22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

On dokuzuncu yüzyılın son yarısında Van'da yaşadı. Kabr-i şerîfi İpek Yolu üzerinde olup,<br />

ziyâret mahallidir. Kabri yanında kendi adıyla anılan Sofu Baba Câmii vardır.<br />

Mustafa Efendi gençliğinde evliyânın büyüklerinden ve Peygamber efendimizin soyundan<br />

olan Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerini tanımakla şereflendi. Tanıması şöyle anlatılır:<br />

Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretleri her sene Van'a gelir, Şâbâniye mahallesindeki câmide halka<br />

vâz eder, ilim ve edep öğretirdi. Vâzlarına devâm edenler arasında MustafaEfendi de vardı.<br />

Seyyid Fehîm hazretleri sıcak bir yaz günü dersine gelen talebeleri imtihan etmek<br />

maksadıyla; "Birisi olsa da Erek Dağından bir tabak kar getirse. Bir karlı su içseydik."<br />

buyurdu. MustafaEfendi sessizce bu işe tâlib oldu. Binbir zorlukla kısa zamanda dağa gidip<br />

kar getirdi. O zaman Seyyid Fehîm hazretleri ona ismini sordu ve duâ etti. O sırada Mustafa<br />

Efendi'de bâzı haller görüldü ve ağlamaya başladı. Gönlü her şeyden boşalıp muhabbetle<br />

doldu. Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerine candan âşık oldu. Sonra hocası Van'da kaldığı<br />

müddetçe yanından hiç ayrılmadı.<br />

Sofu MustafaEfendi anlatır: Bir zaman Başkale'den Suvar Ağa ile birlikte Van'a koyun<br />

götürüyorduk. Dağda müthiş bir tipiye yakalandık. Dağ başında tipi fırtınası bir nevî ölüm<br />

demektir. O zaman endişe ile hocam Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerini hatırlayıp gözlerimi<br />

kapadım. Bir müddet o halde kaldım. Sonra gözlerimi açtım. Fırtınayı dinmiş gördüm. Daha<br />

sonra selâmetleVan'a geldik. Ben burada Seyyid Abdülhakîm-iArvâsî hazretlerine uğradım.<br />

Abdülhakîm Efendi beni görünce; "Çok mu korktunuz?" dedi. Ben sükût edince; "Nasıl olsa<br />

kurtulurdunuz. Hocasını hatırlayanın ve bağlılığı olanın endişesi yersizdir." buyurdu.<br />

Sofu Baba'nın o târihte ışıklandırma için Arvas'a getirdiği yağ küpünün ve yakılan yağ ile<br />

isten kararmış duvarlarının hâlâ Arvas'taki medresede durduğu bildirilmektedir. Seyyid<br />

Fehîm hazretlerinin torunu rahmetli Tâhâ Arvas Efendiye, dergâhı ziyâret edenlerce; "Neden<br />

bu şekilde bırakıldığı?" sorulduğunda o, Sofu Baba'nın getirdiği küpü göstererek; "Eski<br />

mânevî havanın dağılmaması için o zamanki durum silinmesin diye badana yaptırmaya<br />

kıyamadık." demiştir.<br />

Sofu Baba'nın sülâlesinden Fehîm isminde birçok zât vardır. Sofu Baba'nın oğlu Sıtkı Efendi<br />

onun oğlu Ağabey diye bilinen Abdurrahmân Efendi, onun oğlu Fehîm Efendi, Fehîm<br />

Efendinin oğlu ise mahkeme zâbit kâtipliği yapmış olan Necmeddîn Efendidir.<br />

HİÇ DÖNÜP BAKILIR MI HIZIR'A<br />

Seyyid Fehîm hazretlerinin Van'dan ayrılmasından sonra Mustafa Efendi onun hasret ateşiyle<br />

sararıp soldu. Kimseye bakmaz ve sokağa çıkmaz olmuştu. Bunun üzerine kendisine Sofu<br />

dediler. Sofu Mustafa Efendi bir kış günü annesine; "Anneciğim heybemi hazırlaArvas'a<br />

gideceğim." dedi. Annesi durumunu ve hocasına olan derin sevgisini bildiğinden; "Etme<br />

oğlum bu karda kışta evden dışarı çıkılmaz. Aç kurtlar seni yerler. Gitme. Bahar yaklaşıyor.<br />

Biraz bekle. O zaman gidersin." dedi. Lâkin onun kararlı olduğunu anlayınca, çâresiz<br />

heybesini hazırladı. Mustafa Efendi hediye olarak Arvas'ta büyük ihtiyaç olan bir küp kandil<br />

yağı da alarak yola koyuldu. Soğuk dondururken, kurtlar yiyecek ararken dağ dere demeyip<br />

gece gündüz yola devâm etti. Yol, yüz kilometre kadardı.<br />

Sofu Mustafa Efendi yüksek bir dağ tepesindeyken karşısına biri çıktı ve; "Oğlum! Aç isen<br />

sıcak yemek vereyim. Nereye gidiyorsan ben götüreyim." dedi. Genç âşık onunla oturup<br />

konuşmadı. Yoluna devâm etti. O devamlı Seyyid Fehîm hazretlerini düşünüyor, onun aşkı<br />

damarlarındaki kanı ısıtıyor, kendini ona o kadar yakın hissediyor, karşısındaki hayâlini;<br />

"Çabuk gel, seni bekliyorum." der halde görüyordu. Geri dönmek aklının ucundan<br />

geçmiyordu. Nihâyet bir akşam vakti Arvas Câmiinde ezân okundu. Seyyid Fehîm hazretleri<br />

mihrâba geçmeyip biraz durdu. Halbuki böyle yapmazlar, ezan okununca mihrâba geçer,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!