22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Abdülkâdir Sıddîkî hazretlerinin Şeyh Abdülganî Nablüsî'nin kasîdesine şerhi, vahdet-i<br />

vücûd hakkında bir risâlesi ve başka risâleleri vardır.<br />

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.5, s.289<br />

2) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.603<br />

3) Silk-üd-Dürer; c.3, s.61<br />

4) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.97<br />

5) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.16, s.261<br />

ABDÜLKÂHİR SÜHREVERDÎ;<br />

Irak'ta yetişen büyük velîlerden. Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi Abdülkâhir bin Abdullah bin<br />

Sa'd bin Hüseyin bin Kâsım bin Alkame bin Nadr bin Muâz bin Abdurrahmân bin Kâsım bin<br />

Muhammed bin Ebî Bekr es-Sıddîk (radıyallahü anhüm), künyesi Ebü'n-Necîb'dir. Yaklaşık<br />

1097 (H.490) senesinde İran'ın Sühreverd kasabasında doğdu.<br />

Küçük yaşta tahsile başlayan Abdülkâhir Sühreverdî ilim öğrenmek için gençliğinde<br />

Bağdad'a gitti. Fıkıh ilmini Nizâmiye Medresesinde hocalık yapan Es'ad Mühenî'den,<br />

tasavvuf ilmini İmâm-ı Gazâlî'nin kardeşi Ahmed Gazâlî'den, hadîs ilmini Ali bin<br />

Neyhan'dan tahsil etti. Talebeliğinde bir gün hocasının huzûruna giren Abdülkâhir<br />

Abdülkâhir Sühreverdî'de bir gevşeklik ve isteksizlik hâli vardı. Hocası buyurdu ki: "Sende<br />

bir karartı, bir zulmet seziyorum." Bunun üzerine Abdülkâhir hazretleri hemen oradan<br />

ayrıldı. İki-üç gün hiçbir şey yemedi. Yanında da yiyecek bir şeyi yoktu. Dicle kıyısına<br />

giderek suya girip, açlığının böyle gitmesini istedi. Fakat yine açtı. Bir süre sonra bir<br />

sokaktan geçerken, ellerindeki tokmaklarla pirinci döverek un hâline getiren insanlar gördü.<br />

Onlara; "Beni de ücretle çalıştırır mısınız?" diye sordu. "Ellerini görelim." dediler.<br />

Gösterince; "Bu eller ancak kalem tutar." diyerek ona içine altın konulmuş bir kâğıt verdiler.<br />

O da; "Bunu alamam, zîrâ bir iş yapmadım. Eğer yazılacak bir şey varsa onu yapabilirim."<br />

dedi. İçlerinde uyanık birisi hizmetçisinden bir tokmak isteyerek, Abdülkâhir Sühreverdî'ye<br />

verdi. Onlarla berâber pirinç dövmeye başladı. Fakat bu işe alışık olmadığından bir saat kadar<br />

çalışabildi. İş sâhibi, ona bir altın verdi ve; "İşte senin ücretin." dedi. Parayı alarak oradan<br />

ayrıldı. Allahü teâlâ ilim öğrenmek arzû ve isteği verdi. Din bilgilerini en ince noktalarına<br />

kadar öğrendi.<br />

Tasavvuf yoluna girince; uzlete çekildi ve uzun zaman insanlardan uzak yaşadı. Sonra<br />

insanlar arasına döndü ve onları vâz u nasîhatlarıyla Allahü teâlâya çağırdı. Onun gayreti<br />

sebebiyle çok kimse kötü huylarını terkedip Allahü teâlânın sevdiği iyi insan, iyi müslüman<br />

olma saâdetine kavuştu. Kendisinden Ebû Hafs Ömer es-Sühreverdî, İbn-i Asâkir, Sem'anî,<br />

Abdullah bin Mes'ûd bin Abdullah er-Rûmî gibi seçilmiş zâtlar ilim ve edeb öğrendiler.<br />

Sühreverdî hazretleri, tarîkat hırkasını Kâdı Vecihüddîn'den giydi. O da Şeyh Ferec<br />

ez-Zencânî'den, o, Şeyh Ebü'l-Abbâs en-Nehâvendî'den, o, Muhammed bin Hafif<br />

eş-Şîrâzî'den, o, Kâdı Ruveym Ebû Muhammed el-Bağdadî'den, o da, Cüneyd-i Bağdâdî'den<br />

ilim ve feyz almıştır.<br />

Sühreverdî hazretleri, meşhûr Nizâmiye Medresesinde ders vermesi için dâvet edilince, 1150<br />

(H.545) senesi Muharrem ayının yirmi yedinci günü bu dâveti kabul ederek, bir müddet hadîs<br />

dersi verdi. Bir ara Şam'a gitti ve Câmi-i Atik'de vaz u nasîhatte bulundu. Sonra Bağdad'a<br />

döndü. Bu vazlarından birinde buyurdu ki:<br />

"Dinde inanılması lâzım gelen şeyleri dil ile söyleyip, kalb ile inanarak kabul ettikten sonra,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!