22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bâyezîd-i Bistâmî'den feyz aldı. Şam'da bir müddet ilim tahsîlinde bulunduktan sonra, Tebrîz<br />

yakınlarında Hoy kasabasında bulunan Hâce Alâeddîn-i Erdebîlî hazretlerinin huzûruna gitti.<br />

Var gücüyle hocasına hizmet ederek, ilim öğrendi. Tasavvuf yolunda üstün derecelere<br />

kavuştu. Alâeddîn-i Erdebîlî, bir gün Hâmid-i Velî'ye; "Artık bizden öğrendiğin ilmi, Allahü<br />

teâlânın dînini, insanlara öğretmek üzereAnadolu'ya git!" buyurdu. Ona böylece, insanları<br />

yetiştirmek için icâzet verdi. Hocasının bu sözleri, bâzı anlayışı kıt, hasetçi kimselerin,<br />

içlerinden Hâmid-i Velîye buğz etmelerine sebeb oldu. HâceAlâeddîn, Hâmid-i Velî'yi bütün<br />

talebeleriyle birlikte, "Şemseddîn-i Tebrîzî Makâmı." denilen yere kadar uğurladı. Vedâ edip<br />

yanlarından ayrılınca, hased edenlerin de bulunduğu topluluğa dönerek; "Hamîdüddîn'in<br />

arkasından, gözden kayboluncaya kadar bakınız. Eğer dönüp bizden tarafa bakarsa,<br />

Anadolu'da onun ilminden istifâde ederler. Şâyet bakmazsa, onun ilminden hiçkimse istifâde<br />

edemez." buyurdu. Orada bulunanlar merakla Hamîdüddîn'in arkasından bakmaya başladılar.<br />

Bu hâli cenâb-ı Hakkın izniyle anlayan Hâmid-i Velî, gözden kaybolmadan önce iki defâ<br />

arkasına baktı. Böylece onların hasedlerini giderdi. Büyük bir âlim ve veliyy-i kâmil olarak<br />

Kayseri'ye döndü.<br />

Hamîdüddîn hazretleri, Kayseri'de insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmeye<br />

başladı. Talebeleri, ondan feyz almağa, hasta kalblerine şifâ olan nasîhatleriyle, sohbetleriyle<br />

şereflenmeğe başladılar. Hamîdüddîn, bir gün çok sevdiği talebelerinden Şücâ-i Karamânî'yi<br />

huzûruna çağırarak; "Ankara'da Nûmân isminde bir müderris vardır. Onu bulup buraya dâvet<br />

ediniz!" buyurdu. Şücâ-i Karamânî de hocasının emrini yerine getirmek için Ankara'ya gidip,<br />

durumu bildirdi. Müderris Nûmân; "Bu dâvete icâbet lâzımdır." diyerek, berâberce<br />

Kayseri'ye geldiler. Kurban bayramı günü buluştukları için, hocası ona "Bayram" lakabını<br />

verdi.Müderris Nûmân, Hamîdüddîn hazretlerini görüp sohbetlerini dinleyince, onun büyük<br />

bir âlim ve velî olduğunu anladı. Kısa zamanda pekçok kerâmetlerini de görünce, daha çok<br />

bağlandı. Onun teveccühleri altında yetişmeye başladı. Hocasından zâhirî ve bâtınî ilimleri<br />

öğrenerek kısa zamanda büyük mesâfeler aldı. Bir gün hocası; "Hâcı Bayram! Zâhirî ilimleri<br />

ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün. Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde<br />

yükselmiş velîleri ve derecelerini de gördün. Hangisini murâd edersen onu seç!" buyurdu.<br />

Hâcı Bayram da, velîlerin yüksek hâllerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda<br />

daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı. Zamânının büyük velîlerinden oldu.<br />

Hamîdüddîn hazretleri, mânevî bir emir üzerine Tebrîz'e gitti. Tebrîz'den de Anadolu'ya<br />

gelip, Bursa'ya yerleşti. Hâcı Bayram-ı Velî, sık sık Bursa'ya gelip hocasını ziyâret ederdi.<br />

Hamîdüddîn hazretleri, Bursa'da bir ümmî gibi hareket edip, ilminin varlığını kimseye<br />

söylemedi.<br />

Hamîdüddîn, Bursa'da bir fırın yaptırdı. Fırınına merkebiyle dağdan odun getirir, onunla<br />

ekmekleri pişirirdi. Ekmek küfesini sırtına alarak; "Somun! Müminler somun!" diye söyler,<br />

geçimini bu yolla sağlardı. Halk, bu fırıncıya "Somuncu Baba" der ve pişirdiği ekmeğin<br />

lezzetine doyamazlardı. Somuncu Baba ekmek satmaya başlayınca, herkes peşinden koşar,<br />

ekmeğini kapışırlardı. Somuncu Baba'nın fırını, Molla Fenârî Mahallesinde, Ali Paşa Çınarı<br />

civârında olup, iki gözlü idi. Fırının bitişiğinde de, ibâdet ettiği bir odası vardı. Odanın kıble<br />

cihetinde de, nefsini terbiye etmek için kullandığı bir Çilehânesi mevcûd idi. Hamîdüddîn<br />

hazretleri durumunu Bursa'da kimseye bildirmedi. Hep, halk içinde Hak ile olmağa gayret<br />

etti.<br />

Yıldırım Bâyezîd Hân, Niğbolu zaferinden sonra Bursa'da Ulu Câmiyi yaptırmaya başladı.<br />

Câminin inşâsı sırasında, çalışan işçilerin ekmek ihtiyâcını Somuncu Baba temin etti.<br />

Câminin yapılması bittikten sonra, bir Cumâ günü açılış merâsimi yapılacağı ilân edildi. O<br />

gün başta Pâdişâh YıldırımBâyezîd Hân, dâmâdı büyük âlim ve velî Seyyid Emîr Sultan,<br />

Molla Fenârî hazretleri, ulemâdan pekçok kimse ve Bursalılar Ulu Câmiyi doldurdular.<br />

Yıldırım Bâyezîd Hân, câminin açılış hutbesini okumak üzere Emîr Sultan'a vazîfe<br />

verdiğinde, Emîr Sultan; "Sultânım! Zamânın büyük âlimi burada iken, bizim hutbe

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!