22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sohbetlerinden istifâde etmeye başladılar. Sonra halk da kendisini tanıyıp sohbetine koştu.<br />

Zâhirî ilimleri öğrenmiş olan âlimler, ondan tasavvuf ilmini de öğrendikten sonra bu nîmete<br />

kavuşmaları sebebiyle memnuniyetlerini ifâde etmişlerdir. Nihâyet Mustafa Sâfî Efendinin<br />

rehberliği ile Bolu havâlisinde insanların din gayretleri arttı. İnsanlar dînin emirlerini iyice<br />

öğrenip, öğrendikleri bu doğru bilgilere göre yaşadılar. Cemiyet arasında İslâm ahlâkı<br />

yaygınlaştı.<br />

Bolu'da dergâhında ders verdiği sıralarda Acem diyârından gelen dehrî, dinsiz biri orada<br />

pekçok âlimle münâzaraya girmiş ve huzursuzluğa sebeb olmuştu. Beldenin vâlisi durumdan<br />

haberdâr olup Mustafa Sâfî Efendinin bu dehrî ile bir mecliste konuşmasını ve sorularına<br />

cevap vermesini ricâ etmişti. Dehrî ile görüşüp bütün sorularını cevapladı. Onun ilmi ve<br />

olgunluğu karşısında hayran kalıp verdiği cevaplarla iknâ olan dehrî, ayaklarına kapanarak<br />

müslüman oldu.<br />

Bolu kaymakamı Mîr-i Mîrân Tâhir Paşa da onun sevenlerindendi. TâhirPaşa vefâtından<br />

sonra onun kabri üzerine bir türbe yaptırmıştır. Türbenin inşâsı sırasında yapanlara rüyâsında<br />

görünerek, bâzı tavsiyelerde bulundu.<br />

Son derece takvâ sâhibiydi. Geceleri bir saat kadar uyur, diğer vakitlerini ilim mütâlaası,<br />

ibâdet ve tâatla geçirirdi. O derece tevâzû sâhibi idi ki, hâlini kimseye belli etmezdi. Halk<br />

arasına fazla çıkmazdı. Talebelerine o derece iltifat ederdi ki, herbiri bana gösterdiği alâkayı<br />

başkasına göstermez zannederdi. Talebeleri gördükleri rüyâları arzettiklerinde; "Var çalış<br />

bunlar bir şey değildir." der sonra sohbet sırasında bir yolla tâbir ederdi. Talebelerine o<br />

derece hoş ve yetiştirci muâmelelerde bulunurdu ki, hiçbirini incitmez, gâyet mâhirâne bir<br />

yolla eğitirdi. Herkes tarafından sevilir medhedilirdi. Sohbetine gelenlerin kalplerinden<br />

dünyâ sevgisi silinir giderdi.<br />

Âdetleri şöyle idi ki; her sabah namazından sonra câminin kapısı önünde bastonuna<br />

dayanarak bir müddet sohbet ederdi. Bu âdetini yaz kış devâm ettirir ve bu kısa sohbetlerinde<br />

ayak üstü dinleyen talebelerine çok kıymetli şeyler anlatırdı. Şöyle buyururdu: "Zâhir ilimleri<br />

günahkâr olanlar da elde edebilir, öğrenebilir. Lâkin tasavvuf ilmi, İslâmiyetin emir ve<br />

yasaklarına tam uymadıkça ele geçmez, öğrenilmez. İslâmiyetin emirlerine uymadan<br />

tasavvufta ilerlemek isteyen kimse, gevşekliğe düşer, tasavvuftan tad alamaz.<br />

Ömrü boyunca hep ilim öğretmek ve rehberlik yapmakla meşgûl olup, hiç yatağa yatıp<br />

ayaklarını uzatarak dinlenmemiştir. Tasavvufta talebeliği sırasında iki diz üzerinde kıbleye<br />

karşı sabaha kadar oturup zikirle meşgul olurdu. Bir defâsında çilehânede iken ayağını<br />

uzatmıştı. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri gözüküp elindeki baston ile ayağına vurarak îkâz<br />

etmiş, üç gün ayağının acısından yere basamamıştır. Bu hâdiseden sonra ayağını hiç<br />

uzatmamıştır.Hem talebeliğinde hem de irşâd ve rehberlik faâliyeti sırasında sokağa çıkarken<br />

üzerine sokak çamuru değmemesi için altı kalın ayakkabı giyerdi. Hocasının yerine geçtikten<br />

sonra o zamânın parasıyla beş akçe ile beş talebesiyle birlikte hacca gitti. Beş akçeyi<br />

kendilerine harcamak için bir talebesini vekil etti. Para, kerâmetiyle talebenin elinde çoğaldı.<br />

Bütün harcamalardan sonra talebenin elinde yüz akçe kalmıştı. O talebesi bu hâli kendisine<br />

arzedince; "O parayla ticâret yap!" buyurdu. Bu talebesi Bolu'ya döndükten sonra hocasının<br />

emri üzere elinde artan parayla ticârete başladı. Kısa zamanda yüz bin akçe para kazandı. Bu<br />

bereket hocası Mustafa Sâfî Efendinin duâsı ve kerâmetiyle hâsıl olmuştu.<br />

Sâfî Efendi, otuz üç gün hasta yattıktan sonra, altmış üç yaşındayken 1846 târihinde vefât<br />

etti. Vefâtına "El-ulemâü vereset-ül-enbiyâi" hadîs-i şerîfi ebced hesâbına göre târih<br />

düşürüldü. Vefâtından önce üç çeşit hastalığa yakalanmıştır. Biri zâtülcenp sancısı, biri baş<br />

ağrısı, diğeri de semm-i sihr idi. Bu üçüncü hastalığı olan sihrin farkına vardı ise de vefât<br />

zamânının geldiğini bildiğinden ve şehitlikle şereflenmeyi arzu ettiğinden sükût edip, bir şey<br />

yapmadı. Hastalığı her tarafta duyulmuştu. Vefâtından önce talebelerini toplayıp yerine<br />

talebesi Geredeli Şeyh Abdullah Efendiyi halîfe tâyin ettiğini ve ona tâbi olmalarını vasiyet

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!