22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

17) Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî; c.3, 123. Mektup<br />

18) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s.974<br />

19) Redd-i Vehhâbî; s.40<br />

20) Tabakât-ül-Evliyâ; s.246<br />

21) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.59<br />

22) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.5, s.307<br />

23) Rehber <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.1, s.36<br />

24) Ahbâr-ül-Ahyâr; s.15<br />

25) Sefînet-ül-Evliyâ; c.1, s.58<br />

26) İslâm Âlimleri<strong>Ansiklopedisi</strong>; c.7, s.196<br />

ABDÜLKÂDİR SIDDÎKÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi Abdülkâdir olup nisbeti Sıddîkî<br />

ve Bağdadî'dir. Hazret-iEbû Bekr-i Sıddîk'ın soyundan olduğu için Sıddîkî denilmiştir.<br />

Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. Nisbetinden Bağdad'lı olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Devrinin büyük âlimlerinin ders ve sohbetlerinde bulunarak yetişti. Zamânındaki âlim ve<br />

velîlerin önde gelenlerinden oldu. Fazîletler sahibi, âlim, ârif, âbid ve velî bir zât idi.<br />

İnsanlara İslamiyeti doğru şekilde öğretmek için çırpınırdı. Keşf ve kerâmet sahibi idi.<br />

Kudüs'e yerleşti.<br />

Bir gün talebesi Seyyid Muhammed bin Îsâ ile Dâvûd aleyhisselâmın makâmını ziyârete gitti.<br />

Ziyâretten sonra, talebelerine Dâvûd aleyhisselâmın rûhâniyeti ile buluştuğunu bildirip,<br />

vasıflarını anlattı. Bunun üzerine; "Acaba nasıl oluyor?" diye talebelerin kalbinde bir şüphe<br />

uyandı. Daha sonra Me'nenullah kabristanına gitti. Orada İbn-i Battâl, Ebû Abdullah Kureyşî,<br />

İbn-i Arslân ve Şeyh Birmâvî gibi âlim ve velî zâtların kabirlerini ziyâret etti. Abdülkâdir<br />

Sıddîkî her ziyâretten sonra, o kabirde bulunan zât ile görüştüğünü söylüyor ve sıfatlarını<br />

sayıyordu. Talebelerin şüphesi git-gide arttı. Nerede ise, böyle şey mi olur diye hocalarını<br />

yalanlama durumuna düşeceklerdi. Abdülkâdir Sıddîkî, o sırada talebelerden birinin<br />

babasının kabri başına geldi. O zâtı daha önce hiç görmediği gibi, o kabrin talebenin babasına<br />

âid olduğunu bilmiyordu. Kabrin başında Kur'ân-ı kerîm okuduktan sonra talebesine dönerek;<br />

"Bu kabirde, âlim, âmil, şerefli bir zât vardır. Seni görmekle, senin gelmen ve Kur'ân-ı kerîm<br />

okuman sebebi ile çok sevindi, mesrûr oldu. Rûhâniyeti ile buluştum. Sıfatı şöyle şöyledir.<br />

Fazîletleri de şöyle şöyledir. Bu zât senin babandır. Niçin bana daha önceden haber<br />

vermedin?" dedi. Bu kerâmet karşısında talebe hocası hakkındaki itirazlarına tövbe etti ve<br />

hocasına olan muhabbet ve bağlılığı gittikçe arttı.<br />

Talebesi Seyyid Muhamed bin Îsâ içinden çıkılmaz bir mesele ile karşılaşınca, Abdülkâdir<br />

Sıddîkî hazretlerine sual ederdi. O da başını eğer, bir müddet düşündükten sonra; "Ümid<br />

olunur ki bu suâlin cevâbı şöyledir." diyerek talebesinin kalbini rahatlatırdı. "Efendim!<br />

Madem ki bu suâlin cevâbı böyledir. O halde niçin kat'î, kesin olarak değil de, ümid olur ki<br />

diye tahminli bir ifâde kullanıyorsunuz?" diye sorunca talebesine; "Çok biliyorum durumuna<br />

düşmemek, böbürlenmemek için öyle söylüyorum." cevâbını verdi.<br />

Bir gün Abülkâdir Sıddîkî, talebesi Seyyid Muhammed bin Îsâ'ya; "Bana amcamın oğlu<br />

Seyyid Mustafa Sıddîkî'yi çağır." dedi. Seyyid Mustafa gelince, orada bulunan bir sandığın<br />

anahtarını ona vererek buyurdu ki; "Ey amcamoğlu! Allahü teâlâ bilir ama benim âhirete<br />

gitme vaktim yaklaştı. Vefâtımdan sonra beni en güzel şekilde techiz et. Seyyid Îsâ'nın<br />

(talebenin babası) yanına defnet. Çünkü onun rûhâniyeti şu anda burada bulunuyor ve benim<br />

kabrimin onun kabrine yakın olacağını haber veriyor. Vefâtım bu günün akşamında<br />

olacaktır." dedi. Bildirdiği gibi o gün akşam vefât etti. Vefât tarihi 1735 (H.1148)'dir.<br />

Amcasının oğlu da vasiyetlerini aynen yerine getirdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!