22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ali Efendi, ilim tahsîli yapmamıştı. Hizmet ettiğim şu zât eğer bir mürşid, hakîkî bir rehber<br />

ise, Allahü teâlâ onun hürmetine bana ilim nasîb etsin diye düşünmüştü. Bir gün huzûruna<br />

girdiği sırada kerâmetiyle bu düşüncesini anlayan hocası Mustafa Sâfî hazretleri; "Ali Efendi,<br />

Allahü teâlâ sana ilim ihsân buyurmuştur. Sen oku!" buyurdu. Ali Efendi ilim öğrenmeye<br />

başladı. Medreselerde en yüksek seviyede okutulan ders kitaplarından Kâdî Mîr adlı kitaba<br />

kadar okuyup tahsîlini tamamladı, âlim oldu.<br />

Mustafa Sâfî hazretlerinin talebelerinden, Bolu'da meşhur âlim Hacı Osman Efendi bir gün<br />

odasına girip, içeri kimse girmesin diyerek kapıyı kapatmıştı. Bir ara Mustafa Sâfî Efendi;<br />

"Hacı Osman Efendi vefât etmiştir. Kapısını açıp cenâzesini yıkayın, hazırlayın ben cenâze<br />

namazı için geleceğim!" dedi. Kapısını açıp baktıklarında secde eder bir halde vefât etmiş<br />

gördüler. Cenâzesini yıkayıp hazırladılar. Mustafa Sâfî Efendi de gidip cenâze namazını<br />

kıldırdı.<br />

Sâfî Efendi buyururlardı ki: "Allahü teâlânın izni ile benim bütün âlemin kalbinden haberim<br />

vardır. Şöyle ki, bir bardak içine sâfî bir su konulsa, onun içinde bir toz olsa, o toz bardağın<br />

dışından göründüğü gibi, cümle âlemin gönlü içinde ne düşünce varsa bilirim. Hattâ o kalb<br />

sâhibi gönlündekini benim kadar bilmez." Gerçi böyle âlemin hâlini keşfedip, kalp gözü ile<br />

görüp söylemelerine rağmen, nâdânın, câhillerin esrârını, gizli hallerini, açığa vurmaz, yalnız<br />

bâzı dervişlerin hâline münâsib ve îtikâdlarını düzeltmeye dâir kerâmetler gösterirdi.<br />

Muhammed Zühdî ismindeki birisi küçüklüğünde bir mukâbele gecesi hatırından; "Ne olaydı<br />

şimdi hazret-i Azîz beni de meclisine alsa, kabûl etse de, ben de bu dervişler gibi çalışsam."<br />

diye geçirip, onların hallerine gıbta eylediğinde, Sâfî Efendi, başını kaldırıp, Muhammed<br />

Zühdü Efendiyi içeri çağırıp onu talebeliğe kabul etti ve dervişleri arasına aldı. Bu sırada Sâfî<br />

Efendinin iltifâtlarının neticesi, Zühdî Efendi günden güne tasavvufta ilerledi.<br />

Dergâhının hizmetini gören talebelerinden İbrâhim Hilmi Bey, hocası için yazdığı<br />

menâkıbnâmede şöyle anlatmıştır: "MustafaSâfî Efendi zâhir ilimlerinde derin âlim olduğu<br />

gibi, bâtın ilminde, tasavvuf ilminde de çok yüksek derecelere ulaşmıştı. Zamânın en meşhur<br />

ve seçilmiş evliyâsından idi. Vefât edeceği sırada şöyle buyurmuştur: "Bende ağzı kapalı bir<br />

sandık vardır. Senelerce irşâd postunda oturdum, bu sandığın içindeki şeyleri kimse benden<br />

sormadı. Kapağını açıp da göstereyim. Bunları anlatacak kâbiliyetli bir kimse de bulamadım<br />

ki ona açayım. Sandık benimle gidiyor." buyurarak kendisinde Allahü teâlânın ihsân ettiği<br />

yüksek mârifetler olduğuna işâret etmiştir. Evliyânın üç alâmeti vardır: Evliyâ her işinde<br />

dâimâ Allahü teâlâ iledir. Yâni her ne işle meşgûl olursa olsun, Allahü teâlâyı unutmaz. Her<br />

hususta Allahü teâlâya sığınır, maksadı dâimâ Allah içindir. Evliyâ, Ehl-i sünnet îtikâdında<br />

olup, İslâmiyete tam uyar.<br />

Sâfî Efendide bu alâmetler tamâmen mevcud idi. Üstün ahlâk sâhibi olup, halk içinde Hakk'ı<br />

anardı. Âdetâ dünyâdan çekilmişti. Himmeti o kadar yüksek idi ki, halktan ve ileri<br />

gelenlerden pekçok kimse onu sevip, sohbet ve derslerine meylederdi. Tasavvufta onun<br />

yoluna intisâb eder ona talebe olurdu. Çok âlim tasavvuf ehli kendisine teslim olmuş, istifâde<br />

etmiştir. Meşhur müderrislerden Taşçı Osman Efendi önceleri ona çok muhâlif olduğu halde,<br />

zamanla büyüklüğünü anlayıp medresesini ve talebelerini bırakıp Sâfî Efendinin dergâhına<br />

gidip, talebesi olmuş, sohbetlerinden ayrılmamıştır. Önceki muhâlefetini hatırladıkça ağlardı.<br />

Bu müderris, MustafaSâfî Efendinin sohbetlerinde yetişip, tasavvufta yüksek derecelere<br />

kavuşup yetmiş yaşını geçtikten sonra vefât etti ve dergâhın civârında bir yere defnedildi.<br />

Mustafa Sâfî Efendi zamânında Bolu'da pekçok âlim vardı. Fakat tasavvuf ehli, mürşid-i<br />

kâmil yok ve tasavvuf yolu da yaygın değildi. Mustafa Sâfî Efendi Bolu'ya geldikten sonra,<br />

Semerkant Medresesine yerleşti. Semerkant Câmiinde de tarikat âdâb ve usullerini yerine<br />

getiriyordu. Birkaç sene sonraKaraçayır semtinin Aktaş mahallesinde bir dergâh ve bir câmi<br />

yaptırdı.<br />

Önceleri onu kabullenemeyen ilim ehli kimseler, kısa zamanda dergâhında toplanmaya ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!