22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kırk büyük âlime ders verirdi. Ders verdiği bu kırk âlimin herbirinin de ayrı ayrı ders<br />

verdikleri yerleri vardı. Bundan dolayı, Molla İvaz’a kırk meclisli derlerdi. Bu zât,<br />

gündüzleri oruç tutar, geceleri ibâdetle meşgûl olurdu. Fakat, tasavvuf büyüklerinin<br />

sohbetinde hiç bulunmamıştı. Sâdece zâhirî ilimlerle uğraşırdı. Tasavvuf yolundakilere de iyi<br />

gözle bakmazdı. Bir gün bâzı talebeler, onun yanında Şâh Kubâd hazretlerinin hakkında ileri<br />

geri konuştular. “Şeyh Şâh Kubâd, okuma yazması olmayan bir câhildir. Onun yanında<br />

bulunanlar da ona uymuş câhillerdir.” dediler. Molla İvaz bu durum karşısında, ders verdiği<br />

kırk âlim talebesine; “Herbiriniz tasavvuf yolunda bulunanların küfür ve günah üzere<br />

olduklarını bildiren meseleleri ve fetvâları toplayıp getirin. Bizzat gidip onlara yanlış yolda<br />

olduklarını söyleriz. Şâyet bu hâllerinden vazgeçerlerse, onların dalâletten ve bu yanlış<br />

yoldan kurtulmalarına vesîle olmuş oluruz. Eğer bu hâllerinden vazgeçmezlerse, hâkim<br />

haklarında gerekeni yapar.” dedi.<br />

Hocalarının emri üzerine, talebelerin herbiri büyük gayret sarfedip, istenilen fetvâları<br />

hazırladılar. Mevlânâ Şâh Kubâd’ı sevenlerin geldikleri bir günde, ona, Molla İvaz’ın onun<br />

hakkında fetvâ hazırladığı ve gelmek üzere olduğu bildirilince, sadece; “Hasbünallah” dedi,<br />

aslâ alınmadı. Molla İvaz talebeleri ile mahalle kenarına kadar geldiği hâlde, onda herhangi<br />

bir değişiklik olmadı ve normal hâlini bozmadı. Molla İvaz bu duruma kızıp; “İlimdeki<br />

zayıflığını göstermemek için böyle yapıyor, dışarı çıkmıyor. Artık iyice anlaşıldı ki, hakkında<br />

isnâd edilenler gerçekten doğru.” diye düşündü. Bu düşünceler içerisinde Şâh Kubâd’ın<br />

bulunduğu odaya girdi. Şâh Kubâd, onlar gelince ayağa kalktı ve; “Buyurun efendiler.”<br />

diyerek oturmaları için yer gösterdi. Oturduklarında, Mevlânâ Şâh Kubâd başını önüne eğdi.<br />

Bu sırada Molla İvaz talebelerine; şimdi söze başlayın diye işâret etti. Fakat talebelerden<br />

hiçbiri, kendilerinde konuşma tâkati bulamadı. Konuşması için hocalarına ricâ ettiler. Molla<br />

İvaz da konuşmak istedi, fakat o da konuşamadı. Şeyh Şâh Kubâd’ın tasarrufunun kendilerini<br />

kapladığını anlayıp; “Şeyh hazretleri, biz misâfiriz, bize ilim sofranızdan bir şeyler ikrâm<br />

edin.” diyerek ricâda bulundu. Bunun üzerine Mevlânâ Şâh Kubâd, kelâm ilminden tasavvufî<br />

bir tarzda söze başladı. Mevzûlar hâlinde anlatırken, kelâm ilminin derin meselelerine daldı.<br />

Orada bulunanlar, onun anlattıkları derin bilgiler karşısında hayran kaldılar. Çünkü birkaç<br />

gün önce Molla İvaz’dan Şerh-i Mevâkıf’ı okurken, bir cümlenin îzâhı talebelere kapalı<br />

gelmiş, onu halletmeleri mümkün olmamıştı.<br />

Şeyh Şâh Kubâd, kelâm mevzûlarını anlatırken, onların anlamadıkları o cümleyi de kolay ve<br />

anlaşılır bir şekilde anlatıverdi. Talebeler şaşkın bir hâlde birbirlerine bakarlarken, Molla<br />

İvaz da Şâh Kubâd hazretlerinin tasavvuf ilmindeki kuvvetini ve gözleri önünde olan<br />

kerâmetini görünce, ister istemez; “İnsaf dînin yarısıdır.” diyerek, Şâh Kubâd hakkında<br />

söylediği sözlere tövbe edip, helâllik diledi ve talebeliğe kabûl edilmesini ricâ etti. Bunun<br />

üzerine Mevlânâ Şâh Kubâd; “Sen ki, Şirvân memleketinde kırk meclisli Molla İvaz olasın<br />

da, bir ümmîyi hoca edinesin” dedi. Molla İvaz; “Sultânım, Allahü teâlâya hamd olsun ki,<br />

bize hakîkat gösterildi. Bizim ve bizim gibilerin sû-i zanlarından ve yanlış düşüncelerinden<br />

zât-ı âliniz uzak imişsiniz. Fakat şu âna kadar siyah çehremiz, saf, temiz ve parlak bir aynaya<br />

rastlamadı. Kendi ayıplarımızı görmeyip, ayıplarımızı başkalarına isnâd ettik. Elhamdülillah<br />

şimdi kendi kötü cemâlimizi gördük. O parlak ayna ile şereflendik. “Mümin, müminin<br />

aynasıdır.” hadîs-i şerîfinin mânâsınca, sizin parlak ve cilâlanmış aynanıza bakmak<br />

sûretiyle; kendi hatâlarımızı gördük.” diyerek, hâlini arz etti. Şâh Kubâd hazretleri de, Molla<br />

İvaz’ı ve talebelerini affederek, hepsini talebeliğe kabûl etti. Molla İvaz ve ona tâbi olan<br />

talebelerden bâzıları, bu yolda çok yükseldiler. Zîrâ Mevlânâ Şâh Kubâd, onlara hizmeti<br />

kendisine vazife edinmişti.<br />

1) Hediyyet-ül-İhvân; Süleymâniye Kütüphânesi Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4587<br />

2) Lemezât, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4546

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!