22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Mevlânâ koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems'in attan inmesine<br />

yardım eden Mevlânâ, üstâdının ellerinden sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü. Bu<br />

arada yanık sesli hâfızlar Kur'ân-ı kerîm okumaya başladılar. Herkes büyük bir haz içinde<br />

Kur'ân-ı kerîmi dinledikten sonra, sıra ile Şems-i Tebrîzî hazretlerinin ellerini öptüler. Sonra<br />

Mevlânâ'nın medresesine geldiler. Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in kendisine gösterdiği<br />

hürmeti ve yaptığı hizmetleriMevlânâ'ya anlattı. Bundan çok memnun olduğunu bildirerek;<br />

"Benim bir serim (başım) bir de sırrım vardır. Başımı sana fedâ ettim. Sırrımı da oğlun Sultan<br />

Veled'e verdim. Eğer Sultan Veled'in, bin yıl ömrü olsa da hepsini ibâdetle geçirse, ona<br />

verdiğim sırra, yâni evliyâlıkta yükselmesine sebeb olduğum derecelere kavuşamaz." dedi.<br />

Mevlânâ Celâleddîn ile Şems-i Tebrîzî, eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar.<br />

Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlundan başka kimseyi sokmadan, mânevî bir âlemde<br />

ilerlemeye başladılar. Halk, Şems gelince Mevlânâ'nın sâkinleşeceğini, aralarına katılıp,<br />

kendilerine nasîhat edeceğini, sohbetlerinden istifâde edeceklerini ümîd ederlerken, tam<br />

tersine, eskisinden daha fazla Şems'e bağlandığını ve muhabbetinin ziyâdeleştiğini gördüler.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri,Mevlânâ'yı velîlik makamlarının en yüksek derecelerine çıkarmak<br />

için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyor, her türlü riyâzet ve mücâhedeyi yaptırıyordu.<br />

Günler bu şekilde devâm ederken, halk, Mevlânâ'nın hiç görünmemesinden dolayı Şems'e<br />

kızmaya başladı. Bir gün bu söylenenleri Şems-i Tebrîzî işitince, Sultan Veled'e; "Ey<br />

Veled!Hakkımda yine sû-i zan etmeye başladılar. Beni Mevlânâ'dan ayırmak için, söz birliği<br />

etmişler. Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!" dedi.<br />

1247 senesi Aralık ayının beşine rastlayan Perşembe gecesiydi. Mevlâna ile Şems hazretleri<br />

yine odalarında sohbet ediyorlar, Allahü teâlânın muhabbetinden ve çeşitli velîlik<br />

makamlarından anlatıyorlardı. Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretlerini dışarı çağırdılar.<br />

Şems-i Tebrîzî, Mevlânâ'ya; "Beni katletmek için çağırıyorlar." dedi ve dışarı çıktı. Dışarda<br />

bir grup kimse, bir anda üzerine hücûm ettiler. Şems-i Tebrîzî hazretlerinin "Allah!" diyen<br />

sesi duyuldu. Mevlânâ hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu. Yerde kan lekeleri vardı.<br />

Derhal oğlu Sultan Veled'i uyandırıp, durumun tetkîkini istedi. Yapılan bütün araştırmalarda<br />

Şems-i Tebrîzî hazretlerinin mübârek cesedini bulamadılar. Bu cinâyeti işleyenler yedi kişi<br />

idi. İçlerinde, Mevlânâ'nın oğlu Alâeddîn de vardı.Yedisi de kısa bir süre sonra çeşitli<br />

belâlara yakalanarak öldüler. Bir gece Sultan Veled, rüyâsında Şems-i Tebrîzî'nin cesedinin<br />

bir kuyuya atıldığını gördü. Şems-i Tebrîzî hazretleri ona; "Ben falan yerdeki kuyudayım.<br />

Beni buradan alıp defneyleyin." buyurdu. Sultan Veled uyanınca, yanına en yakın<br />

dostlarından birkaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler. Cesed hiç bozulmamıştı. Bulunduğu<br />

yerden alıp cenâze hizmetlerini gördüler ve Mevlânâ'nın medresesine defnettiler.<br />

Şems-i Tebrîzî'nin kıymetli, hikmetli sözlerinden bâzıları şöyledir:<br />

Şems-i Tebrîzî hazretlerine bir kimse; "Efendim! Mârifeti bana anlatır mısınız?" dedi. O da;<br />

"Bir gönül ki, Allahü teâlânın muhabbetiyle yanıp, onunla hayat buluyorsa, bu mârifettir."<br />

buyurdu. Soruyu soran; "Peki ben ne yaparsam bu mârifeti elde edebilirim?" diye tekrar<br />

sordu. "Bedeni terk ederek. Çünkü Allahü teâlâ ile kul arasındaki perde, kişinin bedenidir.<br />

Allahü teâlâya vâsıl olmasına mâni olacak şey dört tânedir: 1) Şehvet, 2) Çok yemek. 3) Mal<br />

ve makam, 4) Ucb ve gurûr. İşte bu dört şey, kulun cenâb-ı Hakk'a ulaşmasına mânidir."<br />

buyurdu.<br />

Bir defâsında da; "Velîler, Allahü teâlâyı zikretmekten yorulmazlar ve O'nun muhabbetine<br />

doymazlar. Onların yanında dünyânın hiçbir kıymeti yoktur. Onlar, her an Allahü teâlâyı<br />

zikrederler, şükrederler, ibâdete devam ederler. Bir kalpten bütün arzu ve istekler çıkarsa,<br />

orada Allahü teâlânın sevgisinden başka bir sevgi kalmaz." buyurdu.<br />

"İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden."<br />

"Perhizi olmayan bir vücûd, meyvesiz bir ağaç; utanması olmayan bir beden, tuzsuz bir aş;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!