22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kalbinde meydana gelen coşkunluğa tahammül edemeyip, hemen huzûruna gitti.Mübârek<br />

ellerini öptükten sonra ilm-i zâhiri kalmadığını, aşk-ı ilâhînin gönlünü yaktığını ve onun<br />

işâretiyle talebe olmaya geldiğini arz ve beyân ederek yalvardı. Tekrar kabûl etmesini<br />

istirhâm eyledi. Bunun üzerine onu talebeliğe kabûl etti.<br />

Hocası Çerkeşli Mustafa Efendi talebeleriyle sohbet ettiği sırada Sâfî Efendiye dikkatle bakar<br />

ve; "İşte bu zât benden sonra yolumuzu (tarîkatımızı) o dereceye ulaştırır ki kimsenin inkâra<br />

mecâli, gücü kuvveti kalmaz. Hakîkat ilmiyle âlemi doldurur." buyururdu. Üç sene müddetle<br />

sohbetlerine devâm edip, tasavvufta yetişti. Hilâfet vereceği sıralarda hocasından izin alıp<br />

memleketini ziyârete gitti. Hocasının izin vermesi üzerine Diyarbekir'e gittiği sırada hocası<br />

Çerkeşli Mustafa Efendi vefât etti. Vefât edeceğinde Mustafa Sâfî Efendinin tasavvufta<br />

kemâle erdiğini belirtip, onu kendine halîfe tâyin ettiğini vasiyet etti. Diyârbekir'den<br />

dönünce, kendisinin hocası tarafından halîfe tâyin edildiği önce gizlenip söylenmedi. O ise<br />

dergâhta hocasının yerine geçen Şeyh Hacı Halil Efendinin sohbetlerine devâm etmeye<br />

başladı. Üç sene daha tasavvuf yolunda azimle çalıştı. Bir gün Şeyh Hacı Halil Efendinin<br />

sohbet ve zikir meclisine Mustafa Sâfî Efendinin talebeleri de dâhil olmuştu. Bu sırada<br />

Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin rûhâniyeti gözüküp Geredeli Hacı Halil Efendiye, Mustafa<br />

Sâfî Efendinin üç sene öncesinden Çerkeşli Aziz'den yolunu tamamladığını söyledi. Böylece<br />

onun halîfe tâyin edildiğini gizlemekten vazgeçmelerini belirtti. Bu işâret üzerine Hacı Halil<br />

Efendi büyük bir telaş ile başındaki hilâfet tâcını çıkarıp hilâfet duâsı yaparak Mustafa Sâfî<br />

Efendinin başına koydu ve özür diledi.<br />

Mustafa Sâfî Efendi hocasının vasiyetiyle yerine tâyin edildiğini öğrenince, Bolu'daki<br />

Semerkand Medresesinde talebelere ders vermeye başladı. Bir taraftan da medresenin<br />

yanındaki câmide talebe yetiştirdi. Ayrıca bir de dergâh inşâ ettirdi. Hayır sâhiplerinden<br />

Şemsi Paşanın kızıHâfize Hanım, Aktaş denilen yerden beş dönüm tarla hîbe etti.Buraya<br />

önce bir câmi ve câminin yanında küçük bir oda yaptırdı ve bu sırada evlendi. Buraya bir de<br />

dergâh ve dergâhın yakınında bir ev yaptırdı. Burada otuz üç sene insanlara rehberlik yaptı.<br />

Medresede pekçok âlim yetiştirip icâzet, diploma verdi. Dergâhda tasavvuf yolunda<br />

yetiştirdiği talebelerinden iki zâta da Halvetiyye yolundan icâzet ve hilâfet verdi. Bunlardan<br />

biri Devrek kasabasından Şeyh Yûsuf Efendi, diğeri de Geredeli Abdullah Efendidir.<br />

Askerlerden de pekçok kimse ona intisâb etmiş talebe olmuştur.<br />

Bolu'da bulunan bütün âlimler ve halk tamâmen onun talebelerindendi. Dergâhı sohbetine<br />

gelenlerle dolup taşar ve bu hal sabahlara kadar devâm ederdi. Sabah namazından sonra âdeti<br />

üzere duâ ve zikirleri okur, cemâat dinlerdi. Kuşluk vaktinde ise bir mikdâr Kur'ân-ı kerîm ve<br />

hadîs-i şerîf okur, sonra talebelerine nasîhat ederdi.<br />

Sâfî Efendinin üç oğlu vardı. Bunlara Muhammed Fâik, Nasrullah Sırrı, Abdülazîz isimlerini<br />

vermişti. Oğullarından Muhammed Fâik fazîletli bir zât olup, yirmi yaşında iken babasının<br />

sağlığında vefât etmiştir. Dergâhda defnedilmiş ve üzerine bir türbe yapılmıştır. Babasından,<br />

çok ilim öğrenmişti.<br />

Sâfî Efendi dergâhı yaptırdıktan sonra, hayır sâhipleri tarafından epeyce ilâve binâlar<br />

yapılmıştır. Dergâhda ders ve sohbetleriyle insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını<br />

anlatıp onların saâdete kavuşmalarına gayret ediyordu. Herkes tarafından tanınıp sevilmiş<br />

şöhreti her yere yayılmıştır. Osmanlı pâdişâhı Sultan Mahmûd Han onun şöhretini işitip iki<br />

defâ İstanbul'a dâvet edip, görüşmüştür. Sohbetine gelenler onun bereketiyle muradlarına<br />

kavuşurlardı. Huzûrunda bulunanlar bir suâl sormak isteseler, daha onlar sormadan sohbet<br />

sırasında bir vesîle ile cevaplandırır, müşkillerini hallederdi. Birçok hakîkatı da şiirleriyle<br />

ifâde etmiştir. Ancak şiirleri bir araya toplanmamıştır. Şöhreti ve yaptığı hizmetleri her<br />

tarafta duyulunca halktan ve ileri gelenlerden çok kimse sohbet halkasına girip, tasavvufta<br />

yetişmek üzere ona tâbi olmuşlardır. Hattâ daha önce İstanbul'da medrese tahsîli sırasında<br />

bâzı ilimleri kendisinden öğrendiği, meşhûr âlim Hacı Ömer Efendi de ona tasavvufta

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!