22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bozuk bir îtikâda sâhib olan Haşeviyye, kendilerinin Selef-i sâlihînin mezhebi üzere<br />

olduklarını iddiâ ediyorlar. Hâlbuki, Selef-i sâlihîn, Allahü teâlânın birliğine, hiçbir benzeri<br />

olmadığına inanıyor, fakat Haşeviyye, Allahü teâlânın cisim olduğuna ve mahlûklara<br />

benzediğine inanıyor.<br />

Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Onların, Peygamberlerin yaptığı gibi gerekli<br />

açıklamalarda bulunması vâcibdir. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin yüz dördüncü âyet-i<br />

kerîmesinde meâlen; "İçinizde, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten<br />

alıkoyacak bir topluluk bulunur. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir." buyuruyor. Allahü<br />

teâlânın cisim olduğunu ve mahlûkuna benzediğini söylemek, en büyük inkârdır. En büyük<br />

iyilik ise, tevhîd ve tenzîhdir. Selef-i sâlihîn, bid'atler, dînimize sonradan sokulan hurafeler<br />

ortaya çıkmadan bu mevzularda konuşmadı. Ancak, bid'atler zuhûr ettiği zaman, Selef-i<br />

sâlihîn, bid'atlere büyük darbeyi vurarak, bid'at sâhiplerine en şiddetli bir şekilde karşı<br />

koydular. Kaderiyye, Cehmiyye ve Cebriyye gibi bid'at ehli kimselere gerekli cevapları<br />

verdiler. Böylece Allah yolunda nasıl cihâd yapılması gerekiyorsa, öylece ilim ile cihâd<br />

yaptılar. Cihâd iki çeşitti.Bunlar: Söz ve yazı ile cihâd, kılıç ve silâh ile cihâddır.<br />

Bu Haşeviyye denen bozuk fırkanın eline bir fırsat geçtiğinde, hemen oraya yönelirler.<br />

Hâlbuki Ahmed bin Hanbel, Eshâb-ı kirâm ve Selef-i sâlihînden olanlar, onların nisbet<br />

ettikleri şeyleri Allahü teâlâya nisbet etmekten berîdirler. Yine onlara hayret edilir ki,<br />

ekmeğin hakîkî doyurucu, suyun hakîkî susuzluğu giderici, ateşin hakîkî bir yakıcı<br />

olmadığını, bunların sâdece bir sebeb olduğunu söyleyenleri kötülüyorlar. Hâlbuki doymak,<br />

susuzluğun giderilmesi ve yakmak, sonradan meydana gelen şeylerdir. Ekmek aslâ doymayı,<br />

su susuzluğun giderilmesini ve ateş de yakmayı meydana getirmez. Hakîkatte bunları Allahü<br />

teâlâ yaratmaktadır. Su, ateş ve ekmek, susuzluğun giderilmesine, yakmaya ve doymaya<br />

vesîle kılınmıştır. Bunun için İmâm-ı Eş'arî de; doyma, susuzluğu kandırma ve yakma işini<br />

Allahü teâlânın yarattığını, ekmeğin, ateşin ve suyun ise birer sebepten ibâret olduğunu<br />

söylemiştir. Çünkü Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîminde meâlen; "Ondan başka ilâh yoktur.<br />

Her şeyin hâlıkı ancak O'dur." (En'âm sûresi: 102) ve "Ey insanlar! Allah'ın<br />

üzerinizdeki nîmetini hatırlayın. Size, gökten ve yerden rızk verecek Allah'tan başka<br />

bir yaratıcı var mı? O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde hangi yönden (îmândan<br />

küfre) çevriliyorsunuz?" (Fâtır sûresi: 3) buyuruyor.<br />

Kim Allahü teâlânın rızâsını, nefsinin arzu ve isteklerine tercih ederse, Allahü teâlâ da o<br />

kuldan râzı olur. Kim insanların rızâsını tercih etmek sûretiyle, Allahü teâlânın gazabına<br />

sebep olacak şeyi yaparsa, o kimseye hem Allahü teâlâ gazab eder, hem de onu insanların<br />

gözünden düşürür. İslâm âlimlerinden birisi şöyle buyurmuştur: "Kim Allahü teâlânın<br />

katındaki derecesinin ne olduğunu bilmek istiyorsa, Allahü teâlânın rızâsını ne kadar<br />

gözettiğine baksın."<br />

"Allah'ım! Hakka yardım eyle. Doğruyu izhâr eyle! Bu ümmete doğru işlerinde yardım eyle.<br />

Bununla dostların azîz, düşmanların zelîl olsun. Sana itâat edilip yasaklarından sakınılsın!"<br />

Bu cevap bid'at ehline ulaşınca, ellerine büyük bir fırsat geçtiğine, artık İzzeddîn bin<br />

Abdüsselâm'ın sonunun geldiğine kesin gözle bakıyorlardı. Derhal bu cevapları Sultan<br />

Eşref'e ulaştırdılar. Sultan Eşref, cevapları görünce çok kızdı ve; "Demek ki, bana onun<br />

hakkında söyledikleri doğru imiş. Biz de onu, zamânımızda ilim ve dindarlık bakımından bir<br />

tâne diye biliyorduk. Şimdi onun fâsıklardan, hattâ İslâmdan bile çıktığı anlaşılmış oldu."<br />

dedi.Bu sırada Sultan Eşref, yanında memleketin her tarafından gelmiş bir grup fıkıh âlimi ile<br />

berâber, Ramazân-ı şerîf ayında bir iftar sofrasında idiler. Orada bulunanların hiçbirisi,<br />

sultâna cevap verme cesâretinde bulunamadı. Hattâ bâzıları, bozuk îtikâdda olan kimselerin<br />

sözlerini tasvîb eder yollu sözler sarfettiler. Hattâ onların dedikleri gibi fetvâ verdiklerini<br />

ifâde ediyorlardı.<br />

Ertesi gün, Allahü teâlâ hakkı izhâr ve te'yid için, zamânın büyük Mâlikî âlimlerinden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!