22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sesleri kubbeyi çınlatıyordu. Seyyid Alâeddîn'in bulunduğu yer ile Semerkand arası on yedi<br />

günlük yol idi. Bir günde bu yolun katedilip gelindiğini öğrendiklerinde, bütün âlimler;<br />

"Allahü teâlâ her şeye kâdirdir." diyorlardı. Ertesi günü sabah namazından sonra, Sultan<br />

Hâlid ve tebeası, SeyyidAlâeddîn'i karşılamak üzere şehir dışına çıktılar. Kuşluk vakti idi,<br />

başta Seyyid Alâeddîn hazretleri olmak üzere, arkasında pekçok evliyâ, grup hâlinde<br />

göründüler. Seyyid Alâeddîn beyaz bir ata binmiş, yeşil elbise giymişti. Diğer velîler,<br />

etrâfında ve arkasında ağır ağır yürüyorlardı. Bu heybetli manzara karşısında herkes<br />

heyecanla ayağa kalkıp, o tarafa doğru hürmetle yürümeye başladı. Başta Sultan Hâlid olmak<br />

üzere, herkes atından inmişti. İki cemâat karşılaştıklarında, Sultan Hâlid, Seyyid Alâeddîn'in<br />

ellerini öptü. O da Sultânın gözlerinden öptükten sonra; "Ey Sultan Hâlid! O râhip,<br />

dostlarımızı üzmüş. Dedemiz, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz<br />

işâret buyurdular. Allahü teâlânın izniyle râhibin hidâyete gelmesine vesîle olacağız."<br />

buyurdu.Cemâat büyük câmide toplandı. Râhibe haber gönderildi. Râhib, Seyyid Alâeddîn<br />

hazretlerini görünce, heybetinden titremeğe başladı ve; "Ben, Allahü teâlâya ve O'nun Resûlü<br />

Muhammed aleyhisselâmın Peygamberliğine inandım." dedikten sonra, Seyyid Alâeddîn'in<br />

elini öptü ve: "Bu gece rüyâmda zât-ı âlinizi gördüm. Bütün suâllerimi sorup, hasta kalbimin<br />

şifâsı olan cevaplarınızı öğrendim. Artık hiç şüphem kalmadı ve sormama da lüzum yoktur.<br />

İslâmiyetin hak din olduğunu anladım. Îmân edip müslüman olmakla şereflendim." dedi.<br />

Herkes hayret edip, ziyâde sevindiler. Seyyid Alâeddîn gülümseyerek, râhibe; "Şimdi<br />

tertemiz, günahsız bir müslüman oldun. Cenâb-ı Hak râzı olsun. Fakat dostlarımızın da<br />

istifâde etmesi için suâl sorunuz" buyurunca, o; "Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm;<br />

"Ümmetimin âlimleri, İsrâil oğullarının peygamberleri gibidir." buyuruyor. Îsâ<br />

aleyhisselâm ölüleri diriltirdi, bu ümmetten böyle bir şey olmuş mudur? Bunun îzâhını<br />

istiyorum." dedi. Bu sırada Sultan Hâlid'in sarayından bir hizmetçi gelip, Sultân'a; "Efendim!<br />

Hasta olan kızınız rûhunu teslim etti." dedi. Bu haber karşısında herkes çok üzüldü. Seyyid<br />

Alâeddîn ise, başını önüne eğerek murâkabeye varıp, Allahü teâlâya yalvarmaya, duâ etmeye<br />

başladı. Herkes Seyyid'in bir şey söylemesini bekliyor ve çıt çıkmıyordu. Sultan Hâlid de<br />

aynı vaziyette bekliyordu. Bu hâl üç saatten fazla sürdü.Sonunda Alâeddîn hazretleri başını<br />

kaldırarak tebessüm etti ve; "Ey Sultan! Kızınız, Allahü teâlânın izniyle sıhhate kavuştu. Şu<br />

ânda yemek yiyor. Sarayınıza gidiniz, bu hâli göreceksiniz." buyurdu. Bu haber herkesi<br />

heyecanlandırdı. Böylece SeyyidAlâeddîn, müslüman olan râhibin suâline kâl (söz) ile değil,<br />

hâl ile (iş yaparak, göstererek) cevap verdi. Seyyid Alâeddîn vazifesinin bittiğini belirterek,<br />

oradakilerle vedâlaşıp, berâber geldiği velîler ile birlikte ayrıldılar. Onlar gittikten sonra,<br />

Sultan Hâlid, müslüman olan râhib ve halk, saraya doğru heyecanla yürüyerek, bir ân önce<br />

verilen haberin doğruluğunu öğrenmek istediler. Saraya yaklaştıklarında, bâzı kimselerin<br />

Sultân'a müjde vermek için koştuklarını gördüler. Karşılaştıklarında,Sultâna; "Efendim!<br />

Kızınız vefât etmişti. Birkaç saat sonra tekrar dirildi. Hayret ettik. Size bu haberi müjdelemek<br />

için geldik." dediler. Sultan ve yanındakiler birbirlerine, bunun Seyyid Alâeddîn'in büyük bir<br />

kerâmeti, himmeti ve bereketi olduğunu, onun, Allahü teâlânın katında derecesinin ne kadar<br />

yüksek olduğunu söylediler. Sultan Hâlid'e müslüman olan râhip; "Seyyid Alâeddîn<br />

hazretleri, beni, tereddüde mecâlim kalmayacak şekilde iknâ etti, irşâd etti. Allahü teâlânın<br />

izni ve onun sebeb olması ile, Elhamdülillah hidâyete kavuştum. Bu canım sağ oldukça<br />

İslâmiyete bedenimle ve malımla hizmet edeceğim." dedi.<br />

Seyyid Şerîf Cürcânî'nin talebesiMolla Ferîdun anlatır: Bir gün hocamSeyyidŞerîf hazretleri<br />

ile bahçeye çıkmıştık. Orada: "Ey Ferîdun! Şu dağda, ricâl-i erbaîn denilen kırk büyük<br />

velînin toplantısı vardı.Haydi ziyârete gidelim." buyurdu.Ben de; "'Başüstüne efendim!"<br />

diyerek, peşinden yürümeğe başladım. Dağın üzerine çıktığımızda, pekçok rûhânî kimsenin<br />

orada toplandıklarını gördük. Herbiri edeble oturmuş birini bekliyorlardı. İçlerinden birine;<br />

Bunlar kimlerdir ve niçin bekliyorlar?" diye sorduk. O da: Ricâl-i erbaînden biri vefât etti.<br />

Onlar, Kutb-i aktâbı (evliyâların en büyüğünü) dâvet ettiler. Onu bekliyoruz. O gelip vefât<br />

eden zâtın namazını kıldıracak ve içimizden birini de bu vazifeye tâyin edecek." dedi. "Şu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!