22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

anda Kutb-i aktâb kimdir ve nerede bulunmaktadır?" diye sorduk. O da; "Mekke-i<br />

mükerremededir ve ismi Seyyid Alâeddîn Semerkandî'dir." diye cevap verdi.<br />

Oturup biz de beklemeye başladık. Bir müddet sonra semâdan tekbîr, tesbîh sesleri arasında<br />

nûr yüzlü velîler, gâyet nûrlu bir zâtı tâkib ederek geldiler. Belli ki, o zât Kutb-i aktâb idi.<br />

Yere indiklerinde, hepimiz ayağa kalkıp hürmet gösterdik. Makâmına oturduğunda, bizlere<br />

de oturmamızı işâret etti. Bir müddet başını önüne eğip murâkabeye vardı. Sonra Âl-i İmrân<br />

sûresinin yüz seksen beşinci âyet-i kerîmesini okudu. "Muhakkak her nefs ölümü<br />

tadıcıdır." meâlindeki bu âyet-i kerîmenin tefsîrini yaptı. Hepimiz, hiç duymadığımız, hasta<br />

kalblere şifâ olan bu kıymetli sözleri işitmekle şereflendik. Nice hakîkatleri ve ince bilgileri<br />

öğrendik. Sonra bizden tarafa dönerek; "Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine kavuşan merhûmun<br />

makâmına lâyık olan misâfir bir kardeşimiz gelmiştir. Rabbimizin izniyle onu makâmına<br />

oturtalım da beklemekten dostlarımızın kalblerine bir ezâ gelmesin." buyurarak, beni<br />

oturduğum yerden kaldırdı. Sonra vefât eden zâtın boş duran seccâdesine oturttu.<br />

Sevincimden ne yapacağımı şaşırdım. Orada bulunanların hepsi; "Şâhidiz. İşittik ve itâat<br />

ettik." dediler. Hocam SeyyidŞerîf de hayret etti. Seyyid Alâeddîn hazretleri, hocamın<br />

gönlünü alıcı sözlerde bulunarak; "Ey Seyyid birâderim! Allahü teâlânın velî kullarına<br />

verdiği makamlar birer ihsândır. İnşâallah siz de bu cemâate dâhil olacaksınız. Henüz zamânı<br />

vardır." buyurdu. Sonra cenâze namazı kılındı. Beni artık yanlarında alıkoydular. Hocamla<br />

vedâlaşarak ayrıldık."<br />

Seyyid Alâeddîn, ileri yaşlarındaMekke-i mükerremede bir mikdâr ikâmetten sonra, Medîne-i<br />

münevvereye ziyârete geldi.Resûlullah efendimize olan aşkı sebebiyle oradan ayrılamadı.<br />

Yıllarca türbede hizmet etti. Bir gün Peygamber efendimizi baş gözü ile gördü. Kendisi şöyle<br />

anlatır:<br />

İlk zamanlar mağarada kalırdım. Bir gün Resûlullah efendimizi ziyâret etmek için mağaradan<br />

çıktım. Kabr-i şerîflerine varıp, arada hiçbir vâsıta olmadan doğrudan feyz ve bereketlerine<br />

kavuşturmasını istedim. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz; "Ey benim makbul oğlum!<br />

Bütün velîlerin sultanlığı sana verildi.Allahü teâlânın izniyle seni cümle velîlerin önderi<br />

kıldım. Allahü teâlâ seni kabûl eyledi. Bundan sonra senin için vâsıtalar kaldırıldı. Gözünü<br />

yum ve Hakk'ın kudretini müşâhede et." buyurdu. Gözümü yumdum, ansızın mübârek<br />

dedemin kabrinin yarıldığını gördüm. Yanında biri sağında biri solunda duran yeşil elbiseli<br />

iki zât vardı. Yüzlerinin heybetinden neredeyse aklımı kaybedecektim. Mübârek dedem elini<br />

yüzüme sürdü. Kalbim rahatladı. "Biri Cebrâil biri Mikâil'dir, korkma!Gözünü yum kulağını<br />

aç! Babana telkin ettiğimi sana da edeyim." buyurdu. Elimi eline alıp, bana tövbe ettirdi, bir<br />

şeyler okudu. Bunlar aynen hatırıma nakşolundu. Sonra başını kaldırıp, üç defâ Lâ ilâhe<br />

illallah buyurdu. Ben de tekrar ettim. Bana; "Ey oğul! Sana bunları okudum ki, sen dahi<br />

benim gibi okuyup, benim telkinim gibi telkin edesin. Bu zikri işâret eyledim. Çünkü bu,<br />

zikrin en üstünüdür. Çocukları bununla terbiye ederler. Dereceleri katetmek bununla<br />

müyesser olur." buyurdu. Bundan sonra bana perdeler açıldı. "Azîz oğlum! Senin dostun<br />

benim dostumdur. Senin sırrın benim sırrımdır. Seni seven beni sever. Senden tövbe eden<br />

benden tövbe etmiştir. Var git ümmetimi tarîkine, yoluna dâvet et." buyurdu. Bunun üzerine<br />

ben; "Ey dedem! Benim tarîkime girenin diğer tarîklerden üstünlüğü var mıdır? Bunları<br />

bildirin de insanlara açıklayayım. Böylece tarîkime rağbet etsinler." dedim. O zaman<br />

Peygamber efendimiz; "Ey oğlum! Bu yola girene ne vereyim." buyurdu. Ben yirmi üç şey<br />

istedim ve; "EğerAllahü teâlâ kabûl buyurursa, bana bildirilsin." dedim. Âniden dedemin<br />

sağında duran Cebrâil aleyhisselâm kayboldu. Bir müddet sonra gelip; "Yâ Resûlallah!<br />

Allahü teâlâ selâm ediyor. Dostum Ali, talebeleri ve tarîkine girenler hakkında ne dilerse ona<br />

ihsân ettim, buyurdu." dedi. Bunları duyunca dedem sevincinden tebessüm etti.<br />

Ali Semerkandî hazretlerine ihsân olunan yirmi üç şey şunlardı: 1) Müridleri ve talebeleri<br />

dünyâda nâmerde muhtâc olmasın, 2) Şeytan şerrinden, kötülüğünden emin olsunlar, 3)<br />

Şirkten, Allahü teâlâya ortak koşmaktan uzak olsunlar, 4) Zâlimlerin şerrinden emin olsunlar,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!