22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ahlâkını O'na uydurmaya gayret ederdi. Şâyet bir kimseden rahatsız olsa; "Yâ Rabbî! Bu<br />

kimsenin malını ve çocuklarını çok eyle" derdi. Çünkü, Peygamber efendimiz de böyle duâ<br />

ederdi. Resûlullah efendimizin bedduâ etmek âdetleri değildi.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri; "Eğer bir kimse bana âhiretim ile ilgili bir defâ iyilik edip,<br />

dünyâ ile ilgili binlerce kötülük etse, ben onun bir defâ yaptığı iyiliğe nazar ederim.<br />

Çünkü iyi ahlâk bunu icâbettirir." buyururdu.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri her nerede bir cenâze görse; "Âh! Bu cenâzenin yerinde ben<br />

olsaydım. Onun yerine beni defnetselerdi." derdi. Bunu işitenler; "Niçin böyle söylüyorsun?"<br />

dediklerinde, onlara; "Âşık olanlar mâşuklarına bir an önce kavuşmak isterler. Maksatlarına<br />

en kısa zamanda ulaşmaları makbûl değil midir?" diye cevap verirdi.<br />

Kendisine bir şey ikrâm etseler veya bir şey istediğinde getirseler, onlara mutlaka<br />

karşılığında bir şey verirdi. Ayrıca bu iyiliği yapanlara teveccüh ve duâ ederdi. Onun duâsına<br />

kavuşanların kalb gözleri açılır, keşif, kerâmet sâhibi olurlardı.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri güzel halleri ve kerâmetleri ile meşhûr oldu.<br />

Sirâceddîn anlatır: "Kış mevsiminin ortasıydı. Bir kimse bahçesine gül dikmişti. Bunu Şems-i<br />

Tebrîzî'nin bulunduğu bir mecliste; "Efendim! Ben bu günlerde bahçeye gül ağacı diktim.<br />

Acaba tutup gül verir mi? Yoksa emeğim boşa mı gider?" diye sordu. Bu kimsenin tereddütlü<br />

hâlini gören Şems-i Tebrîzî; "Cenâb-ı Hak isterse, böyle sebepsiz de yaratır." derken,<br />

hırkasının altından bir demet gül çıkardı. Orada bulunan bizler bu kerâmeti görünce,<br />

hayretimizden şaşırıp kaldık."<br />

Sultânın bir oğlu vardı. Çok yiğit ve yakışıklı idi. Fakat bir şeyi hemen ezberleyemez çok<br />

kısa zamanda da unuturdu. Hocaları, onun unutkanlığından usanmışlardı. Babası bir gün<br />

Şems-i Tebrîzî'nin huzûruna gelip, oğlunun durumunu anlattı ve himmetini istirhâm edip,<br />

Kur'ân-ı kerîm öğretmesini istedi. Şems-i Tebrîzî de kabûl buyurup; "İnşâallah her gün<br />

Kur'ân-ı kerîmin bir cüzünü (yirmi sahife) ezberler." dedi. Orada bulunanlar, bu söze<br />

şaşırdılar. Ertesi günden îtibâren, çocuk derse gelmeye başladı ve her gün yirmi sahife<br />

ezberledi. Bir ayda Kur'ân-ı kerîmin tamâmını ezberlemiş oldu.<br />

Şems-i Tebrîzî hazretleri ile Mevlânâ, mehtaplı bir gecede medresenin damında oturmuş<br />

sohbet ediyorlardı. Bir ara Şems, etrâfına bir göz gezdirerek; "Hiçbir pencereden ışık<br />

görünmüyor, herkes ölü gibi yatıyor. Keşke uyanık olsalar da, âhiret için birazcık çalışıp,<br />

kıyâmet gününde güç durumda kalmasalar. Yoksa bu hâlleriyle ölüden farkları yok." dedi.<br />

Bunun üzerine Mevlânâ hemen ellerini kaldırıp; "Yâ Rabbî! Şems-i Tebrîzî hazretlerinin<br />

hürmetine bu uykuda ölü gibi yatan kullarını uyandır!" diye duâ etti.Duânın akabinde,<br />

gökyüzünde bir anda bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya ve gök gürlemeye başladı. Bu<br />

şiddetli gürültülerden uyuyan herkes uyandı. Yakın evlerden "Allah!Allah!" sesleri gelmeye<br />

başladı. Bir müddet bu sesleri dinlediler ve Şems; "İnsanların, Rabbimizin hıfz-u emânında<br />

(korumasında) olabilmeleri için, âlim, kâmil bir rehbere ihtiyaçları vardır. Ancak böyle bir<br />

rehbere kavuşanlar, yer ve gök âfetlerinden, maddî ve mânevî bütün zararlardan<br />

korunabilirler. Görüldü ki, şu insanların uykudan uyanıp "Allah! Allah!" demeleri, gök<br />

gürlemesinden dolayıdır. Onun gibi, bu insanların hakîkî uykudan uyanmaları, cenâb-ı<br />

Hakk'ın sevdiği bir âlimi veya velîsi sebebiyle olmaktadır." buyurdu.<br />

Mevlânâ bir gün talebelerine, Şems-i Tebrîzî hazretlerinin üstünlüklerinden, bâzı<br />

kerâmetlerinden ve onun üstün vasıflarından bahsetti. Bunları işiten Sultan Veled şöyle<br />

anlatır; "Babam Mevlânâ, Şems-i Tebrîzî'yi o kadar çok medhetti ki, hemen Şems'in<br />

huzûruna koştum. Geldiğimi görünce; "Ey Behâeddîn! Baban Mevlânâ'nın hakkımda<br />

söyledikleri doğrudur. Fakat, Mevlânâ'nın yanında bin tâne Şems, onun yanında zerreler gibi<br />

kalır. Bunun için onu bırakıp da benim hizmetime gelmek münâsib olmaz." buyurdu."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!