22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1922 sonlarında Ankara’ya gelen Bediüzzaman'ı, Meclis, resmî bir hoşâmedî merâsimiyle<br />

karşılamıştır. Ankara’da kaldığı günlerde, yeni kurulan devlete hâkim olan kadronun dîne<br />

bakış tarzının menfî olduğunu görünce, on maddelik bir beyannâme neşrederek Meclis<br />

üyelerine dağıtmıştır. Bu beyannâmede, tamamına yakını Müslüman olan bu memleket<br />

insanının, kendileri yaşamasalar bile, başındaki idarecilerin en azından dindar ve inançlara<br />

saygılı olmalarını istediğini ve bu bakımdan, dikkatli olunması gerektiğini söyler. Bilhassa<br />

yapılması düşünülen inkılâplar üzerinde durarak, bunların muhakkak İslâmiyete uygun<br />

olmasına dikkat etmek gerektiğini belirtir. “Âlem-i İslâm içinde mühim ve inkılâpvârî bir iş<br />

görmek, İslâmiyetin kâidelerine bağlılık ile olabilir, başka olamaz, hem olmamış; olmuş ise<br />

de, çabuk ölüp, sönmüş” diyerek ilgilileri uyarmıştır. Beyannâmenin sonunda, memleket<br />

idâresi açısından çok daha önemli bir noktaya temas ederek, dîne gösterilen lâkaydlıktan her<br />

şeyden evvel tesis edilmek istenen cumhuriyet, yani meşrû meşrûtiyet, meşveret ve hürriyet<br />

mânâlarının zarar göreceğini ifade etmiştir. Eğer bu Meclis İslâm şartlarına bizzat kendisi de<br />

uyarak insanların uymasına çalışmakla hilâfet mânâsını vekâleten yerine getirmezse, ortaya<br />

konan cumhuriyetin asıl mânâsından ziyâde isim ve gösterişten ibâret bir rejim haline<br />

geleceğini söyler. Son olarak da, “Harice karşı kazandığınız iyiliği, dahildeki fenalıkla<br />

bozmayınız. Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız, İslâmın şeâirini<br />

tahrib ediyorlar. Öyle ise zaruri vazifeniz, şeairi ihyâ ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz<br />

olarak, şuurlu düşmana yardımdır” ikâzını yapar.<br />

Ankara’da iken de, başlıca maksadı olan Şark Üniversitesinin tesisi için uğraşmaktan geri<br />

durmayan Bediüzzaman, 163 mebusun imzası ile yüz elli bin banknotluk yardım kararı<br />

çıkartmaya muvaffak olur. Beyannamenin akabinde Mustafa Kemal’le birkaç görüşmesi<br />

olmuş; kendisine şark umumi vaizliği, milletvekilliği ve Diyânet âzâlığı teklif edilmiş; ancak<br />

Bediüzzaman bu teklifleri kabul etmeyerek, 1923 yılı ortalarına doğru Van’a dönmüştür.<br />

Kısa bir zaman sonra şark vilayetlerindeki isyan ve ihtilâl hareketlerinin başlaması,<br />

Bediüzzaman için de uzun ve sıkıntılı bir hayatın başlangıcı olmuştur. Said Nursî, Van<br />

kalesindeki mağarada uzlete çekildiği esnâda Şeyh Said’in kendisinden destek istemesi<br />

üzerine, asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş olan bu milletin torunlarına kılınç<br />

çekilmeyeceği cevabını vererek bu isteği reddetmiştir. Ne yazık ki, Şeyh Said İsyanıyla<br />

hiçbir ilgisi olmadığı halde, Bediüzzaman isyan sonrasında ikâmet ettiği uzlethânesinden<br />

alınarak Burdur’a, oradan da 1925-1926 yıllarında Isparta’nın Barla nâhiyesine<br />

götürülmüştür. Burada “mânevî cihad” hizmetini başlatmış ve telif ettiği eserlerde iman<br />

esaslarını terennüm etmiştir. Bu eserler, îmânını tehlikede hisseden halkın büyük teveccüh ve<br />

rağbetine mazhar olmuş; elden ele dolaşarak hızla yayılmıştır.<br />

Doğru dürüst yolu bile bulunmayan küçücük bir kasaba olan Barla’da başlattığı hizmetin<br />

halka mal olması, devrin idârecilerini rahatsız ettiğinden 1935’te Eskişehir, 1943’te Denizli,<br />

1947’de Afyon, 1952’de de İstanbul mahkemelerine çıkarılmıştır. Ayrıca muhtelif sürelerle<br />

Kastamonu, Emirdağ ve Isparta’da, sıkı tarassud ve takib altında mecburî ikâmete tâbi<br />

tutulmuştur.<br />

Ömrünün son günlerine kadar keyfî muâmele ve eziyetlerden kurtulamayan Bediüzzaman<br />

Said Nursî, buna rağmen, îman hizmetini büyük bir kararlılıkla devam ettirmiş; o zor şartlar<br />

altında telif ettiği 6000 küsur sayfalık Risâle-i Nur külliyatını tamamlamaya ve yaymaya<br />

muvaffak olmuştur. Gençlerin anlayışına uygun ve ikna edici bir üslupla meseleleri izah ve<br />

ispat eden ve vehbî olarak, içinden geldiği gibi ilhâmen kaleme alınan bu eserler, onun çileli<br />

hayatının en güzel meyvesidir.<br />

Cumhuriyetin îlânıyla birlikte başlayan işkenceli, sıkıntılı ve çileli bir hayattan sonra 1960’ın<br />

baharında Urfa’ya dönen Bediüzzaman Said Nursî, 23 Mart 1960 (H.1379)ta Hakkın<br />

rahmetine kavuşmuştur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!