22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

uhsat verildi. Câmilerde ve meclislerde halka vâz ve nasîhat verirdi. Çok tesirli ve güzel<br />

konuşur, dünyânın geçici, âhiretin ebedîliğinden ve Cennet nîmetlerinden bahsederdi.<br />

Kütüphânesinde dâimâ okuduğu pekçok kıymetli kitap vardı.<br />

Çok şiddetli riyâzet ve mücâhede yaptı. Hâli, "Ölmeden önce ölünüz." hadîs-i şerîfinin<br />

mânâsına uygun idi. Mezar gibi bir çukur kazdırmıştı. Bu çukura girer, kırk gün tamam<br />

oluncaya kadar beş vakit namazı o çukurda kılardı. Hattâ gece gündüz bu çukurda yatar<br />

kalkardı. Bu hâlinden dolayı pekçok feyz ve berekete kavuşmuştu. O çukurda çok riyâzet<br />

yapar, devamlı nefsine muhâlefet ederdi. Kırk günlük halveti bitince o çukurdan çıkar,<br />

gelecek seneye kadar halka vâz ve nasîhat ederdi.<br />

Taşköprü-zâde şöyle demiştir: "Bir gün Şeyh Abdülkerîm Kâdirî'ye unutkanlığımdan şikâyet<br />

ettim. Bana, unutkanlığımın gitmesi ve hâfızamın kuvvetlenmesi için duâ etti. O zâtın duâsı<br />

bereketiyle, o hâlden kurtuldum. Unutkanlığım kaybolup gitti."<br />

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye; c.2, s.58<br />

2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.517,518<br />

3) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.14, s.288<br />

ABDÜLKUDDÛS;<br />

Hindistan evliyâsından. Babasının ismi Abdullah'tır. Nesebi İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe<br />

hazretlerine dayanır. Doğum yeri ve târihi belli değildir. 1538 (H.944) senesinde Hindistan'ın<br />

Kenkûh şehrinde vefât etti. Kabri bu şehirdedir.<br />

Zamânın âlimlerinden ilim öğrendi. Şeyh Muhammed bin Ârif bin Ahmed Abdülhak<br />

Radulevî'nin sohbetlerinde bulundu ve talebesi olmakla şereflendi. Aynı zamanda Mahdum<br />

Şeyh Muhammed'den, Sühreverdî ve Çeştî büyüklerinden olan Kâsım Evdehî'den icâzet,<br />

diploma aldı. Abdülkuddûs, nefsinin isteklerini yapmamaya çalışmakta meşhûr olup,<br />

kerâmetleri ile tanınmıştı. Sıdk ve ihlâsla huzûruna gelen dileğine kavuşur, kâmil, yetişmiş ve<br />

yetiştirebilen evliyâdan olurdu. Abdülkuddûs nafakasını temin için zirâatle, çiftçilikle meşgûl<br />

olurdu. Fakat kalbi dâimâ Allahü teâlâ ile berâber idi.<br />

Abdülkuddûs hazretlerinin çok çocuğu oldu. Oğullarının hepsi âlim ve mânevî ilimlerde<br />

mütehassıs idiler. Oğulları Delhi'de tahsil ederlerken, babalarını çok görmek isterlerdi.<br />

Babalarına; "Büyük bir işimiz var, huzûrunuza kabul edilmek istiyoruz." diye yazarlardı.<br />

Şeyh Abdülkuddûs hazretleri ise; "Onların bizim yanımıza gelmesi, ilim öğrenmelerine<br />

gevşeklik ve durgunluk verir, bizim onların yanına gitmemiz lâzım." buyurur ve ihtiyarlığına<br />

rağmen, kudretsiz hallerinde Dehli'ye giderlerdi.<br />

Şeyh Abdülkuddûs birçok talebe yetiştirdi. Pekçok halîfesi vardı. İmâm-ı Rabbânî<br />

hazretlerinin babası Abdülehad hazretleri, Abdülkuddûs'un talebelerindendi. Halîfelerinin<br />

meşhûrları, büyük velî Şeyh Burev ve Şeyh Abdülgafur A'zampûrî idi.<br />

Şeyh Abdülkuddûs hocasının hocası büyük velî Alâeddîn Sâbir hazretlerinin kabrini ziyâret<br />

ve üzerine türbe yaptırmak için Kalyar'a gitti. O zamâna kadar Alâeddîn Sâbir'in kabri Allahü<br />

teâlânın izni ile bir kılıç tarafından korunuyordu. Kılıç kimseyi kabre yanaştırmıyordu.<br />

Abdülkuddûs; "Kılıç, eğer bu fakire saldırırsan, başım burada kalır, ancak vücudum<br />

muhakkak, Mahdum Alâeddîn Sâbir'in ayaklarına erişecektir." dedi. Sonra Alâeddîn Sâbir<br />

hazretlerine; "Efendim! Eğer benim gelmeme izin verdiyseniz, neden bu celâl kılıcı beni<br />

gelmekten engelliyor?" diye münâcatta bulundu. O anda Allahü teâlânın izni ile Alâeddîn<br />

Sâbir ona; "Sağ kolunun örtüsünü indir ve sol ayağını örtüsüyle sar. Bu kılıç sana saldırsa da<br />

bir zarar vermeyecektir. Senin el ve ayak örtülerinden biraz kesebilir. Daha sonra yere

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!