22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Menkıbe ve kerâmetleri çoktur. Safd beldesinin ileri gelenlerinden tüccar bir zât şöyle<br />

anlatır: "Ticâret için Şam'a gidip gelirdim. Bir defâsında gittiğimde, elli dinâr kazandım.<br />

Kazandığım paraları cebime koyup, akşama doğru evime gitmek üzere yola çıktım. Biraz<br />

gidip ıssız bir yere gelince, karşıma bir adam çıktı. Daha önceden tanışıyormuşuz gibi bana<br />

selâm verdi. Babamı ve kabîlemi de biliyordu. Beni tanıdığını, babamla çok yakın dost<br />

olduklarını ve bu gece beni misâfir etmek istediğini söylüyor, kat'iyyen bırakmak<br />

istemiyordu.Ben çok hayret ettim. İster istemez kabûl ettim. O kimsenin evine gitmek üzere<br />

beraberce yolumuzu değiştirdik. Başka bir yolda ilerlemeye başladık. Issız yerlerden<br />

geçiyorduk. Ferâdis denilen kabristana vardığımızda o kimseden şüphelenmeye başladım.<br />

Sağa-sola baktım, hiçkimse görünmüyordu ve güneş de çoktan batmıştı. Şüphelendiğimi ve<br />

endişelendiğimi anlamış olacak ki, kendisinden çekinmememi ısrarla söyleyip tekrar<br />

etti.Evinin nerede olduğunu sordum. Yakında olduğunu söyledi. Kabristanı ve kabristandan<br />

sonra gelen değirmenleri de geçtik. Şimdi bahçelerin içindeydik. Kaçmak mümkün değildi.<br />

Çünkü kaçsam nasıl gidecektim? Yolları tanımam lâzımdı. Etrâfı bilmiyordum. Nihâyet<br />

kuytu bir yere vardık. Orada bâzı kimseler vardı. Bana alâka ve yakınlık gösteriyorlar ise de,<br />

bunların hırsızlar olduğunu anladım. Bana yer gösterdiler. Beni getiren, orada bulunanlarla<br />

benim anlamadığım bir lisanla konuştu. Artık, paramı almak için öldürmeye kararlı<br />

olduklarını anladım. Serbest bırakmaları için kendilerine yalvarmaya başladım. Bana;<br />

"Korkma! Bu gece yiyip-içmek, rahat etmek üzere aramızda bulunuyorsun." dediler.<br />

Biraz sonra beni başka bir yere götürdüler. Çok kötü bir duruma düşmüştüm. Korku ve<br />

endişe ile gidiyorken, hayret edilecek birşey oldu. Bir grup kimse ile karşılaştık.<br />

Karşılaştığımız kimseler arasında bir yaşlı kimse ata binmişti. O yaşlı kimse, gâyet vakûr ve<br />

heybetliydi. O ihtiyar, yanlarında bulunduğum kimseleri tanıyordu ve onlara isimleri ile hitâb<br />

ederek; "Ey cürüm (suç) işleyiciler! Bu yanınızdaki kimdir?" dedi. Onlar da; "Bizimle<br />

berâber bulunan bir misâfirimizdir" dediler. Bunun üzerine o heybetli zât; "Biz onu misâfir<br />

etmeye sizden daha lâyıkız. Onun bizimle bulunması daha münâsiptir." dedi ve onları<br />

azarladı. Onlar hiçbir şey diyemeden ayrılıp gittiler. Beni onlardan kurtardığı için, o zâta çok<br />

teşekkür ettim. Şimdi rahatlamıştım. Sonra biz, o heybetli zât ve yanında bulunanlar ile<br />

birlikte yürüdük. O zât beni teselli ediyor ve; "Nasıl oldu da onların eline düştün! Onlar,<br />

eşkıyâ ve hırsız insanlardır. Onların düşünceleri seni misâfir etmek değil, olsa olsa senin<br />

paranı almak ve seni öldürmektir" dedi. Ben de başımdan geçenleri anlattım. Berâberce bir<br />

müddet yürüdükten sonra, bir pınara vardık. Orada başka zâtlar da vardı. Kalkıp bizi<br />

karşıladılar. O büyük zât ile müsâfeha edip elini öptüler. O zât, onların aralarına oturdu.<br />

Sabaha kadarAllahü teâlâyı zikretmekle, O'nun emir ve yasaklarından anlatmakla meşgûl<br />

oldular. Orada bulunanların hepsi, o büyük zâtı pürdikkat dinliyorlardı. Sabah olunca kalkıp<br />

abdestlerini tâzelediler. O zât imâm olup sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra<br />

birbirleriyle vedâlaşıp ayrıldılar. Biz yine o zât ile birlikte epey yol gittikten sonra, o zât bana<br />

vedâ edip ayrılırken; "Ey oğul! Bundan sonra öyle kimseleri dost sanıp, peşlerine düşme. Çok<br />

dikkatli davran. Allahü teâlâya emânet ol" dedi. Onlardan bir kimse bana arkadaşlık etti. Ona<br />

bu zâtı, nerelere gittiğimizi, şimdi nerede olduğumuzu suâl ettim. O da şöyle cevap verdi: "O<br />

zât, Şeyh Muhammed el-Îcî'dir. Gittiğimiz yer Lübnan Dağının yakınında bir yerdir. Şimdi<br />

bulunduğumuz yer de, Şam yakınlarında bulunan Sâlihiyye'dir. Seni kaçıranlar hırsızlardır.<br />

Üstâdımız olan Muhammed el-Îcî onları bir bir tanır. Onlar da hocamızdan çok korkarlar.<br />

Allahü teâlâ onun bereketi ve vesîlesi ile seni hırsızların, eşkıyânın elinden kurtardı."<br />

Böylece ben de, Şemseddîn Ebü'n-Nu'mân Muhammed Îcî hazretlerini tanımış ve bir<br />

kerâmetine de şâhid olmuş oldum."<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.185<br />

2) Şezerât-üz-Zeheb; c.8, s.408

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!