22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kurduğu yere yaklaşınca yüzünü açtı. Büyük velînin yüzünü gören eşkiyâ dağılıp kaçtı. İki<br />

talebeyi oraya defnettiler. Bir müddet gittikten sonra, Küpe Dağının eteğinde gökkuşağı<br />

şeklinde bir nûr parladığını gördüler. Hârun Velî sevenlerini toplayıp; "Ey dostlarım! Şu<br />

gördüğnüz nûr var ya, işte orası inşâallah bizim meskenimiz ve vatanımız olacak. Allahü<br />

teâlâ bizim, sizin ve bütün dostlarımızın îmânlarını, şeytanın ve kötü kimselerin şerrinden<br />

korusun. Âmîn!" dedikten sonra yollarına devâm ettiler. Nûrun kapladığı tepecikte<br />

konakladılar.<br />

Hârun Velî, etrafın güzelliklerini seyrederken, keşif hâli tecellî etti. Şehri meydana getiren<br />

bütün mahallelerin yerlerini şöyle gördü: "Kıble tarafında ulu kapı vardı. İçinde bir mescid<br />

görünüyordu. Orada Peygamber efendimizin mübârek rûhâniyeti ve Eshâb-ı güzîn oturmuştu.<br />

kuzey tarafında kapı ve mescid vardı. Burada da bütün peygamberlerin rûhâniyetleri ve Hızır<br />

aleyhisselâm bulunuyordu. Batı tarafındaki kapıdaki mescidde ise, dedeleri ve evliyâ-ı kirâm<br />

bulunoyurdu.Bütün bunları gören Hârun Velî yakın dostlarını yanına çağırarark onlarla<br />

istişâre etti ve hemen şehrin kurulmasını istedi. Dostları; "Ey efendimiz! İnşâallah allahü<br />

teâlâ kolaylık verir. Fakat bunun için ustalar, işçiler, kireç, taş gerekli. Bunca hizmetler nasıl<br />

görülebilir?" dediler. O da; "Kalkınız gidip, yapacağım bu yer için lâzım olan taş ve ağaçların<br />

yerini görelim." dedi. Hârun Velî'nin geldiğini duyan pekçok müslüman ve gayr-i müslim<br />

oraya gelmişlerdi. Onlar da beraber bu dağın eteğine gittiler. Bir su akıyordu. Suyun<br />

kenarında inşâatta kullanılabilecek ağaçlar, pınarın başında ise eski bir yerleşim merkezinin<br />

taşları bulunuyordu. Hârun Velî, Allahü teâlâya; "Yâ İlâhî! Senden bu taşların bir kısmının<br />

bizimle gelmesini umarım." diye duâ etti. Daha sonra taşlara doğru dönerek; "Allahü teâlâın<br />

izni ile kalkın." dedi. Taşlar kalkarak Hârun Velî'nin önünde koyun sürüsü gibi giderek,<br />

istenilen yere geldiler. Bu manzara karşısında birçok hıristiyan, müslüman oldu.<br />

Müslümanların ise, Allahü teâlâya teslimiyetleri fazlalaştı. Bu durumu duyan bölge halkı,<br />

akın akın ona gelmeye başladı. Hârun Velî gelen halka; "Ey cemâat! Biliyorsunuz ki, biz bir<br />

hayır işe başlayacağız. İnşâallah kurmakla vazîfelendirildiğimiz bu şehir, son zamanlarda çok<br />

faydalı olacak. Bilhassa sonradan gelenlere çok menfaatli olsa gerektir. Fakat şakî ve din<br />

bilgisinden mahrum olanların âkıbeti kötüdür." buyurdu. Allahü teâlânın yardımıyla halka<br />

büyük bir zevk ve coşkunluk geldi. Ustalar, marangozlar, demirciler, arabacılar ve işçilerin<br />

hepsi hizmete hazır olup, Hârun Velî'nin emir ve işâretini bekliyordu. Hârun Velî önce<br />

Ulukapı, Pazar kapısı ve Evliyâ kapısının yapılmasını emretti. Ulu kapının yapımına Akça<br />

Baba, Pazar kapısının yapımına Nasipli Baba, Evliyâ kapısının yapımına da Haydar Baba<br />

nezâret ediyordu. Halk canla başla kırk gün çalıştıktan sonra, Hârun Velî bir müddet inşâatı<br />

paydos etmelerini istedi. İnşâata birkaç gün ara verildi. Hârun Velî yapılan kalenin etrâfını<br />

gezdi. Daha sonra inşâata tekrar başlanıldı. Kale burçları bir hayli yükseldiği sırada<br />

kaldırılamayan taşlar için Hârun Velî'den yardım istiyorlardı. O da; "Ey taş kalk!" deyince taş<br />

kalkıp istenilen yere konardı. Çalışanlardan herhangi birinin bir yeri taş ve kireçten yara olsa<br />

veya incindiğinde Hârun Velî orayı sıvazlayınca, Allahü teâlânın izni ile iyi olurdu.<br />

Beyşehir bölgesinde Eşrefoğlu hüküm sürüyordu. Ona gidip; "Efendim! Velvelid şehri<br />

harâbelerinin güneyinde Horasan'dan gelmiş birisi şehir kuruyor. Taşlar koyun gibi o zâtın<br />

istediği yere yükselip konuyormuş." dediklerinde, öfkelenen Eşrefoğlu hemen iki adam<br />

gönderip, onu buraya getirin diye emir verdi. O adamlar gelip bütün olanları görünce zevke<br />

gelip âşık oldular. Geri dönmeyi akıllarına bile getirmeden canla başla çalışmaya başladılar.<br />

Onların geri dönmemesine kızan Eşrefoğlu, bu sefer on kişi gönderdi. Onlar da Hârun<br />

Velî'nin yanına gelip durumu görünce, içten bir bağlılıkla bağlanıp geriye dönmediler.<br />

Eşrefoğlu yedi kere adamlar gönderip, bir netice alamayınca, asker toplanması için emir verdi<br />

ve; "Gidelim onun yaptığı işlerin hepsini yıkalım." dedi. Bunun üzerine çok îtimâd ettiği<br />

vezîri; "Ey sultânım! Bu kişi ya Kutb-ül-aktâb mertebesinde bir velîdir, veya tam bir<br />

sihirbazdır. Bu ikisinden başka bir şey olamaz. Bunlardan hangisi olursa olsun sana zarârı<br />

dokunabilir. Benim kanâtim şudur ki: Bu zât her halde Kutb-ülaktâbdır. Çünkü bu kadar

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!