22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

"Bu hal nedir?" diye sordu. O da; "Şeyh Zâhid Geylânî'ye talebe oldum." dedi. Bu sözleri<br />

işiten Safiyyüddîn Erdebilî birden değişti. Ona; "Sen, Şeyh Zâhid'i gördün mü?" diye sordu.<br />

"Evet." dedi. Emir Abdullah'tan onunla ilgili duyduğu vasıfları anlatınca, akrabâsı hepsine;<br />

"Evet öyle." cevâbını verdi. Bunun üzerine Safiyyüddîn Erdebilî büyük bir şevkle, istekle<br />

hemen yola çıktı.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî huzûra vardığında, Şeyh Zâhid Geylânî; "Ey Erdebilî! Niçin<br />

gelmişsin?" diye sorunca, Safiyyüddîn Erdebilî; "Tövbe etmek, talebe olmak için" dedi. Şeyh<br />

Zâhid Geylânî; "Hoş geldin." diyerek talebeliğe kabûl etti ve oradaki talebelerine dönerek;<br />

"Bu genç daha önce bahsettiğim kişidir. Dört senedir Erdebil'de bizi bulmak için<br />

dolaşmaktaydı." dedi. Sonra Şeyh Zâhid Erdebilî talebelerinden birine onu husûsî<br />

halvethâneye götürüp yer yapmasını emretti. Safiyyüddîn Erdebilî orada husûsî vazîfelerle<br />

meşgûl olmaya başladı. Bu sırada çok şeylere kavuştu. Fakat kavuştuğu haller konusunda<br />

rahmânî mi şeytânî mi diye tereddütlü idi. Bu durumu münâsib bir şekilde Şeyh Zâhid<br />

Geylânî'ye arzetti.Şeyh Zâhid Geylânî bu müşkillerini tek tek açıkladı. Safiyyüddîn Erdebilî,<br />

bu açıklamalardan kavuştuğu hallerin iyi ve doğru olduğunu anladı.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî, tasavvufta yüksek derecelere kavuştuktan sonra, hocası ona insanlara<br />

doğru yolu anlatmak ve onları Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmak için izin verdi. O sırada<br />

Meraga denilen yerden bir cemâat geldi.Şeyh Zâhid Geylânî'yi, insanlara doğru yolu<br />

anlatması için memleketlerine dâvet ettiler. Zâhid Geylânî onlara; "Bu iş için yerime<br />

Safiyyüddîn Erdebilî'yi gönderiyorum." dedi. Bunun üzerine Safiyyüddîn Erdebilî; "Efendim!<br />

Bendeniz bu işi nasıl yapabilirim? Ben nerede, insanları terbiye etmek nerede?" deyince,<br />

hocası; "Safiyyüddîn! Emr-i İlâhî böyledir. Sen oraya gitmelisin." dedi.Safiyyüddîn Erdebilî;<br />

"Bendeniz bir şey bilmiyorum. Orada âlim kimseler vardır. Biz onlarla nasıl konuşabiliriz?"<br />

deyince, Zâhid Geylânî; "Merak etme, meydan senindir. Bizim burada bulunmamız gerek.<br />

Fakat senin durumun böyle değil. Oraya varınca insanların dâvetlerini kabûl et. Onlara<br />

nasîhat et. Allahü teâlâ bu mertebeyi, rütbeyi sana vermiştir." buyurdu.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî hocasının emri üzerine yola çıktı. Bu arada memleketi olan Erdebil'e<br />

uğradı. Orada kendisine şöyle dediler: "Yolunuz üzerinde bulunan Birnik'te Mevlânâ<br />

Şemsüddîn isimli birisi var. Bozukluğu çok meşhurdur. Bu sebeple kimse onun inat ve bozuk<br />

hallerinden dolayı o tarafa gitmek istemez. Tasavvuf ehline de dil uzatır. En münâsibi Birnik<br />

köyüne uğramamanızdır. Çünkü o kimse görülecek ve konuşulacak birisi değildir." Bunun<br />

üzerine Safiyyüddîn Erdebilî; "Eğer ilk konakta yolu açamazsam, gideceğim diğer yerlerde<br />

nasıl açarım." diyerek Birnik köyüne doğru yola çıktı. Oraya varınca mescide gitti. Bu sırada<br />

Mevlânâ Şemseddîn de mescide geldi. Fakat selâm vermedi. Mihraba geçip iki rekat namaz<br />

kıldı. Sonra Safiyyüddîn Erdebilî'ye döndü. Bâzı suâller sordu ve verilen cevapları dinledi.<br />

Aldığı cevaplar çok hoşuna gitti ve ona tesir etti.Safiyyüddîn Erdebilî'ye karşı edep, tevâzu<br />

ve hürmet gösterdi. Ona tasavvuf yolunun hallerini anlattı. Mevlânâ Şemsüddîn bunları<br />

duyunca, önceki sözlerinden tövbe etti. Kalbindeki nifak ve muhâlefet gidip, tasavvuf yoluna<br />

ve bu yolun büyüklerine sevgi besledi. Tasavvuf yolunda ilerleyerek yüksek haller ve<br />

kerâmetler sâhibi oldu.<br />

Safiyyüddîn Erdebilî, insanlara doğru yolu anlatarak yoluna devâm etti. Gittiği yerlerde<br />

insanların bir kısmını dalâlet ve cehâlet bataklığına düşmüş, nefislerinin arzu ve isteklerine<br />

dalmış, bir kısmının bâzı büyüklerin talebeleri olduklarını söyledikleri halde onların<br />

gösterdikleri doğru yoldan ayrıldıklarını, dalâlet bataklığında şaşırıp kaldıklarını, şaşkın<br />

şaşkın dolaştıklarını, erkek ve kadınların tasavvuf yolunda olduklarını iddiâ ettikleri halde<br />

karışık oturup, aradan mahremiyet ve hürmet perdesini kaldırdıklarını, dalâlet ve bid'ati<br />

dervişlik ve sünnet zannettiklerini, erkek ve kadınların birbirlerine söyledikleri kasîdeleri<br />

dinleyerek raksa geldiklerini, birbirlerine secde ettiklerini, zâhir ve bâtınlarının bozuk<br />

olduğunu gördü. Bu durum karşısında onları bâzan tatlı sözlerle, yerine göre sertlik<br />

göstererek güzel söz ve davranışları ile terbiye etmeye başladı. Onlara doğru yolu gösterdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!