22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SAÂDET VE ŞEKÂVET<br />

Şerefüddîn Ahmed bin Yahyâ Münîrî hazretleri yetmiş altıncı mektubunda buyuruyor ki: "Saâdet"<br />

Cennetlik olmak demektir. "Şekâvet", Cehennemlik olmak demektir. Saâdet ve şekâvet, Allahü<br />

teâlânın iki hazînesi gibidir. Birinci hazînenin anahtarı, tâat ve ibâdettir. İkinci hazînenin anahtarı,<br />

ma'siyyet yâni günahlardır.<br />

Allahü teâlâ, her insanın saîd veya şakî olduğunu ezelde takdîr etmiştir. (Buna alın yazısı denir.)<br />

Ezelde saîd denilen kimsenin eline dünyâda saâdetin anahtarı verilir. Bu insan, Allahü teâlâya itâat<br />

eder. Ezelde şakî olanın eline de, dünyâda şekâvetin anahtarı verilir. Bu kimse, hep günah işler.<br />

Dünyâda herkes, eline verilmiş olan anahtara bakıp, saîd veya şakî olduğunu anlayabilir. Âhireti<br />

düşünen din âlimleri, herkesin saîd veya şakî olduğunu böylece anlar. Dünyâya dalmış din adamı ise,<br />

bunu bilmez. Her izzet ve her nîmet, Allahü teâlâya itâat ve ibâdet etmekle ele geçer. Her kötülük ve<br />

sıkıntı da, günah işlemekten hâsıl olur. Herkese derd ve belâ, günah yolundan gelir. Rahat ve huzûr<br />

da, itâat yolundan gelmektedir. (Allahü teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse değiştiremez. Nefse kolay<br />

ve tatlı gelen şeyi saâdet zan etmemeli. Nefse güç ve acı gelenleri de şekâvet ve felâket<br />

sanmamalıdır.) Kudüs'deMescid-i Aksâ'da senelerce tesbih ve ibâdet ile ömrünü geçiren kimse, bir<br />

secdeyi terk etdiği için öyle yuvarlandı ki, bir daha kalkamadı. Eshâb-ı Kehf'in köpeği ise, pis olduğu<br />

hâlde, sıddîkların arkasında birkaç adım yürüdüğü için, öyle yükseldi ki, hiç düşmedi. Bu hâl, insanı<br />

hayrete düşürmektedir. Asırlar boyunca, ilim adamları bu bilmeceyi çözememiştir. İnsanın aklı, bunun<br />

hikmetini anlıyamadı. Âdem aleyhisselâma buğdaydan yeme dedi ve yemesini diledi. Şeytanın Âdem<br />

aleyhisselâma secde etmesini emreyledi ve secde etmemesini diledi. Beni arayınız buyurdu. Fakat<br />

kavuşmağı dilemedi. İlâhî yolun yolcuları, "Hiç anlayamadık" demekten başka bir şey<br />

söyleyemediler. Bizlere ne demek düşer. O'nun, insanların îmân etmelerine, ibâdet yapmalarına<br />

ihtiyâcı yoktur. Kâfir olmalarının ve günah işlemelerinin O'na hiç zararı olmaz. Mahlûklarına O'nun<br />

hiç ihtiyâcı yoktur. İlmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı. İlimden<br />

îmân ve tâat doğmakta, cehâletten de küfr ve günah hâsıl olmaktadır. Tâat, çok küçük olsa da,<br />

kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de yaklaşmamalıdır. İslâm âlimleri dedi ki; üç şey, üç şeye<br />

sebeptir: Tâat, Allahü teâlânın rızâsını kazanmağa sebeptir. Günah işlemek, Allahü teâlânın gadabına<br />

sebeptir. Îmân etmek, şeref ve değer sâhibi olmağa sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de<br />

çok sakınmalıdır. Allahü teâlânın gadabı, bu günahta olabilir. Her mümini kendinden iyi bilmelidir.<br />

Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için ezelde yapılmış olan takdîr hiç değiştirilemez.<br />

Hep günah işleyip, hiç tâat yapmamış olanı, dilerse affeder. Melekler; "Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd<br />

çıkaracak ve kan dökecek insanları niçin yaratıyorsun?" dediklerinde, "Onlar fesâd çıkarmazlar."<br />

demedi. "Sizin bilmediklerinizi ben bilirim." buyurdu. "Lâyık olmayanları lâyık yaparım. Uzak<br />

kalanları yaklaştırırım. Zelîl olanları azîz ederim." buyurdu. "Siz onların işlerine bakarsınız. Ben<br />

kalblerine bakarım. Siz, günahsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar benim rahmetime sığınırlar. Sizin<br />

günahsız olduğunuzu beğendiğim gibi, onların günahlarını affetmeği de severim. Benim bildiğimi<br />

sizler bilemezsiniz. Onları, ezelî olan lütfuma kavuşturur, ebedî olan lütfum ile hepsini okşarım"<br />

buyurdu.<br />

1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s.123<br />

2) Herkese Lâzım Olan Îmân; (6. Baskı) s.63<br />

3) Menâkıb-ül-Esfiyâ; s.141<br />

4) Nüzhet-ül-Havâtır; c.2, s.9<br />

5) Sîret-üş-Şeref; s.46<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.11, s.56<br />

ŞERÎF TLEMSÂNÎ;<br />

Mâlikî mezhebinde, fıkıh ve kelâm ilimlerinde mütehassıs olan büyük âlimlerden, velî. İsmi,<br />

Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed'dir. Hazret-i Ali'ye dayanan nesebi şöyledir:<br />

Muhammed bin Ahmed bin Ali bin Yahyâ bin Ali bin Muhammed bin Kâsım bin Hamûd bin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!