22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Çok kimse onun vâsıtasıyla bozuk hallerinden vazgeçip tövbe etti.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî hocasının verdiği görevi tamamlayıp dönünce, hocasının ona olan sevgi<br />

ve îtimâdı daha da arttı. Bu sırada bâzı hasedçiler, Zâhid Geylânî'ye; "Safiyyüddîn şeyhlik<br />

yapıyor. Tövbe ve zikir veriyor." diye şikâyette bulundular. Zâhid Geylânî ona; "Senin<br />

hakkında böyle böyle söylüyorlar, ne dersin?" diye sordu. "Evet doğrudur efendim. Fakat<br />

sizin bana verdiğiniz izin ile bunları yapıyorum." cevâbını verdi. Zâhid Geylânî bunun<br />

üzerine; "Evet size, biz izin verdik. Sizinle bizim aramızda bir fark yoktur. Bu mertebe size<br />

Allahü teâlânın ihsânıdır." buyurdu.<br />

Zâhid İbrâhim Geylânî vefât edince, halîfesi olan Safiyyüddîn Erdebilî, memleketi olan<br />

Erdebil'e yerleşti. Pekçok talebe yetiştirdi. Âzerbaycan, Kafkasya ve Anadolu'da meşhûr<br />

oldu. İlhanlı hükümdârlarından Olcaytu Hüdâbende ve Ebû Saîd Bahadır Han, İlhanlı<br />

beylerinden Emir Çoban, vezir ve târihçi Reşîdüddîn talebeleri arasındaydı. Safiyyüddîn<br />

Erdebilî devamlı insanlara nasîhat ederdi. Yumuşak bir sesle konuşurdu. Uzun konuşması<br />

kimseyi rahatsız etmezdi. Onun sohbetleri ile binlerce ölü kalb hayat bulmuştur. Fakirler ve<br />

kimsesizleri gözetirdi.<br />

Duâsı makbul bir zâttı. Hastalar onun duâsı ile şifâ bulurdu. Safiyyüddîn Erdebilî, İlhan<br />

Olcaytu Hüdâbende tarafından yeni kurulan Sultâniyye şehrine dâvet edildi. Fakat o, yaşlı<br />

olduğunu söyleyip özür diledi. Oğlu Sadrüddîn'i yerine bırakıp hacca gitti. Hac dönüşü 1334<br />

(H.735) senesinde Erdebil'de vefât etti. Erdebil'deki türbesine defnedildi.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî ömrü boyuncaAllahü teâlânın dînine hizmet etmek, Selef-i sâlihînin<br />

doğru yolunu insanlara öğretmek için çalıştı. Talebeleri doğuya ve batıya dağılarak, onun<br />

feyzli yolunu yaydılar. Talebelerinden oğlu Sadreddîn ve torunu Alâeddîn Ali meşhurdur.<br />

Ebû Hâmid Aksarâyî yâni Somuncu Baba, Alâeddîn Ali'den aldığı feyz ve bereketi,<br />

Anadolu'da yaydı. Somuncu Baba'nın talebelerinden Nu'mân (yâni HacıBayrâm-ı Velî),<br />

Safiyyüddîn Erdebilî yolunun Anadolu'daki en önemli temsilcisidir.<br />

Talebelerinden Mevlânâ Behâüddîn gençliğinde ilim tahsîl ederken, tasavvuf ehline karşı<br />

olanlarla arkadaşlık ettiği için onların tesiriyle, tasavvuf ehline karşı îtikâdı, inancı iyi<br />

değildi. Onların sünnet-i seniyye üzerine bulunduklarına inanmazdı. Bir ara rüyâsında şöyle<br />

gördü: Bir bahçedeki havuzun etrâfında tasavvuf ehli toplanmıştı. Bu esnâda birden<br />

"Resûlullah efendimiz geliyor." diye bir ses işitildi. Herkes Peygamber efendimizi<br />

karşılamaya hazırlandı. Mevlânâ Behâüddîn bir fırsatını bulup Peygamber efendimize<br />

yaklaşıp; "Yâ Resûlallah! Senelerdir içimde bir tereddüdüm var. Bu gördüğünüz çeşit çeşit<br />

insandan hangisi hak üzeredir. Her birisi bir sûret ve kılık, kıyâfette gelmiş. Biz onların<br />

hangisinin hak üzere olduğunu ayıramıyoruz." dedi. Peygamber efendimiz, orada bulunan<br />

bütün toplulukları gözden geçirdi. Bu sırada Safiyyüddîn Erdebilî ve talebelerinden bâzılarını<br />

gördü.Mübârek yüzünü Mevlânâ Behâüddîn'e çevirip; "İşte bunlar hak üzere, sünnet ve şerîat<br />

üzeredir." buyurdu. Peygamber efendimizden bunları duyunca, tasavvuf ehli hakkındaki<br />

îtikâdı düzeldi. Ertesi gün hemen tövbe edip Safiyyüddîn Erdebilî'nin talebelerinin ileri<br />

gelenlerinden oldu.<br />

Talebelerinden Muhammed Darûrî, hocasını ziyâret edip, evine dönüyordu. Bir yerde yolunu<br />

şaşırdı. Yolunu bulmak için dolanıp durdu. Çok yoruldu ve yürüyecek tâkâtı kalmadı. Bu<br />

sırada hocasından yardım istedi. O anda hocası Safiyyüddîn Erdebilî'yi karşısında gördü.<br />

Ona; "Korkma, otur." dedi. Oturdu. Namaz vakti gelince, abdest almak için su aradı. Fakat<br />

bulamadı. Yorulup tâkâtsız bir hâldeyken yine hocasını gördü. "Yâ Muhammed! Aşağı<br />

tarafında bir çeşme var. Kalk, oradan abdest al!" buyurdu. Denilen yerdeki çeşmeden abdest<br />

alıp, namazını kıldı. Namazdan sonra yanına iki süvârî geldi ve onu alıp istediği yere<br />

götürdü.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî buyururdu ki:

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!