22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ulunduğu türbededir.<br />

Uzun seneler ilim tahsîl edip, büyük gayretler ile kendisini yetiştirmeye çalışan Kutbüddîn<br />

büyük velî Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın sohbetlerinde kemâle geldi. Hocasından hilâfet aldıktan<br />

sonra insanlara doğru yolu anlatmak üzere memleketine döndü. Çok sâde bir hayâtı vardı.<br />

Kimseye karışmazdı. Tevekkül ve kanâat üzere bulunurdu. Nefse muhâlefet eder, onun<br />

arzularına kat'iyyen uymazdı.<br />

Bir zaman SultanMuhammed Tuğluk, Kutbüddîn Münevver'in memleketi olan Hânsî'ye çok<br />

yakın olan Bensî'de konakladı. Orada bulunan kalenin bâzı yerleri harâb idi. Sultan,<br />

adamlarından Nizâm Nedrbârî'yi, durumu görüp incelemesi için, kalenin bulunduğu yere<br />

gönderdi. Bu sırada, sultan geldi diye herkes sultânın bulunduğu yerde toplanmışlardı.<br />

Nedrbârî, kalenin alt kısmında surları kontrol için dolaşırken, orada, içinde insan bulunduğu<br />

anlaşılan bir ev gördü.Yanındakilere; "Bu ev kimindir?" diye suâl etti. "Hâce Nizâmüddîn'in<br />

halîfesi, Hâce Kutbüddîn'in" dediler. "Hayret! Pâdişâh buraya kadar geldi de, bu zât onu<br />

görmeye gelmiyor." dedi. Sultânın yanına dönünce; "Burada Şeyh Nizâmüddîn'in<br />

halîfelerinden biri var ki, pâdişâhı görmeye gelmedi." dedi. Sultânın, sultanlık kibri harekete<br />

geldi.Kel Hasan diye bilinen, mevkii yüksek bir adamını, Kutbüddîn Münevver'i çağırmaya<br />

gönderdi.Kel Hasan geldi ve Kutbüddîn Münevver'in evindeki giriş yolunda oturdu. Hâce'nin<br />

oğlu Nûreddîn dışarı çıktı ve Kel Hasan'a; "Babam sizi içeri istiyor." dedi. Kel Hasan içeri<br />

girdi. Müsâfeha edip oturdu. Sonra Kutbüddîn Münevver'e; "Sizi sultan istiyor." dedi.<br />

Kutbüddîn; "Bu çağrılmamda irâde benim elimde midir?" dedi. O da; "Hayır, sultânın<br />

fermânı vardır, sizi götüreceğim." dedi. Bunun üzerine Kutbüddîn Münevver; "Allah'a hamd<br />

olsun ki, kendi isteğimle gitmiyorum." buyurdu.Sonra evinde bulunanların yanlarına geçip;<br />

"Sizi Allahü teâlâya emânet ediyorum." dedi.Bundan sonra seccâdesini omuzuna, bastonunu<br />

da eline alıp, yaya olarak yürüdü. Kel Hasan, onun her hâlinde bir velîlik alâmetleri görünce,<br />

kendisine; "Niçin yaya yürüyorsunuz. Yanınızda atlar var, bininiz!" dedi. "Lüzum yok, yaya<br />

yürüyecek kadar gücüm vardır." buyurdu. Yolları üzerinde baba ve dedelerinin kabirlerinin<br />

de bulunduğu kabristanın yanından geçerken, Kutbüddîn Münevver, sultanın adamına;<br />

"Ziyâret etmeme ne dersin?" dedi. O da; "İyi olur." dedi. Baba ve dedelerinin kabirlerinin<br />

ayak ucuna gidip, duâdan sonra arz etti ki; "Ben sizin hücrenizden (yâni evimden) kendi<br />

arzumla dışarı çıkmadım. Beni elimde olmadan zorla götürüyorlar. Evde bulunanları parasız<br />

bıraktım." dedi. Türbeden çıkınca, adamın biri bir miktar gümüş para getirip, hazret-iHâce'ye<br />

hediye etti. O da; "Bunları benim evime götür, hiç paraları yoktur." buyurdu. Sultânın otağına<br />

gelince, Kel Hasan, bu zâtta gördüğü fevkalâde hâlleri sultâna söyledi. Fakat sultan<br />

duymamazlıktan geldi ve bu zâtı huzûruna çağırdı. Pâdişâhın huzûruna gitmeden, o günlerde<br />

vezîr olan Fîrûz Şâh'a dedi ki: "Biz derviş kimseleriz. Pâdişâhların meclisine girmek ve<br />

onlarla konuşmak nasıl olacağını bilmeyiz. Nasıl hareket edeyim?" O da; "Sizin hakkınızda<br />

sultâna bir şeyler söylendi. Hâl böyle olunca, yüksek hazretiniz ahlâkınızdan hiçbir şey<br />

değiştirmeyin." dedi.Sultan bu sırada Hâce'nin geleceğini bildiğinden, güyâ kendisi ile pek<br />

alâkalanmamak için kalktı, yayını eline aldı ve ok atmakla meşgûl oldu. Fakat, onun heybetli<br />

hâlini görünce, dayanamadı ve büyük bir hürmetle yanına gelip, müsâfehâ etti.Kutbüddîn,<br />

sultânın elini öyle kuvvetli tuttu ki, daha bu ilk karşılaşmada, bu katı kalbli pâdişâh, ona karşı<br />

sevgi ve bağlılıkla doldu ve; "Biz sizin memleketinize geldik de, bizi terbiye etmediniz ve<br />

yüzünüzü görmek, sohbetinizde bulunmakla şereflendirmediniz." dedi. O da; "Önce Hânsî'yi<br />

görün, sonra Hânsîli dervişciği. Bu derviş, buracıkta, pâdişâhla karşılaşacağını nereden<br />

bilsin? Köşesinde pâdişâhlara ve bütün müslümanlara duâ ile meşgûl oluyor. Mâzûr<br />

görünüz." buyurdu. Sultan Muhammed Tuğluk, onun bu güzel sözlerinden çok duygulandı.<br />

Fîrûz Şâh'a emredip; "Hâce hazretlerinin ne arzusu varsa yerine getirin!" dedi. Kutbüddîn<br />

Münevver buyurdu ki: "Maksadım, fakirlik ile baba ve dedemin evine dönmektir."<br />

HâceKutbüddîn evine döndükten sonra, Sultan Muhammed Tuğluk, Fîrûz Şâh ve Ziyâüddîn<br />

Bernî'yi kendisine gönderdi ve yüz bin gümüş ihsân eyledi. Kutbüddîn; "Bu parayı kabûl

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!