22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hayra sebeb olmuştur diye anlattılar. Sonra sohbete devâm etti. Sohbet sırasında küçük-büyük<br />

herkes ağladı.<br />

Sonra bana yine önceki gibi; "Gel çelebi çubuğu yerine koy." buyurdu. Ben de çubuğu koyup<br />

mübârek elini öperken elimi öyle bir sıktı ki, bu esnâda vücûdumda bir ürperme oldu ve<br />

kalbim yanmaya başladı. Bir saat kadar kalbimin çarpması, yanması devâm etti. Bu<br />

tasarrufunu nice zaman sonra anladım. Kapıdan uğurladıktan sonra, hoca efendi bana; "Bu<br />

zât kimdir bilir misin" dedi. Hayır bilmem diyerek öğrenmek istedim. "Bu zât Tokatlı<br />

Mehmed Emîn Efendidir. Allah'ın evliyâ kullarından olduğunda kimsenin şüphesi yoktur.<br />

Hattâ sana (hiç görmediği ve tanımadığı hâlde) isminle hitâb edip hizmetinde<br />

bulundurmasının bir hikmeti olduğuna alâmettir. İnşâallah netîcesini görürsün." diyerek beni<br />

müjdeledi. İnşâallah deyip safâ ile evime gittim. Anneme o mecliste olanları anlatıp; "Bu gün<br />

evliyâullahdan bir zâtı gördüm ve hizmetinde bulundum." dedim. Bundan sonra günlerce<br />

büyük bir sevinç içinde dolaştım.<br />

Aradan bir iki ay geçmişti. Bir gün Bâyezîd'e giderken, yolda Mehmed Emîn Efendiye<br />

rastladım. Hemen koşup elini öptüm. Hâlimi-hatırımı sorduktan sonra; "Meşke, yazı yazmaya<br />

gidiyor musun, hocana selâm söyle." buyurup yanımdan ayrıldı. Benim kalbimde yine önceki<br />

gibi bir huzur ve safâ peydâ olup, bir iki gün böyle devâm etti. Bu hâdiseden sonra da aradan<br />

bir ay geçti. Bir sabah erkenden çıkıp, mahallemizde bir berber dükkanına girdim. Oturur<br />

oturmaz ak sakallı ve burma sarıklı bir zât içeri girip selâm verdi. Yanıma oturup hatırımı<br />

sorduktan sonra; "Bir dostunuz size selâm eder ve sizi isterler. Buyurun gidelim!" dedi. "O<br />

dostum kim? Sen kimsin?" demek hatırıma gelmedi. O anda içime bir şevk, bir arzu düşüp,<br />

hemen kalkıp o zâtla yola çıktım. Zeyrek'de, Çini hamamın önüne gelince, bana; "Siz<br />

hamama girip guslediniz, ben sizi kapıda beklerim" dedi. Yine sebebini sormak hatırıma<br />

gelmedi. Hamama girip bir müddet sonra çıktım. Tekrar yola devâm ettik. Zeyrek ardında,<br />

Filyokuşu'nda bir kapıyı çaldı. Bir hizmetçi çıkıp kapıyı açtı. Biz de içeri girdik.<br />

İçeri girdiğimizde, bir zât seccâde üzerinde kıbleye karşı oturuyordu. Beni getiren zât<br />

karşısına varıp, elini öpünce ben de varıp elini öpmek için elimi uzattım. O anda mübârek<br />

gözlerini açıp; "Geldiniz mi?" dediğinde, huzûrunda bulunduğum zâtın, hat dersi aldığım<br />

hoca efendinin evinde gördüğüm Mehmed Emîn Efendi olduğunu gördüm. Sevinçle elini<br />

öpüp huzûruna oturdum. Beni dâvet eden zâta da; "Gel HacıHalîl, sen de otur." buyurdu. O<br />

da gelip oturunca, ona duâ edip; "Hacı Halîl Efendi! Bu çocuğu hocasında gördüğüm<br />

gündenberi Resûlullah efendimizden bize vermelerini ricâ ederim. Allahü teâlâya hamd<br />

olsun, kabûl ve ihsân buyurup verdiler. Telef olmadı." dedi. Ben o sırada bu sözleri<br />

anlayamamıştım. Sonra bunu defâlarca dostlarıma anlattığımda anlıyabildik.<br />

Mehmed Emîn Efendi ile berâber yemek yedik. Yemekten sonra ikindi vaktine kadar kaldık.<br />

"Senin evinde kimin var?" buyurdu. Ben de; "Efendim, bir sene önce babam vefât etti. Bir<br />

annem ve altı yaşında bir erkek kardeşim var." dedim. Bize izin verip; "Yarın sabah gene<br />

gel." buyurdu. Elini öpüp ayrıldım. Eve varınca anneme bu hâdiseyi anlattım. Memnûn olup;<br />

"Hak teâlâ seni yetim ve kimsesiz bırakmaz. Sana bir ata ihsân eylemiş. İnşâallah<br />

terbiyeleriyle nasîblenirsin" diye duâ etti.<br />

Ertesi gün annemden izin isteyip huzurlarına vardım. Annemin bana yaptığı duâyı söyleyip<br />

hürmetlerini arzedince, o da ağlayıp vâlidemin duâsının kabûl olunması için duâ buyurdular.<br />

İlk günkü gibi ikindiden sonra yanlarından ayrıldım. Her gün sabah erken gelip, ikindiden<br />

sonra ayrılıyordum. Böylece aradan kırk gün geçti. Sonra bana sarf ve nahiv okumaya<br />

başlatıp ezberlettiler. O derece hizmetlerine alıştım ki, sanki on senedir bu işleri yapıyormuş<br />

gibiydim.<br />

Mehmed Emîn Efendi ekseriyetle bana Reşehât kitabını okutup, dinlerdi. Bâzan da okunan<br />

yerleri açıklar, îzâh ederdi. Ben okurken, ekseriyetle kendisinde istigrak, kendinden geçme<br />

hâli vâki olurdu. Bu hâl uzayınca, uykuları bastırdı zannedip okumayı keserdim. Derhal

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!