22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Cemâlüddîn Ebû Ömer bin Hâcib'i vesîle kıldı. Bu zât, zamânının en büyük Mâlikî âlimi<br />

olup, ilmi ile âmil idi. Sultânın yanında İzzeddîn bin Abdüsselâm hakkında konuşmuş olan<br />

kâdı ve âlimlere gitti ve onlara hitâben; "Size ne kadar şaşılır. Siz hak üzeresiniz de, başkaları<br />

bâtıl üzere mi? Hakkı konuşmanız gerekirken sustunuz. Allahü teâlânın rızâsını tercih<br />

etmediniz. Konuşanlarınız da, sanki İzzeddîn binAbdüsselâm haksızmış gibi; "Sultâna bu<br />

ayda affetmek yaraşır." dedi. Bu öyle bir sözdür ki, onun suçlu olduğu mânâsını ifâde eder.<br />

Çünkü ancak suçlu affolunur. Siz ise sultâna, îtikâdınızın, İbn-i Abdüsselâm'ın söylediği<br />

şekilde olduğunu ezilerek ve korkarak söylediniz. Hâlbuki Selef-i sâlihîn ve sonra gelen<br />

âlimler bu îtikâd üzeredir. Onlara bu hususta ancak, bozuk îtikâdda olanlar karşı çıktılar.<br />

Allahü teâlâ, Bekara sûresinin kırk ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Hakkı, bâtıla<br />

karıştırıp da, bile bile gizlemeyin" buyuruyor" diyerek, hakkı gizleyip, hakka yardımcı<br />

olmadıkları için âlimleri kınadı. Daha sonra orada bulunanlara, İzzeddîn bin Abdüsselâm'ın<br />

yazdıklarının doğru olduğuna dâir muvâfakat yazısı yazdırdı.<br />

Diğer taraftan, İbn-i Abdüsselâm da sultandan, Şâfiî ve Hanbelî âlimlerinden müteşekkil bir<br />

meclis kurulmasını, bu mecliste Mâlikî ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimleri ve daha birçok İslâm<br />

âliminin de hazır bulunmasını istedi. Sultânın huzurunda kendisinin mektubu okunurken,<br />

kendisine muvâfakat gösteren âlimlerin, ilk önce sultânın kızgınlığı sebebiyle bir şey<br />

diyemediklerini, istemeyerek sultânın sözüne muvâfakat gösterdiklerini de bildirdi. Ayrıca;<br />

"İnanıyoruz ki, sultana hak olan îtikâd iyice anlatıldığında ona rücû' edecek, kendisine yanlış<br />

ve bozuk fikirleri doğru imiş gibi söyleyenlerin cezâsı verilecektir. Sultana, babası Âdil'in<br />

(Allahü teâlâ ondan râzı olsun ve ona rahmet eylesin) yolundan gitmek lâyıktır. Çünkü o,<br />

bozuk îtikâdda olan kimselere gerekli dersi verdi ve onları hor ve hakîr eyledi" dedi.<br />

İbn-iAbdüsselâm'ın bu isteği sultâna ulaşınca, sultan kâğıt kalem isteyip, şunları yazdı:<br />

"Bismillâhirrahmânirrahîm! Büyük âlim İzzeddîn bin Abdüsselâm'ın bir meclis kurulup,<br />

kâdıların ve âlimlerin burada hazır bulunarak îtikâd meselesini görüşmelerine dâir isteği bana<br />

ulaştı. Fetvânı tetkîk ettim. Böyle bir toplantıya ihtiyaç bırakmıyor. Biz, Resûlullah<br />

efendimizin haklarında; "Benim sünnetime ve bundan sonra gelen Hulefâ-i Râşidîn'in<br />

yoluna yapışınız" buyurduğu, dört halîfenin (r.anhüm) yoluna ve dört mezheb imâmının<br />

yoluna tâbiyiz. Nefsin arzu ve isteklerine hâkim ve gâlib olan, hakka tâbi olan ve bid'atlerden<br />

korunmuş kimseler için bunlara tâbi olmak kâfidir. Hadîs-i şerîfte; "Fitne uykudadır.<br />

Fitneyi uyandırana Allahü teâlâ la'net etsin." buyurulmuştur. Kim fitneyi uyandırmaya<br />

teşebbüs ederse, ona gerekli mukâbelede bulunuruz." Mektubu İbn-i Abdüsselâm'a gönderdi.<br />

İbn-i Abdüsselâm'a mektup ulaşınca, okuduktan sonra şöyle bir cevap yazdı:<br />

Bismillâhirrahmânirrahîm! Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Rabbin hakkı için, biz<br />

onların hepsine muhakkak sûrette, yapmakta oldukları şeylerden soracağız (ve<br />

cezâlarını vereceğiz)" (Hicr sûresi: 92-93) buyuruyor. Kudreti, kelâmı yüce, rahmeti umûmî,<br />

nîmeti bol olan Allahü teâlâya hamd eder, sonra derim ki; şüphesiz Allahü teâlâ, Habîbine<br />

meâlen şöyle buyurdu: "Eğer yeryüzündeki insanların ekserisine (ki onlar câhil ve<br />

kâfirlerdir) uyarsan, seniAllah yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zan ardından yürürler<br />

(babalarının gittiği yolu hak zannederler) ve sâdece yalan uydururlar." (En'âm sûresi:116).<br />

Allahü teâlâ, kullarına nasîhat için kitaplar indirip, Peygamberler (aleyhimüsselâm) gönderdi.<br />

Saâdet sâhibi, Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınan kimsedir. Allahü teâlâ,<br />

Hucurât sûresinin altıncı âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey îmân edenler!Eğer size bir fâsık,<br />

bir haber getirirse, onu araştırın (doğruluğunu anlayıncaya kadar tahkîk edin). Değilse,<br />

bilmiyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişmân olursunuz." buyuruyor. Allahü<br />

teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından kaçmak en başta gelen vazifemizdir. Bir meclis<br />

kurulup, âlimlerin orada toplanmasını taleb etmem, hem sultâna, hem de müslümanlara<br />

nasîhatta bulunmak içindi. Çünkü Resûlullah efendimize; "Din nedir?" diye sorulunca,<br />

Resûl-i ekrem; "Din, nasîhattır. Din nasîhattır. Din nasîhattır" buyurdu.Eshâb-ı kirâm;<br />

"Kimin için yâ Resûlallah?" deyince, O da; "Allahü teâlâ için, Kur'ân-ı kerîmi için,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!