22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

işlenmiş bir dirhem altın verdi. Bunu nereden aldın deyince:<br />

"Efendim, ben size her gün böyle bir dirhem vereceğim. Karşılığında geceleri beni serbest<br />

bırakmanızı istiyorum." dedi.<br />

O günden sonra her gece evden çıkıp gider, sabahleyin döner ve bir dirhem getirirdi. Aradan<br />

bir müddet geçti. Bir gün komşum yanıma gelip; "Kölen mezarları açıyor, kefen soyuyor."<br />

dedi. Bu söz beni çok üzdü. "Ben onu eve hapsedeceğim." dedim. Kapıları kilitledim, akşam<br />

oldu, yatsı namazından sonra kölem evden gitmek üzere kalktı. Tâkib ettim, kapalı kapılara<br />

işâret edince, kapılar açılıveriyordu. Evden çıktı. Bu halde peşine düşüp, gizlice onu tâkib<br />

ettim. Kurak bir yere vardı. Elbisesini çıkarıp üzerine eski bir çul giydi. Sabaha kadar namaz<br />

kıldı. Sabaha doğru şöyle duâ etti:<br />

"Ey yüce sâhibim! Efendime götüreceğim ücreti gönder!"<br />

Gökten üzerine bir dirhem düştü alıp cebine koydu. Bu işe çok hayret ettim. Kalkıp abdest<br />

aldım ve iki rekat namaz kıldım. Onun hakkında yanlış düşündüğümden dolayı tövbe edip,<br />

Allahü teâlâdan af diledim. Sonra da bu kölemi âzâd etmeye, serbest bırakmaya karar verdim.<br />

Fakat kölem kayboldu. Bir türlü bulamadım. Bu sebeple çok üzüldüm ve kederim gittikçe<br />

arttı. Bulunduğum kurak yerin de neresi olduğunu bilmiyordum. Bir müddet sonra karşıma<br />

kırata binmiş biri dikildi ve; "Ey Abdülvâhid! Burada ne oturuyorsun?" dedi. Durumu baştan<br />

sona anlattım. Atlı; "Senin bulunduğun bu yer ile memleketin arası ne kadar mesâfedir?<br />

Biliyor musun?" dedi. "Hayır bilmiyorum." cevâbını verdim.<br />

"Süratli giden bir süvâri için altmış konaklık mesâfedir. Şimdi sen bulunduğun yerden<br />

ayrılma. Kölen bu gece yanına dönecek dedi."<br />

Oturup bekledim, ortalık kararınca bir de baktım ki, kölem geldi. Yanında bir sofra vardı.<br />

Sofranın üzeri her çeşit yiyecekle doluydu. Bana; "Buyur ye efendim!" dedi.<br />

O benzerini görmediğim yiyeceklerden yedim. Sabah namazından sonra kölem elimden<br />

tutup, duâ etti. Sonra birkaç adım attık. Birdenbire kendimi evimin önünde buldum. Kölem<br />

bana dönüp;<br />

"Efendim, siz beni âzâd etmeye karar vermediniz mi?" dedi. "Evet." dedim. Yerden bir taş<br />

alıp âzâd edilme bedeli olarak bana verdi. Bir de baktım ki, taş altın oldu. Sonra ayrılıp gitti.<br />

Onun ayrılığından dolayı çok üzüldüm ve hep hasretini çektim.<br />

Bu hadiseyi komşularıma anlatıp; "O, mezâr soyan değil nûr saçan imiş." dedim. Komşularım<br />

onun kerâmetlerini duyunca ağlayıp, hakkında yanlış düşündüklerinden dolayı pişman olup,<br />

tövbe ettiler.<br />

Abdülvâhid bin Zeyd şâhid olduğu ibret verici başka bir hâdiseyi de şöyle nakletmiştir:<br />

Bir defâsında gazâya niyet ettim. Bütün talebelerimi topladım. Mecliste bir şahıs meâlen;<br />

"Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını<br />

Allah Cennet karşılığında satın aldı." (Tövbe sûresi: 111) buyrulan âyet-i kerîmeyi okudu.<br />

Bunun üzerine on beş yaşında bir genç ayağa kalktı. Bu gencin babası vefât etmiş, kendisine<br />

pekçok mal kalmıştı. Âyet-i kerîmeyi okuyan zâta dedi ki:<br />

"Efendim, Allahü teâlâ mü'minlerden canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın aldı mı?<br />

Allah yolunda canını ve malını fedâ edene Cennet verilecek mi?"<br />

O zât: "Evet, Allahü teâlânın kelâmı doğru ve vâdi haktır." dedi.<br />

Genç büyük bir azim ve kararlılıkla şunları söyledi; "Şâhid olunuz ki, ben nefsimi ve malımı<br />

Allahü teâlâya sattım."<br />

Bu sözlerini dinleyen zât; "Vallahi bu büyük bir iştir. Sen küçüksün. Korkarım ki,<br />

sabredemezsin ve çâresiz kalırsın." dedi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!