22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hâllerin, nerede ve ne yapmakta olduklarını gördüğünü söyleyerek, anlatmaya başladı.<br />

Meclisinde bulunanlardan biri; "Kâbe'yi nasıl görüp de anlatıyor? Kâbe buraya çok uzaktır."<br />

diye düşündü. Biraz sonra Emîr Külâl, böyle düşünen kimsenin yanına yaklaşıp, elinden tuttu<br />

ve; "Gözlerini yum, başını kaldır, bak ne göreceksin." buyurdu. O da söylediği gibi yaptı.<br />

Birden gözüne Kâbe ve tavaf edenler göründü. Emîr Külâl'i de tavaf edenler arasında gördü.<br />

Bunun üzerine adam hayretler içinde kalıp, Emîr Külâl'in ellerine kapandı, yanlış<br />

düşüncelerinden dolayı af diledi. Bundan sonra Seyyid Emîr Külâl; "Ey câhil kişi, bir kimse,<br />

kendisinde bir şeş olmazsa, başkasında da yok zanneder. Gönül aynası açılmadıkça da, hiçbir<br />

şeyi görmez, idrâk edemez." dedi. O kmise tövbe edip, sâlih ve makbûl kimselerden oldu.<br />

Seyyid Emîr Külâl bir defâsında, talebeleriyle birlikte evliyânın meşhûrlarından Hayrûn<br />

Atâ'nın kabrini ziyarete gitmek için yola çıkmıştı. Yolun bir kısmını yürümüşlerdi ki, yolun<br />

ilerisinden bir heybetli arslan ortaya çıkıp, yolda durdu. Arslanı gören talebeler endişelenip,<br />

huzursuz olmaya başladılar. Emîr Külâl hiç aldırmadı. Arslanın yanına yaklaşınca,<br />

yelesinden tutarak çekip yoldan çıkardı ve kenara bıraktı. Talebeleri geçtiler. Arslan da, Emîr<br />

Külâl'e yaklaşıp, başını yere koyarak, saygı gösterir gibi hareketler yaptı. Sonra oradan<br />

uzaklaştılar. Bu hâli gören talebeleri; "Efendim, bu nasıl bir iştir." dye suâl ettiler. Bunun<br />

üzerine buyurdu ki: "Ey dostlarım, şunu biliniz ve dikkat ediniz ki, her kim gerçekten Allahü<br />

teâlâdan korkarsa, her şey ondan korkar, zarar vermez. Allah'tan korkmayan kimse, her<br />

şeyden korkar. Bir kimse, dâimâ Allahü teâlâdan korkar bir rhâlde olursa, Allahü teâlâ ona<br />

korkutucu bir şeyi, musallat etmez. Hattâ o kul, Allah'tan korktuğu için her şey ondan<br />

korkup, çekinir."<br />

Nakledilir ki, bir köyde sâlih zâtlardan biri vefât edecegi sırada, cenâze namazını Emîr külâl<br />

hazretlerinin kıldırmasını vasiyet etmişti. Fakat Emîr Külâl, uzak bir yerde bulunuyordu. O<br />

zât vefât edince, o beldenin âlimleri, velîleri toplandı. Emîr Külâl'in çağrılması için,<br />

bulunduğu yere bir kişi gönderelim dediler. Bunun üzerine orada bulunan Şeyh Sûfî;<br />

"Haberci göndermenize lüzum yok, bu durum ona Allahü teâlânın izni ile mâlûm olur ve<br />

burya gelir." dedi. Bu arada iki kişi gidip, haber vermek üzere hazırlanmıştı. Tam gidecekleri<br />

sırada, Emîr Külâl hazretleri âniden karşıdan gözüktü. Halk onu görünce, karşıalamaya<br />

koştular ve bu kerâmeti karşısında onu daha çok sevip, bağlandılar. Bundan sonra Emîr<br />

Külâl, vefât eden zâtın cenâze namazını kıldırdı ve toplananlarla birlikte kabre götürüp,<br />

defnettiler. Cenâze defnedildikten sonra, kalabalakı bir cemâat câmide toplandı. Oradaki<br />

âlimler, bu iş için kendisine bir işâret ulaşıp, ulaşmadığını ve nasıl mâlûm olduğunu sordular.<br />

Bunun üzerine Emîr Külâl hazretleri buyurdu ki: "Ey kardeşlerim, Resûlullah efendimiz<br />

buyurdu ki: "Kalb, kalbe karşıdır." Yine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Mümin,<br />

müminin aynasıdır." "Her kaptan içindeki sızar." Emîr Külâl bunları söyledikten sonra,<br />

halk onun mârifet sahibi büyük bir velî olduğunu anlayıp, kendi kendilerine; "Biz bu zâtın<br />

büyüklüğünü bilmiyormuşuz." dediler.<br />

Bu sırada cemâat içinde bulunan âlimlerden Mevlânâ Tâceddîn, Emîr Külâl hazretlerine,<br />

kendisini talebeliğe ve hizmetkârlığa kabûl etmesini söyledi. "O bizim vazifemiz değildir."<br />

buyurarak; "Bari seni mânevî evlâtlığa kabûl edeyim." deyip, onu mânevî evlâtlığa kabûl etti.<br />

Öyle bir teveccühte bulundu ki, Mevlânâ Tâceddîn, o ânda mârifet ilmine kavuşup,<br />

maksadına ulaştı.<br />

Nakledilir ki, Kemş şehrinde Mevlânâ Celâleddîn Kebşî, bir cemâatla oturmuş sohbet<br />

ediyorlardı. Tasavvuf ehlinden ve evliyânın kerâmetinden söz açılmıştı. Mevlânâ Celâleddîn,<br />

"Şimdi bizim zamânımızda böyle kerâmet ehli, dîn-i İslâmın emirlerine tam uyup, Resûlullah<br />

efendimizin yolunda olan büyük bir velî yok gibidir." dedi. Emîr Külâl hazretlerinin<br />

talebelerinden biri, bu cemâat arasında idi. Bu zât, Mevlânâ Celâleddîn Kebşî'ye; "Bu<br />

zamanda sayılan sıfatlara ve üstünlüklere sâhib bir zât vardır. Tasavvufta o kadar<br />

yükselmiştir ki, bir göz açıp kapayacak kadar kısa bir zaman içinde, doğudan batıya dünyâyı<br />

dolaşacak bir hâl sahibidir." dedi. Mevlânâ Celâleddîn Kebşî; "Ah şimdi böyle zât nerede

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!