22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

duâlar, kabûl olurdu.<br />

Talebelerinden Muhyiddîn Usta anlattı: Bir gün hocamız Şa'bân-ı Velî hazretlerinin<br />

huzûrunda idik. Ilgaz yolundan bir kimse geldi ve hocamızın elini öptükten sonra; “Efendim!<br />

Yol üzerinde bir değirmenimiz vardı. Bir arkadaşımla değirmenin taşını değiştirecektik. Yeni<br />

taşı kaldırdık, tam koyacakken derenin dibine yuvarlandı. Dereden tekrar çıkarıp yerine<br />

koymamız mümkün değildi. Çünkü taş çok ağırdı. Ne yapacağımızı düşünüp dururken,<br />

hatırımıza siz geldiniz ve; “Yetiş ey Şa'bân-ı Velî hazretleri!..” diye imdâd istedik. O anda bir<br />

el, değirmenin taşını aşağıdan aldığı gibi, getirip yerine koydu. İşte, orada gördüğüm el ile bu<br />

öptüğüm el, aynı eldir.” dedi.<br />

Talebelerinden Mehmed Efendi anlattı: “Şa'bân-ı Velî hazretlerinin talebesi olmakla<br />

şereflendiğim sıralarda, onun pekçok kerâmetlerini gördüm, hâllerine şâhid oldum. Horasan<br />

evliyâsından biri, talebelerinden hâl ehli olan birkaçına; “Anadolu’da derecesi yüksek, pek<br />

kıymetli bir velî yetişti. Arzu ettiği an melekler âlemini seyretmektedir. Siz de ziyâretine<br />

gidiniz. Onun feyz ve bereketine, teveccühlerine kavuşunuz.” buyurdu. O talebeler de<br />

Anadolu’ya doğru yola çıkıp Kastamonu’ya yaklaştılar. Bu sırada Şa'bân-ı Velî, iki<br />

talebesine bir ayna verip; “Horasan dervişlerinden üçü ziyâretimize gelmektedir. Aynayı bu<br />

gelenlere veriniz.” buyurdu. Aynayı alan iki talebe, Horasanlı dervişleri karşılamaya çıktılar.<br />

Yolda karşılaştıklarında, emânet olan aynayı gelenlere verdiler. Horasanlı dervişler aynaya<br />

baktıklarında, içinde Şa'bân-ı Velî’nin tebessüm ederek kendilerine baktığını gördüler. Bu<br />

hâle hayret ettiler ve; “Bize bu kâfidir. Göreceğimizi gördük, Şa'bân-ı Velî’nin<br />

teveccühlerine kavuştuk.” diyerek Horasan’a döndüler.”<br />

Şa'bân-ı Velî’ye bir gün fakir bir kimse gelerek; “Efendim! Fakirim. Bir merkebim vardı, o<br />

da öldü. Şimdi ne ile çocuklarımın geçimini temin edeceğim? Ne olur duâ buyurun da,<br />

cenâb-ı Hak beni nâmerde muhtâc etmesin.” dedi. Şa'bân-ı Velî de, ellerini açarak bu fakir<br />

için Allahü teâlâya yalvardı. O sırada bir atlı, yedeğinde bir katır ile Şa'bân-ı Velî<br />

hazretlerinin huzûruna varıp; “Efendim! Bu katırı size hediye etmek niyetiyle tâ<br />

memleketimden geldim. Lütfen kabûl buyurunuz.” dedi. Şa'bân-ı Velî, yanında duran fakîre<br />

dönerek; “Ey fakîr! Allahü teâlânın sevdiklerine olan bağlılığın ve muhabbetin sebebiyle,<br />

cenâb-ı Hak sana, merkebin yerine daha güçlü bir katır ihsân etti. Nîmetinin şükrünü bil ki,<br />

daha da çoğaltsın.” buyurdu ve katırı fakîre teslim etti. Katırı getiren kimse, bu işe şaşırıp<br />

kaldı ve hayretinden; “Sübhânallah” deyince, etraftakiler; “Niçin hayret ediyorsun?” diye<br />

sordular. O kimse de; “Bu katırı yarın getirecektim. Lâkin içime, hayırlı işi geciktirme, diye<br />

bir düşünce geldi. Bunda bir hikmet var diyerek acele ettim.” dedi.<br />

Kürekçi Mustafa isminde, Şa'bân-ı Velî’yi çok seven biri anlattı: “Birisine bin iki yüz akçe<br />

borcum vardı. Onu ödemek için çok çalıştığım hâlde bir türlü para biriktirip veremedim. O<br />

kimse de, zaman zaman gelip parasını istiyordu. Ben her defâsında; “Biraz daha mühlet ver.”<br />

diyordum. Bu durumun böyle devâm etmeyeceğini anlayınca, bir velînin kabrine giderek;<br />

“Yâ Rabbî! Enbiyân ve bu evliyân hürmeti için, bana borcum kadar dünyâlık ihsân eyle!”<br />

diye duâ eyledim. Oradan ayrıldıktan sonra, aklıma Şa'bân-ı Velî hazretleri geldi. Huzûr-i<br />

şerîflerine vardığımda yanında kimse yoktu. Beni görünce, oturduğu minderin altını işâret<br />

ederek; “Bunun altındakileri al!” buyurdu. Elimi uzatıp, bir miktârını aldım. Hepsini<br />

almadığımı görünce, bana; “Hepsini al. Hak teâlâ oradakilerin hepsini senin için gönderdi.”<br />

buyurdu. Bunun üzerine hepsini aldım. Sonra benim için el kaldırıp; “Yâ Rabbî! Bunu darda<br />

koyma.” diye duâ etti. Huzûrundan ayrıldım. Tenhâ bir yere vardığımda paraları saydım, tam<br />

borcum kadardı. Çok sevindim. Hemen gidip borcumu verdim. O günden beri hiç kimseye<br />

borçlanmadım, elhamdülillah.”<br />

Murâd Halîfe ismindeki imâm, bir gün Şa'bân-ı Velî’yi ziyârete geldi. O sırada Şa'bân-ı Velî<br />

câminin bahçesinde talebeleriyle oturmuş sohbet ediyordu. Murâd Halîfe, bir müddet onların<br />

yanına oturup sohbeti dinlemeye başladı. Dinledikçe, Şa'bân-ı Velî hazretlerinin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!