22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

nâkısları kemâl mertebesine kavuşturdu. Ahmed Yesevî hazretlerinin, Zengî Atâ silsilesiyle<br />

gelen yolunun devâmını teşkil eden iki halkadan biri oldu. Seyyid Atâ'nın en meşhûr halîfesi,<br />

Huzyanlı İsmâil Atâ idi. Onun halîfesi de, oğlu İshâk Hoca idi.<br />

Bir gün Seyyid Atâ'nın yanında, Hakîm Atâ'nın hâl ve şiirlerinin toplandığı Hakîm Atâ<br />

Kitabı okundu. Seyyid Atâ'da, Hakîm Atâ'ya karşı kuvvetli bir iştiyâk doğdu. Ona kavuşmak<br />

arzusuyla yanıp tutuştu. "Onun yanında seyyidlerden kimse var mı?" diye sordu. Kimse<br />

olmadığını öğrenince, yanına üç kişi alarak Harezm taraflarına gidip, Amuderyâ (Ceyhûn)<br />

Irmağı yakınlarındaki Bağırgan'da, Hakîm Atâ türbesinin yanına vardı. Hakîm Atâ'nın<br />

kabrini su basıp, kırk yıl üstünde su akmıştı. Sonra, rüyâsında aldığı bir işâretle,Celâl Hoca<br />

nâmında bir mübârek kişi, kabri bularak, üstüne türbe ve imâret inşâ etmiş, kendisi de orada<br />

yerleşmişti. Seyyid Atâ, Celâl Hoca'dan orada yerleşmek için müsâade istedi.Celâl Hoca,<br />

kendisinin buraya Hakîm Atâ'nın emriyle gelip yerleştiğini söyleyip, ikisinden birinin burada<br />

fazla olacağını bildirdi. Seyyid Atâ da; "Hâlimizi gidip, Hakîm Atâ'ya arz edelim. Ne<br />

buyurursa öyle yapalım" dedi. Celâl Hoca kabûl etti. O gece Hakîm Atâ'nın mezarından,<br />

Allahü teâlânın izniyle onlara şu cevap geldi: "Ey oğlum Şeyh Celâl! Seyyid Atâ, buraya<br />

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) emriyle geldi. Bana komşu olmayı ona bırak. Sen<br />

yakınlarda Aktaş denilen bir yer vardır, oraya git. Orada ikâmet et. Gelen, benden önce seni<br />

ziyâret etsin! Biz, önce seni ziyâret etmeyenleri kabûl etmeyiz!" Bu emir üzerine Celâl Hoca,<br />

mücâvirliği bırakıp, Aktaş'a yerleşti. İnsanlara, Allahü teâlânın yolunu göstermeye orada<br />

devâm etti. SeyyidAtâ uzun zaman Hakîm Atâ'nın komşusu oldu.İnsanlara, Allahü teâlânın<br />

emir ve yasaklarını bildirdi. Doğru yolu gösterdi.<br />

Seyyid Atâ hazretleri, Azîzân ve Pîr-i Nessâc lakablarıyla meşhûr olan, evliyânın<br />

büyüklerinden, Ali Râmitenî hazretleriyle aynı yıllarda yaşadı. O mübârek zâtın<br />

sohbetlerinde bulundu. Bir gün, Ali Râmitenî ile ilgili olarak kendisinden insanlık îcâbı bir<br />

hatâ sâdır oldu. O sıralarda Kıpçak yaylasında başıboş dolaşan eşkıyâlardan bir grup, Seyyid<br />

Atâ'nın evini ve bulunduğu bölgeyi yağmaladılar. Oğlunu esir alıp götürdüler. Seyyid Atâ, bu<br />

hâle çok üzüldü. Allahü teâlâya münâcâtta bulunup, bu üzüntüsüne sebeb olan günâhını<br />

kalbine ilhâm etmesini istedi. Kendisine hatası bildirildi. Seyyid Atâ, bu üzüntünün nereden<br />

geldiğini anladı ve Azîzân hazretlerine karşı hatâsının cezâsı olduğunu bildi. Yaptığına<br />

pişmân oldu. Bir ziyâfet hazırladı. Özür dilemek için Azîzân hazretlerini ve talebelerini dâvet<br />

etti. Ona karşı çok tevâzu gösterdi. Hazret-i Azîzân, Seyyid'in maksadının ne olduğunu anladı<br />

ve ricâsını kabûl eyledi ve dâvetine geldi. Bu mecliste çok sayıda büyükler, âlimler, şeyhler<br />

vardı. Bugün Azîzân hazretlerinde büyük bir hâl ve rahatlık (bast hâli) vardı. Sofra düzülüp,<br />

yemek hazır olduğunda, Azîzân hazretleri; "Seyyid Atâ'nın oğlu gelmeyince, Ali (ki kendi<br />

ismidir) bu sofradan ağzına tuz koymaz ve elini yemeklere uzatmaz." dedi ve sonra bir ân<br />

sustu. Orada bulunanlar, bu büyük sözün neticesini gözetir oldular. Bir ân sonra, Seyyid<br />

Atâ'nın oğlu, âniden kapıdan içeri giriverdi. Bu hâli görünce, meclisden bir feryâd, bir figân<br />

koptu. Oradakiler şaşırıp dona kaldılar. Gelen gençten, eşkıyânın elinden nasıl kurtulduğunu<br />

sordular. "Az önce, eşkıyâdan bir grubun elinde esirdim. Elim ayağım iplerle bağlıydı. Şimdi<br />

ise, kendimi sizin yanınızda görüyorum. Bundan fazla bir şey bilmiyorum." dedi.<br />

Orada bulunanlar, bu işin Ali Râmitenî hazretlerinin bir kerâmeti olduğunu anladılar. Seyyid<br />

Atâ başta olmak üzere, o mübârek zâta talebe oldular.<br />

Bir gün çiftçinin biri pirinç ekerken, Seyyid Atâ oradan geçiyordu. "Ne ekersin?" diye<br />

sorunca, çiftçi; "Pirinç ekerim."Lâkin bu topraktan iyi pirinç bitmez" dedi. Seyyid Atâ,<br />

toprağa hitâb edip; "Ey toprak, iyi pirinç ver." dedi. Bundan sonra nice yıllar o toprakta<br />

bölgenin en iyi pirinci yetişti.<br />

Seyyid Atâ'nın vefât zamânı yaklaşınca talebeleri ona; "Sizi Kâbe tarafına mı götürelim,<br />

yoksa buraya mı defnedelim?" dediler. O da; "Tâbutumu büyük bir arabaya koyarak, yönünü<br />

Kâbe tarafına çevirip bırakın. O gece hayvanlarınızı iyi bağlayın, gürültü etmeyin. Evinizde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!