22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Meymûn bin Ali bin Abdullah bin Ömer bin İdrîs bin İdrîs bin Abdullah bin Hasan bin Ali<br />

bin Ebî Tâlib (radıyallahü anhüm ecmain). 1310 (H.710) senesinde Tlemsân şehrinde doğdu.<br />

Aklî ve naklî ilimlerde, âlimlerin sözbirliği ile zamânının en büyük âlimi olduğu bildirildi.<br />

1370 (H.771) senesinde vefât etti.<br />

Şerîf Tlemsânî, 1339 senesinde Tunus'a tahsîle gitti. Orada İbn-i Abdüsselâm'dan tasavvuf,<br />

Ebû Zeyd bin Yâkub'dan Kur'ân-ı kerîm dersleri aldı. Yine büyük âlimlerden İbilî<br />

hazretlerinin de derslerine devâm etti. İlim öğrenmedeki gayreti çok fazla idi. Hocaları onun<br />

bu gayretine hayran kalırlardı. Ders çalışırken kendinden geçer, zihnini derslerine verirdi. Bir<br />

defâsında elbisesindeki yırtığı, dört ay hiç görmedi. Gecesini gündüzüne katarak, üstâdı İbilî<br />

hazretleriyle berâber olmaya gayret ederdi. Abdestsiz hiç dolaşmazdı.<br />

Oğlu şöyle anlatır: "Babam, Abdüsselâm'ın derslerine devâm ettiğinde dershânenin en<br />

arkasında otururdu. Abdüsselâm, talebelere; "Allahü teâlâ hatırlanıp zikir yapılırken, dilin<br />

zikir yapması hakîkî midir, değil midir?" diye sordu. Babam da kalkarak; "Efendim! Zikir,<br />

unutmanın zıddıdır, yâni hatırlamaktır. Unutmanın yeri ise, lisan değil kalbdir. Bu sebeple,<br />

bu iki zıt şeyin bulundukları yer, kalb olur" dedi. İbn-iAbdüsselâm bu sözü kabûl edip, çok<br />

beğendi.<br />

Şerîf Tlemsânî, fıkıh, kelâm ve usûl ilimlerinde ihtisâsını tamamladı. İctihâd derecesine<br />

kavuştu. Tasavvuf ilminde,Allahü teâlânın zâtı ve sıfatlarına âit mârifet bilgilerinde âdetâ bir<br />

deryâ gibi oldu. Akılları hayrete düşürecek derecede ilimlere sâhib bir âlim olarak<br />

memleketine döndü.<br />

Âlim olunca, Magrib'de dîn-i İslâmı ihyâ edip, bid'atleri ortadan kaldırmak için bütün<br />

gücüyle çalıştı. Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesini yaymakta çok gayret gösterdi.<br />

Zamânındaki sultanlara emr-i mârûf ve nehy-i münker yapar, Allahü teâlânın emirlerini<br />

bildirerek, yasaklarından da kaçınmalarını sağlardı. Tlemsân'da ders okutmağa başlayınca,<br />

etraftaki şehirlerden pekçok talebe geldi.Ehl-i sünnet îtikâdını her tarafa yaymağa başladı.<br />

Herkes onun talebelerine çok kıymet verip, saygı gösterirlerdi.<br />

Yetiştirdiği talebelerinin içinde en meşhûrlarından biri, oğlu Ebû Muhammed, kırâat<br />

âlimlerinden Şâtıbî ve meşhûr tarihçi, İbn-i Haldûn'dur. Ayrıca İbn-i Zemrek, İbrâhim-i<br />

Sagrî, Ebû Abdullah-i Kaysî, İbn-i Abbâd, İbn-üs-Sekkâk, İbn-i Muhammed bin Ali, İbrâhim<br />

el-Masmûdî de ünlü âlimlerdendir. Talebelerinin her biri, ilimde, ahlâkta ve fazîlette diğer<br />

insanlara örnek olmuşlardır.<br />

1352 senesinde Tlemsân Sultânı vefât edince, yerine oğlu Ebû İnân geçti. Ebû İnân, âlimlere<br />

saygılı bir zât idi. Şerîf Tlemsânî hazretlerini kendi ilim meclisine alıp, yanından ayırmaz<br />

oldu. Yolculuklara gittiğinde dahî yanında götürürdü.<br />

Ebû Yahyâ el-Matgânî anlatır: "Âlimler, Sultan İnân'ın huzûrunda toplanmışlardı. Sultan,<br />

Fakîh el-Makkârî'nin tefsîr okutmasını isteyince, o; "Şerîf Ebû Abdullah varken, benim tefsîr<br />

okutmam uygun olmaz. Bu işe benden çok o lâyıktır" dedi. Sultan; "Sen Kur'ân-ı kerîmin<br />

tefsîrini iyi bilirsin" dediyse de, Fakîh el-Makkârî, Ebû Abdullah'ı çok övdü. Oradaki âlimler,<br />

el-Makkârî'nin insâfına şaştılar. Neticede Ebû Abdullah, sultânın sarayında tefsîr dersi<br />

vermeye başladı. Hattâ bir defâsında sultan, oturduğu kürsüden inip, diz üstü çöktü. Bu hâl,<br />

orada bulunanları hayrete düşürdü. Ders bitince sultan; "İlmin, Şerîf Ebû Abdullah'ın<br />

saçlarının dibinden fışkırdığını görüyorum." dedi. Sonra Kâdı Festâlî, Ebû Abdullah'ın<br />

yanına gelip, anlattıklarını yazmasını istedi. O da; Bu anlattıklarım filân kitaplarda vardır."<br />

diyerek, kitapların isimlerini saydı. Kâdı Festâlî bu bilgilerin çalışarak kazanılan bilgilerden<br />

olmadığını, Allahü teâlânın kalbe ihsân ettiği bilgilerden olduğunu belirtti. Ebû Abdullah<br />

hazretleri, böyle yıllarca sultanların huzûrunda tefsîr okuttu.<br />

İbn-i Merzûk diyor ki: "Ebû Abdullah, Tûnus'a gittiği zaman, bu ayrılığına üzülmüştüm.<br />

Yalnız oradaki insanların, Ebû Abdullah gibi bir âlimi görebileceklerini düşünerek Rabbime

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!