azdır."<br />

Rivâyet edilir ki, Tâcüddîn bin Rıfâî'nin zamânında, İlhanlılar devletinin başına geçen<br />

müslüman devlet reislerinden Mahmûd Gazân Hanın hükümdarlığı sırasında bir vakıf vardı.<br />

Bâzı kimselerin bu vakfın mallarını yedikleri söyleniyordu.Mahmûd Gazân, Tâcüddîn bin<br />

Rıfâî'yi çağırarak bu meseleyi anlattı. Fakirlerin ve talebelerin hakkı olan bu vakıftan kimin<br />

mal kaçırdığını, vakfın malını kimlerin yediğini tesbit etmesini ricâ etti. O da bir müddet<br />

susup, murâkabe ettikten sonra; "Sultanım, vakfın malını yiyenler filân filân kimselerdir."<br />

diyerek isimlerini saydı. Onlar îtirâz edemeyip suçlarını îtirâf ettiler. Bundan sonra Mahmûd<br />

Gazân, Tâcüddîn hazretlerini ahâlisi gayr-i müslim olan bir beldeye, İslâmiyeti anlatması için<br />

gönderdi. O da kabûl edip, o beldeye gitti. Onlara İslâmı anlattı.Bir müddet böyle devâm<br />

etti.Kabûl eden olmadı. Bundan sonra, başkalarını bırakıp husûsen bâzı kimseler ile ilgilendi.<br />

Bir zaman sonra, böyle husûsî olarak ilgilendikleri kimselerin hepsi îmân ettiler. Tâcüddîn<br />

bin Rıfâî de gelerek müslüman olanların isimlerini, Mahmûd Gazân'a arzetti. Herkese değil<br />

de, husûsen bu kimselerle alâkadar olmasının sebebi sorulduğunda, Allahü teâlâ tarafından<br />

kendisine, bu kimselerin îmân edeceklerinin diğerlerinin kâfir olarak öleceklerinin<br />

bildirildiğini, bu yüzden yalnız onlarla meşgûl olduğunu bildirdi.<br />

O BİR ÇÂRE BULUR<br />

İslâmiyete düşman olan hıristiyanların bâzıları, meşhûr Tatar hükümdârı zâlim Hülâgu'nun yanına<br />

gelerek ve kendisine yaltaklanarak, müslümanların mescidlerini yıkmasını, medreseleri dağıtmasını,<br />

ezânı ve İslâmın sembolü olan şeyleri ortadan kaldırmasını söylediler. Kan dökmekten, insanlara<br />

eziyet ve işkence etmekten zevk alan o meşhûr zâlim de, mâcera uğruna çok müslüman kanı döktü.<br />

Âlimlerden ve diğer müslümanlardan birçok kıymetli zâtı şehîd etti. Müslümanlar, bu zâlimler<br />

karşısında âciz kalıp, ne yapacakları hakkında görüşmek üzere beş yüz kadar âlim toplanıp, o<br />

zamandaki meşhur âlimlerden Şemseddîn Müsta'cel bin Rıfâî hazretlerine geldiler ve bu fitneyi<br />

durdurmak için bir şeyler yapmasını, bir çâre göstermesini, bu belânın üzerlerinden kaldırılması için<br />

duâ etmesini istediler. O ise, kendisini buna lâyık görmeyip:<br />

"Bu iş benim yapabileceğimin üstündedir. Ben de sizinle berâber geleyim. Birlikte Tâcüddîn

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!