22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bağdât'tan kâfilesiyle ayrılan Sultân-ül-ulemâ, Kûfe yoluyla Kâbe-i muazzamaya geldi.<br />

Zilhicce ayının ortalarına kadar orada ibâdet ile meşgûl oldu.Haccını îfâ ettikten sonra,<br />

Medîne-i münevvereye gelip, hasretiyle yandığı Sevgili Peygamberimize misâfir oldu. Orada<br />

günlerce gözyaşları içinde ibâdet eyleyip, Resûlullah efendimizin feyiz ve bereketleriyle<br />

şereflendi. Bir müddet orada Cennet hayâtı yaşadıktan sonra, mânevî bir işâret üzerine<br />

Peygamber efendimize vedâ edip, gözlerinden yaşlar dökerek Medîne-i münevvereden<br />

ayrıldı. Günlerce yol aldıktan sonra, Şam'a geldi. Oradaki âlimler Şam'da kalması için çok<br />

ısrâr ettilerse de, onlara nâzik bir cevâb ile Rum diyârına gitmek istediğini bildirdi. Sonra<br />

Konya'nın bugünküKaraman ilçesinin yerinde bulunan Lârende kasabasına geldi.<br />

Konya'da bulunan Sultan Alâüddîn, Emîr Mûsâ'yı Lârende'ye bey tâyin etmişti. Emîr Mûsâ,<br />

Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerine çok saygı gösterdi. Onun talebesi olmakla<br />

şereflendi. Hocası Sultân-ül-ulemâ'ya bir medrese yaptırarak, yedi sene hizmetiyle şereflendi.<br />

Behâeddîn Veled, oğlu Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'yi, Seyyid Şerâfeddîn Semerkandî<br />

hazretlerinin kerîmesi Gevher Hanımla evlendirdi. Vefât eden hanımı Mü'mine Hâtun ile<br />

oğlu Alâüddîn'i Lârende'ye defnetti.<br />

Emîr Mûsâ'yı çekemeyenler, Konya Sultânı Alâeddîn-i Keykûbâd'a; "Lârende Beyi Emîr<br />

Mûsâ, Sultân-ül-ulemâ'yı çok sevip, onun talebesi oldu. Ona olan aşırı muhabbetinden sizi<br />

unuttu. İsminizi bile ağzına almaz oldu." gibi iftirâlarda bulundular. Alâeddîn Keykûbâd,<br />

Emîr Mûsâ'ya mektup yazarak huzuruna çağırdı. Emîr Mûsâ durumu hocasına bildirdiğinde,<br />

Sultân-ül-ulemâ; "Sultan Alâeddîn'e gidiniz, selâmımı söyleyiniz. Sorduklarına doğru cevab<br />

veriniz." buyurdu. Emîr Mûsâ derhal yola çıkıp, Konya'da Alâeddîn Keykûbâd'ın huzuruna<br />

çıktı. Sultânın; "Ey Mûsâ! İşittiğime göre Sultân-ül-ulemâ'nın emrinden dışarı çıkmaz<br />

imişsin. Bizi ziyârete hiç gelmiyorsun. Yoksa bizi unuttun mu?" diye sitem edince, Emîr<br />

Mûsâ, Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerinin üstünlüğünü, keşif ve<br />

kerâmetlerini, ilimdeki yüksekliğini uzun uzun anlattı. Âlimlere karşı aşırı sevgisi ve hürmeti<br />

olan Alâeddîn Keykûbâd bu sözleri hayranlıkla dinledi ve; "Ey Mûsâ! Sultân-ül-ulemâ böyle<br />

büyük bir âlim ve velî bir zât idi de, bize daha önce niçin bildirmedin? Onu Konya'ya dâvet<br />

ediyorum. Bizler de feyiz ve bereketlerine kavuşup, mübârek elini öpmekle şereflenelim.<br />

Lütfen gidiniz, bana vekâleten kusûrumuzun affını isteyip, muhabbetimizin çokluğunu<br />

kendilerine arzediniz. Lütfedip Konya'yı da şereflendirmelerini istirhâm ettiğimi zât-ı<br />

alîlerine bildiriniz" emrini verdi. Emîr Mûsâ Lârende'ye gelip, hocasına durumu bildirdi.<br />

Sultân-ül-ulemâ; "Müslümanın dâvetine icâbet lâzımdır." emri gereğince, bu dâveti kabûl<br />

edip hazırlandı. Konya'ya doğru yola çıktı. Sultan Alâeddîn de, yanında vezîrleri, kâdıları,<br />

âlimleri ve ileri gelen devlet erkânıyla, Behâeddîn Veled'i karşılamaya çıktılar. Behâeddîn<br />

Veled hazretlerine yaklaştıklarında, atlarından inip yaya olarak huzûrlarına vardılar. Büyük<br />

bir sevgiyle onu karşıladılar. El öpüp, hürmetle hâl hatır sordular. Büyük bir tevâzu ile<br />

Behâeddîn Veled'den af dilediler. Hep birlikte Konya'ya dönmeye başladılar. Bugünkü<br />

Mevlânâ hazretlerinin türbesinin olduğu yere geldiklerinde, Sultân-ül-ulemâ; "Buradan<br />

nesebimizin güzel kokuları geliyor." buyurarak, oradaki bir bahçeyi işâret etti. Bunu işiten<br />

Alâeddîn Keykûbâd, Sultân-ül-ulemâ'ya o bahçeyi hediye etti. Behâeddîn Veled, Konya'da<br />

bir medreseye yerleşti. Orada vâz ve nasîhat ederek, insanların kurtulması, iki cihân saâdetine<br />

kavuşması için çok çalıştı.<br />

Bir kimse bir günah işleyip, tövbe etmeden Sultân-ül-ulemâ'nın huzûruna çıksa, gelenin<br />

durumunu hemen keşfederek; "Allahü teâlânın velî kullarının huzûruna temiz olmayan kalb<br />

ile gelmeyiniz. Bu kötü hâlleri bırakın, güzel bir tövbe ederek göz yaşları akıtın ki, günah<br />

kirleri yıkansın. Evliyânın huzûruna, günahlarınıza tövbe ve istigfâr etmiş olarak girip,<br />

onların yüzlerine Allahü teâlânın rızâsı için muhabbetle bakınız ki, onların feyz ve<br />

bereketlerinden istifâde edesiniz" buyururdu. Böylece, onların işlediği günahları söylemeden,<br />

yüzlerine vurmadan nasîhat ederdi.<br />

Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn Veled hazretleri, bir gün hasta olup, yattı. Alâeddîn-i

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!