22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

teâlânın sevgili kulusunuz, bu mel'ûnu îkâz ediniz" diyerek seslendi. Henüz bu sözleri<br />

bitirmemişti ki, türbenin dışından kulağına büyük bir gürültü geldi. O zât hemen dışarı koştu.<br />

Bir de ne görsün. O kâfirin atı yıkılmış ve iki ayağı da havada kalmıştı. Hayret edip nasıl<br />

olduğunu sordu. Orada bulunanlar dediler ki: "O zâlim, bu toprakları istilâ etmek niyetiyle<br />

geldi. Birçok kimse nasîhat yoluyla onu vazgeçirmek istediler. Kibrinden ve gurûrundan<br />

kimseyi dinlemedi. "Pâdişâhın malını sebepsiz yere niçin kalenderler yesin." dedi ve<br />

zabtettiği toprakları ölçen memura işâret etti. Kendisi de kızıp atını ileri sürdü. Birkaç adım<br />

gitmeden atı tökezleyip yere yıkıldı. O zâlim eğerden öyle bir sıçradı ki, ayakları havada asılı<br />

kaldı." O sırada seyyidin dilinden; "Ey hazret, bu alçağı niçin havada durdurursunuz, niçin<br />

toprağa düşüp boynu kırılmaz?" sözleri çıktı. O anda öyle bir düştü ki, orada bulunanlar<br />

toprağa çakıldı zannettiler. İnsanlar başına toplandı. Gördüler ki ölmek üzeredir. Adamları<br />

onu kaldırıp, Şeyh Behrâm'ın türbesine götürdüler. O seyyid de berâber idi. Kabre yaklaşınca<br />

şuuru biraz yerine gelip güçsüzlüğü ve aczi sebebiyle başını yere koydu ve adamlarına dedi<br />

ki: "Ey insanlar beni buradan çabuk kaldırın. Siz görmüyorsunuz, fakat beni dövüyorlar.<br />

Çabuk, döve döve bu kâfiri dışarı atın diye emreden bir ses işitiyorum." Adamları bunu<br />

duyunca, Hindûyu kaldırıp eve götürdüler. Bir divanın üzerine yatırdılar. Biraz sonra divan<br />

üzerinde duramayıp yere düştü ve divanın ayakları havaya geldi. Adamları divanı kaldırıp<br />

düzelttiler. Onu tekrar divana yasladılar. Tekrar düştü. Tekrar düzeltip oturtmak<br />

istediklerinde, öbür taraftan başı yere düşüp ayakları havada kaldı. Ne kadar uğraştılarsa da<br />

düzeltemediler. Hayâtından ümidi kesip, ağlamaya, feryâd etmeye başladılar. O dergâhda<br />

hizmet edenlerin ayaklarına kapandılar. O kadar yalvardılar ve ısrar ettiler ki, hâllerine acıyıp<br />

özürlerini kabûl ettiler. O zâlim, bir parça iyileşti ve oraları istenilen şekilde bırakıp Delhi'ye<br />

gitti.<br />

1) Siyer-ül-Aktâb; s.247<br />

2) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.16, s.214<br />

ŞİBLÎ;<br />

Büyük velîlerden. Adı Câfer, babasının adı Yûnus'tur. Künyesi Ebû Bekr'dir. 861 (H.247)<br />

senesinde Samarrâ'da doğdu. Bağdât'a gelip, buraya yerleşti.Cüneyd-i Bağdâdî'nin<br />

talebesidir. Aynı zamanda Mâlikî mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, İmâm-ı Mâlik'in<br />

Muvattâ'sını ezbere bilirdi. Zamanının bir tânesi olan Ebû Bekr-i Şiblî 945 (H.334)<br />

senesinde Bağdât'ta vefât etti.<br />

Ebû Bekr-i Şiblî, takvâ sâhiblerinin tâcı, birçok riyâzetleri ve kerâmetleri ile evliyânın reîsi,<br />

akıl âleminin meş'alesi idi. Pekçok âlimden hadîs-i şerîf dinlemiş ve nakletmiştir. Öğrenmek<br />

hususundaki şiddetli arzusu dinmek ve tükenmek bilmezdi. Ebû Bekr-i Şiblî'den; Ebü'l-Fadl<br />

Abdülvâhid Temîmî, Ali Acemî, Ebû Hasan-ı Hudrî, Ebü'l-Hasan Meşnî, Ebû Zer Râzî,<br />

Yâkûb Seyyid, Ebû Sehl Muhammed bin Süleymân ve birçok âlim ders almış ve ilim<br />

öğrenmiştir.<br />

Ebû Bekr-i Şiblî hazretleriniCüneyd-i Bağdâdî çok sever, ziyâde önem verirdi. Onun için:<br />

"Her kavmin bir tâcı vardır. Bu kavmin tâcı da Şiblî'dir. Ebû Bekr-i Şiblî'ye, birbirinize<br />

baktığınız gözle bakmayın. O müstesnâ bir kimsedir." buyururdu.<br />

Tasavvufa girmesi, bu yolu seçmesine sebep olan hâdise şöyle anlatılır: Devamend emîri<br />

iken, Rey emîri ileBağdât'tan kendisine bir mektup geldi. Bunun üzerine hemen Bağdât'a<br />

halîfenin yanına gitti.Halîfe kendisine hil'atlar verdi. Geri döndükten sonra bir gün,<br />

aksırdıktan sonra halîfenin verdiği hil'atın kolu ile ağzını ve burnunu sildi. Bu durum derhal<br />

halîfeye bildirildiğinde, o da hil'atın çıkarılması ve emirlikten azledilmesi emrini verdi.<br />

Bunun üzerine Ebû Bekr-i Şiblî kendi kendine; "Bir kulun hil'atını ve elbisesini mendil

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!