22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

tutulsaydı da oğluma böyle bir şefâatte bulunmasaydım. Müslümanların kâfirlere boyun<br />

eğmesi gibi büyük bir günâhı işletmeye sebep olmak ne kötü. Elbette oğlum bunu kabûl<br />

etmeyecektir. Yâ Rabbî! Bu işin hâlledilmesi için oğluma yardım eyle, beni de affettiklerinin<br />

arasına al!" dedi. Sonra kimsenin yüzüne bakamadan evine girdi. İmâm Şâmil ise güç<br />

durumlarda namaza durur, günlerce yemeden içmeden o işin hâlledilmesi için Allahü teâlâya<br />

yalvarırdı. Yine öyle yaparak mescide halvete çekilen Şeyh Şâmil, gözyaşları arasında<br />

namaza durdu. Kur'ân-ı kerîm okudu. Allahü teâlânın sevgili kullarından, başta hocası<br />

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve diğer büyüklerden yardım diledi. Onları vesîle ederek cenâb-ı<br />

Hakk'a niyâzlarda bulundu.<br />

İmâm'ın korktuğu tek şey, müslümanların kalblerindeki düşmanla mücâdele azminin<br />

kaybedilmesi, îmânlarının sarsılması idi. Halkın Ruslarla anlaşmaya meyletmesi demek,<br />

esâreti kabûl edip, İslâmın emirlerini yapamamak, yasaklarından kaçınamamak, en mühimi<br />

îtikâdlarının bozulması demekti. Üstelik bu korkunç isteğe şefâatçı olan anasıydı. Din ve<br />

vatan için, bir değil binlerce ana, oğul fedâ olmalıydı. Şeyh Şâmil, günlerce mescidde Allahü<br />

teâlâya yalvarıp, nefs muhâsebesi yaptıktan sonra karârını verdi. Sabırla kendisini kapıda<br />

bekleyen halkın huzûruna çıktı. Onlara; "Muhterem anam cezâsını çekecektir!..." emrini<br />

bildirdi. Emir büyüktü. Şimdiye kadar İmâm'larının bir istediğini iki etmeyen nâibler, ananın<br />

huzûruna çıktılar ve durumu bildirdiler. Yaralı ana, adâlet dîvânının önüne geldi.Halk<br />

toplanmış, nefes almadan bekliyordu. Mahkûm mevkiinde, şimdiye kadar Kafkasya'da<br />

yetişen âlimlerin, velîlerin en büyüklerinden olan Şeyh Şâmil'in anası vardı. Omuzları<br />

çökmüş, yaptığı hatânın üzüntüsü ile rengi solmuş bir hâlde oğluna baktı. Sonra yürekleri<br />

parçalayan bir sesle; "Oğlum! Allahü teâlânın emrinden kıl ucu kadar ayrılırsan, emzirdiğim<br />

sütü helâl etmem! Verilecek cezâyı şimdiden kabûl ediyor, adâletten zerre kadar şaşmamanı<br />

istiyorum." dedi. Dargolular, Şeyh Şâmil gibi mübârek bir zâtın anasından böyle bir cevâbı<br />

bekledikleri için hiç şaşırmadılar.<br />

Herkes pür dikkat, İmâm'ın vereceği karârı heyecanla bekliyordu. Ana ise; "Yâ Rabbî!<br />

Oğlum, merhamet duygusu sebebiyle doğru yoldan ayrılmasın" diye duâ ediyordu. Şeyh<br />

Şâmil nâibleriyle istişâre ederek netîceyi bildirdi: "Yüz sopa!.." Metânetle ortaya yürüyen<br />

ana, acabâ bu cezâya dayanabilecek miydi? Herkes bunu düşünürken, senelerce ünlü Rus<br />

generallerine diz çöktürmüş kahraman İmâm'ın, anasının yanına varıp diz çöktüğünü sonra da<br />

ellerine sarılıp öptüğünü gördüler. Anasıyla helâllaşan Şeyh Şâmil, Dargolular'a dönerek;<br />

"Anamın bu meselede, merhametinin çokluğu sebebiyle başkalarına şefâat etmesinden başka<br />

hiçbir hatâsı yoktur. Bu yaptığı hatânın cezâsını da mânevî olarak şu âna kadar çektiği<br />

ızdıraplarla ödemiştir. Maddî cezâyı da onun her şeyine vâris olan oğlu çekecektir."<br />

buyurduğunda, herkes yerinde dona kaldı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Çünkü, İmâm'ın<br />

verdiği karardan döndüğü görülmemişti. Şeyh Şâmil, sopayı vuracak kimselerin yanlarına<br />

varıp, belden üst tarafını soyunduktan sonra; "Emri yerine getirmekte bir an bile tereddüd<br />

edip elleri titreyenlere yazıklar olsun! Bütün gücünüzle vurmanızı emrediyorum!" diyerek<br />

sırtını döndü. Vazifeliler ilk sopaları vurdukları zaman herkesin gözleri yuvalarından<br />

fırlamış, bağırmamak için kendilerini güç zaptetmişlerdi. Her sopa indikçe İmâm'ın mübârek<br />

vücûdunda derin izler meydana geliyor, sopa yerlerine kan oturuyordu. Aynı yere ikinci<br />

üçüncü sopalar isâbet ettiğinde de, oralardan kan fışkırıyordu. Şeyh Şâmil ise vazifelilerin<br />

önünde dimdik duruyor, en küçük bir inleme ve sopadan sakınmaya teşebbüs<br />

etmiyordu.Nefsin istemediği bu hareket ile pek güzel bir mücâhede hâsıl olup nefsi inliyor,<br />

bu sebeple rûhu yükselip, vilâyet makâmlarında üstün derecelere kavuşuyordu. Bu<br />

görülmemiş manzara karşısında, bâzı nâibler ileri atılarak sopanın kendilerine vurulmasını<br />

istemişlerse de, Şeyh Şâmil'in kararlı bakışlarından korkup geri çekilmişlerdi. Nihâyet yüz<br />

sopa vuruldu.Şeyh Şâmil vücûdundan sızan kanlara bakarak, Allahü teâlânın, kendisine<br />

verdiği metânet ve sabır için şükür secdesine kapandı. Sonra ayağa kalkıp ellerini açtı ve Rus<br />

zulmünden müslümanların muhâfazası için cenâb-ı Hakk'a duâ etti. Hâdiseyi ibretle seyreden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!