22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1) Sefînet-ül-Evliyâ; s.195<br />

ŞÂH-I A'LÂ;<br />

Hindistan'da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi Abdüsselâm olup, Bürhân-ı atkıyâ Şeyh<br />

Nizâm Osmânî Çeştî Pâni-pütî hazretlerinin oğludur. Hayâ ve ilim menbaı olan hazret-i<br />

Osman'ın temiz neslindendir.<br />

Şeyh Abdüsselâm, on altıncı asrın ilk senelerinde doğdu. Doğum tarihi kat'î olarak<br />

bilinmemektedir. 1623 (H.1033) senesindeRebîulevvel ayının yirmi beşinci günü, yüz yirmi<br />

beş yaşını geçmiş olarak vefât etti.Hânekâhının bahçesinde medfûndur. Vefâtına yakın dişleri<br />

yeniden çıkmış, beyaz olan saçı-sakalı siyahlaşmış, birkaç sene sonra tekrar beyazlamıştı.<br />

Tasavvuf yolunda yüksek babasının huzur ve sohbetlerinde bulunmakla ilerleyen Şeyh<br />

Abdüsselâm, ayrıca âlim ve velîlerin kutbu olanŞâh Nizâm Nârnûlî'den de hilâfet<br />

aldı.Yüksek babasından aldığı hilâfetten ayrı olarak, hocasından aldığı hilâfet silsilesi<br />

şöyledir: Şâh-ı A'lâ hilâfeti Umdet-ül evliyâ Şah Nizâm Nârnûlî'den, o Alâ-i Tâc Nâgûrî'den,<br />

o Hâce İsmâil bin Hasan'dan, o Hâce Hasan Sermest'den, o Hâce Sâlâr'dan, o Hâce<br />

İhtiyâruddîn Ömer'den, o Hâce Muhammed Sâvî'den, o Kutb-i Rabbânî Hâce Nasîreddîn'den,<br />

o Sultan-ül Meşâyih HâceNizâmüddîn-i Evliyâ'dan, o da Ferîdüddîn Genc-i Şeker'den hilâfet<br />

almıştır.<br />

Kendisi anlatır: Hakîkî büyüklere, Allah adamlarına kavuşmak için çok çalıştım. Çok gayret<br />

ettim. Bu esnâda gönülleri çeken âlim ve evliyânın kutbu Şeyh Nizâmeddîn Nârnûlî kendi<br />

kıyâfetinde zâhir oldu. Beni benden aldı. Husûsî bir teveccüh eyledi. Beni istediğini işâret<br />

etti. Tâkatım kalmadı. Yalın ayak, başı açık dışarı çıktım. Nereye gideceğimi bilemiyordum.<br />

Yiyecek ve içecek bir şeyim de yoktu. Birkaç gün sonra o hazretin aşkı beni çekip kendi<br />

kendime Nârnûl beldesine gittim. Daha şehre girmemiştim ki, hazret-i Hâce kendi na'lın ve<br />

sarığını bir hizmetçinin eliyle bana gönderdi. Yüksek hânekâhına gitmeden, diğer bir<br />

hizmetçi geldi. Bana bir kâğıt verip dedi ki: "Hazret-i şeyh, Allahü teâlânın ism-i şerîfini<br />

kendi eliyle yazıp, size gönderdi. "Bu ismin zikrine devâm etsin ki, yüksek nîmetlere<br />

kavuşsun. Sonra huzûruma gelsin" dedi." Yedi gün mescidde kaldım ve o ismin zikrine<br />

devâm ettim. Kalbimde bir derece safâ hâsıl oldu. Emrine uyarak huzûruna gittim.<br />

"Elhamdülillah herkesten a'lâ oldun" buyurdu ve Îzâhında âciz kalacağım mânevî ihsânlarda<br />

bulundu. O günden îtibâren "A'lâ" diye tanındım. Hazret-i şeyhin işâreti ile bu ismi, şecereye<br />

ve sicile yazdım. Ondan sonra bir yıl beş ay yedi gün hizmet ve huzûrunda kaldım. Riyâzet<br />

ve mücâhedeler yaptım. Nihâyet birgün beni husûsî odasına çağırdı ve; "Bâbâ! On dört<br />

hânedandan bana ulaşan nîmetleri sana verdim. Sana izin veriyorum. Memleketine git ve<br />

insanlara bu büyüklerin yolunu, İslâmiyetin yüksek bilgilerini anlat. Bugün üçüncü gündür<br />

ki, büyük dedeniz Kutb-ı Rabbânî Şeyh Celâleddîn Kebîr-ul-evliyâ devamlı rüyâmda bana<br />

buyuruyor ki: "Torunumuzu çabuk gönder. Zîrâ benim yerim, onsuz boş kalmıştır." "Yerin<br />

boşluğu"nun mânâsı nedir diye hayret ettim. Sonra hazret-i Şeyh husûsî hırka, hilâfet ve<br />

ayrıca baston ve tesbih verdi. Agra'ya geldiğimde, işittim ki, yüksek babam, Bürhân-ül atkıyâ<br />

Nizâmüddîn Pâni-pütî vefât etmiş. Anladım ki, boş yer buna işâret idi. Pâni-püt'e geldim.<br />

Babamdan kalan pîrânın (büyüklerin) emânetini buldum. Yerine geçip vekîli oldum. Onların<br />

arzu ettikleri şekilde hizmete devâm ettim.<br />

Eski günlerimde Şeyh Muhammed Mevdûd'un türbesine benzer bir hücrede beş gün kaldım.<br />

Hiçbirşey yemedim, içmedim. Hatırıma geldi ki, gâibden birşey gelmedikçe kendim birşey<br />

yemiyeceğim. Dermansız kaldım. Ayağa kalkıp yürüyecek tâkatım kalmadı. Gözlerim<br />

kararmaya başladı. Âniden hücrenin dışından bir ses kulağıma geldi. "A'lâ, dışarı gel"<br />

diyordu. O sözden kuvvet alıp, zorla dışarı çıktım. Gördüm ki, nûr yüzlü bir zât karşımda<br />

duruyordu. Elinde de beyaz bir şey vardı. Yanıma geldi. Elinde bulunan beyaz şeyi parça

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!