22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

irkaç tânesini birleştirerek sarık yerine başına doladı. Allahü teâlâya dünyâ sevgisini<br />

kalbinden çıkarması için yalvardı. Bir süre sonra Hızır aleyhisselâm ile devamlı görüşmeye<br />

başladı. Başındaki saçaklardan dolayı "Saçaklı" diye meşhur oldu.<br />

Şeyh Saçaklı'nın zamânında Maraş Müftülüğü boşaldı. Bu görev Şeyh Saçaklı'ya teklif edildi.<br />

Düşünmek üzere birkaç gün müddet istedi.Mühlet sonunda bu teklifi kabûl etmedi ve<br />

sebebini şöyle anlattı: "Pınar başına gittim. Akan suya danıştım. Bana dedi ki: "Kaynaktan<br />

çıktığım zaman herkes beni içiyor, iğrenmeden kullanıyor. Fakat şehre girip çıktıktan sonra<br />

kirleniyorum. Kimse bana el sürmez oluyor. Müftü olursan sen de bana dönersin." dedi. Bu<br />

sebeple ben de müftü olursam şehirde herkesle temas edeceğim, âkibetim suya dönecek."<br />

Şeyh Saçaklı Antep ileMaraş arasındaki bir yolculuğu sırasında 1732 (H.1145) senesinde<br />

vefât etti. Her iki şehir halkı arasında cenâzenin kendi şehirlerine defnedilmesi husûsunda<br />

ihtilaf çıktı. İşin uzamaması için bir hakem tâyin edildi. Hakem; "Cenâze hangi şehre yakınsa<br />

oraya defnedilmesi uygundur." deyince, cenâzenin her iki şehre olan uzaklığı ölçüldü.<br />

Antep'e daha yakın olduğu anlaşılınca, Antep mezarlığına defnedildi. Türbesi bugün evler<br />

arasında kalmıştır. İbâdethânesi olarak bilinen yer, Aynî Bedreddîn Caddesi 29 numaralı evin<br />

içinde bulunmaktadır.<br />

1) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.325<br />

2) Maraş Târihi (Besim Atalay); s.129<br />

3) Hediyyet-ül-Ârifîn; c.2, s.122<br />

4) Gaziantep Evliyâları (C.Câhit Güzelbey); s.77<br />

ŞEYH SÂDİ<br />

Amasya evliyâsından. Hangi devirde yaşadığı bilinmiyor. Türbesi Amasya'nın Şeyh Sâdi<br />

köyünün eteklerinde olup 1409'da Karakeçioğullarından Muslihiddîn Mustafa Bey tarafından<br />

yaptırılmıştır.<br />

ŞEYH SAFVETÎ;<br />

Mısır'ın meşhur velîlerinden. İsmi Ali, lakabı Necîb'dir. Emir Ahmed Hayâlî'nin oğludur.<br />

1596 (H.1005) senesinde vefât etti. İlim tahsîline başlayıp başta tefsîr olmak üzere çeşitli<br />

ilimlerde yetişip yükseldi. Tasavvufta babasından feyz alıp kemâle erdi ve onun yerine geçti.<br />

Onun zamânında Harem-i şerîfte Şeyh Mustafa Çelebi isminde bir zât vardı. Bu zât bir gece<br />

rüyâsında Peygamber efendimizi gördü.Peygamber efendimiz ona bir kâğıt verip; "Bunu<br />

Mısır'da Gülşenîzâde Şeyh Safvetî'ye ver. Bizi ziyârete gelsin." buyurdu. Bu rüyâ üzerine<br />

hemen Mısır'a gidip onu buldu. Rüyâsını anlattı. Bu müjde üzerine bambaşka bir hâle girdi.<br />

Sonra da hazırlanıp hacca gitti.<br />

Derviş Ali Mevlevî onun bir menkıbesini şöyle anlatmıştır: Bir defâsında Mısır'a gitmiştim.<br />

Şeyh Safvetî'nin zâviyesine gidip sohbetinde bulundum. Bir gün onunla birlikte bir yere<br />

gidiyorduk. Yolda hurma lifinden yapılmış bir urgan gördüm. Kendi kendime; "Hurma ne<br />

mübârek bir şeydir. Pekçok husûsiyetleri var. Urgan dahi oluyor." dedim. Bu arada Şeyh<br />

Safvetî hazretleri kalbimden geçeni anlayıp, bana döndü ve; "Derviş Ali, hurma bütün<br />

husûsiyetleri yanında, urgan da olur." buyurdu.<br />

Şeyh Safvetî hazretleri vefâtının yaklaştığı bir sırada talebelerine; "Dervişler, Allahü teâlânın<br />

Latîf ism-i şerîfini söyleyin. Yâ Latîf, diye zikrediniz." dedi. Bu sözlerini işiten eski<br />

talebeleri; "Elvedâ, elvedâ!" diye ağlaşmaya başladılar. Çünkü Şeyh Safvetî hazretlerinin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!