22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sinân Efendi türbedârı Şeyh Hamdullah Efendidir. Hocası ve Kayınpederi olan Şeyh<br />

Mehmed Nasreddîn el-Kadirî'nin vefâtından sonra 1855 yılında Abdal Yakub Dede<br />

tekkesinin meşihatına tayin edildi. Vefât ettiği 1910 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Kabri<br />

Hekimoğlu Ali Paşa Câmii bahçesinde set üzerindedir.<br />

SA'DÜDDÎN-İ KAŞGÂRÎ;<br />

Türkistan'ın büyük velîlerinden. Kaşgarlı olup, Nizâm-ı Hâmûş'un talebesi ve Molla Câmî'nin<br />

hocasıdır.<br />

Sa'düddîn'in babası, ticâret için kervanlarla uzak memleketlere giderdi. Babası, küçük yaştaki<br />

Sa'düddîn'i, çeşitli ülkeleri görüp, bilgi edinmesi için yanında götürürdü. Oğlunun iyi<br />

yetişmesi için hiçbir fedâkârlıktan çekinmezdi. Sa'düddîn, babasının verdiği din terbiyesi ile<br />

büyütülüyor, etrâfına örnek olacak şekilde yetiştiriliyordu. Bir defâsında, on iki yaşında<br />

babası ile ticâret için sefere çıkmıştı.Bir kervansarayda konakladılar. Sa'düddîn,<br />

kervansarayın kapısında otururken, oraya bir grup tüccar gelip, konuşmağa başladılar.<br />

Aralarındaki hesâbı görebilmeleri için, birbirlerine uzun müddet bağırıp çağırdılar ve<br />

çekişmeğe başladılar. Tüccarların bu hâlini seyreden Sa'düddîn, ağlamaya başladı. Tüccarlar,<br />

çocuğun sebepsiz yere ağlamasına hayret edip niçin ağladığını sordular. Bunun üzerine<br />

Sa'düddîn; "Sizin yüzünüzden ağlıyorum. Sabahtan beri buradayım, dünyâ hırsı yüzünden<br />

kavga edip duruyorsunuz. Bir ân için olsun, Allahü teâlânın ismini anıp O'ndan<br />

bahsetmediniz. O'nun emir ve yasaklarından hiç konuşmadınız. Size acıdığım için ağlıyor,<br />

Cehennem'e düşmemeniz için de duâ ediyorum." dedi.Tüccarlar, çocuğun bu hâline hayran<br />

oldular ve hepsi yaptıklarına tövbe edip, helâlleşerek işlerini bitirdiler.<br />

Bu hâdiseyi işiten Sa'düddîn'in babası, oğlunun ileride büyüklerden olacağını anlayıp, her<br />

fedâkârlığa katlanarak okutmağa başladı.Sa'düddîn, üstün zekâsı ile kısa zamanda; tefsîr,<br />

hadîs, fıkıh gibi naklî ilimleri ve zamânın fen bilgilerini öğrendi. Bu ilimlerde derin âlim oldu<br />

ve kitaplar yazdı. Bu arada nefsini terbiye etmek için uğraşıyor, bir mürşide yol göstericiye<br />

talebe olmak ihtiyâcını hissediyordu. Nihâyet Nizâm-ı Hâmûş hazretlerinin huzûruna<br />

gitti.Kendisini talebeliğe kabûl etmesi için yalvardı. Talebeliğe kabûl olununca, çok<br />

sevinerek, şükür secdesine kapananSa'düddîn-i Kaşgârî, hocasının her emrini hemen yapar,<br />

hizmetiyle şereflenmeye can atardı. Bu gayreti ile, kısa zamanda Nizâm-ıHâmûş'un en önde<br />

gelen talebesi oldu. Hocasının sohbetleriyle olgunlaşıp yetişti ve halîfesi, vekîli olmakla<br />

şereflendi.<br />

Sa'düddîn-i Kaşgârî anlattı: "Hocam Nizâm hazretlerinin sohbetiyle yıllarca şereflendikten<br />

sonra birgün, bende hacca gitme arzusu haddi aştı. Hocama durumu anlattım ve izin istedim.<br />

Bana; "Bu sene hacca giden kâfilelerin içine ısrârla baktığım hâlde seni göremiyorum."<br />

buyurdu. Bu söz üzerine "Peki" dedim. Fakat üzüldüğümü anlayınca da; "Üzülme! İnşâallah,<br />

bir gün elbet gitmek nasîb olacak. Sen, yine de gördüğün rüyâları Şeyh Zeynüddîn'e gidip<br />

anlat, o sana gereken cevâbı verir." diye de emrettiler. Ben yine, "Başüstüne efendim."<br />

diyerek Zeynüddîn Efendiye gittim. Zeynüddîn Hâfî, Horasan'da meşhûr olan bir hoca idi,<br />

pekçok talebesi vardı. Zeynüddîn hazretlerine durumumu ve gördüğüm rüyâları anlatarak,<br />

hacca gitmek arzumu bildirdim. Zeynüddîn Efendi; "Sa'düddîn! Buraya kadar yorulup<br />

gelmişsin. Artık burada bizim yanımızda kal ve bizim talebemiz ol." dedi. Ben de, "Efendim!<br />

Benim hocam var ve hayattadır. Bir kimsenin üstâdı var iken başka birine bağlanması uygun<br />

mudur?" dedim. Bu suâlime de; "İstihâre ediniz." cevâbını verdi. Ben; "Kendime güvenim<br />

olmadığı için, yapacağım istihâreye de îtimad edemem." dedim. Zeynüddîn Efendi ısrâr ile;<br />

"Sen istihâre et, biz de eder neticeye varırız." dedi. O gece istihâre namazı kıldım ve cenâb-ı<br />

Hakk'a duâ ederek uyudum. Rüyâmda,Silsile-i aliyye isimli âlim ve evliyânın pekçoğu<br />

Hirat'a ziyârete gelmişler. Zeynüddîn Efendi de oradaydı. O velîlerin, Zeynüddîn Efendiye<br />

karşı hâlleri soğuktu.Kendi aralarında konuşuyorlar, ona hiç iltifât etmiyorlardı. Gece

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!