22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir gece Resûlullah efendimizi rüyâda gördü. Bu arada İmâm-ı Ahmed bin Hanbel'i de gördü. Bir<br />

eliyle sakalını tutmuş, Resûlullah efendimizden ricâ ediyor ve; "Ey Allah Resûlü! Oğlun Muhyiddîn<br />

Seyyid Abdülkâdir'e buyur da, bu zayıf ihtiyârı himâye etsin." diyordu. Resûlullah efendimiz<br />

tebessüm buyurarak: "Ey Seyyid Abdülkâdir! Bu şeyhin ricâsını kabûl et." buyurdu. Resûlullah'ın<br />

emri ile, onun ricâsını kabûl etti ve sabah namazını Hanbelîlerin namazgâhında kıldı. Hâlbuki Hanbelî<br />

namazgâhında imâmdan başka kimse olmazdı. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri oraya gelince, pek çok<br />

kimse de ardından gelip, mescidi doldurdu ve boş yer kalmadı. "Eğer Gavs-ül-a'zam hazretleri o gün,<br />

Hanbelî namazgâhında hazır olmasaydı, Hanbelî mezhebi unutulacaktı." denilmiştir. Bundan sonra<br />

Hanbelî mezhebine göre ibâdet etti.<br />

HIRSIZIN HİDÂYETİ<br />

Abdülkâdir Geylânî, küçükken yaşı bir gün,<br />

Tarlaya, çift sürmeye, gitmiş idi gündüzün.<br />

Öküzün kuyruğundan, tutunmuş gider iken,<br />

Hayvan dile gelerek, konuştu ona birden.<br />

Dedi: "Ey Abdülkâdir, şunu bil ki şüphesiz,<br />

Seni, bu işler için, yaratmadı Rabbimiz."<br />

Korktu ve eve geldi, dedi ki: "Anneciğim,<br />

Bana izin verirsen, Bağdat'a gideceğim.<br />

İlim tahsîl etmektir, gitmekte asıl gâyem,<br />

Ayrıca evliyâyı, ziyâret ederim hem."<br />

Annesi memnun olup, dedi ki: "Ey evlâdım,<br />

İlim öğrenmen idi, benim dahi murâdım."<br />

Koltuğunun altına, dikerek kırk altını,<br />

Dedi ki: "Doğruluktan, ayırma lisânını.<br />

Git, yolun açık olsun, emânet ol Allah'a,<br />

Belki de görüşmemiz, nasîb olmaz bir daha."<br />

Abdülkâdir böylece, annesinden ayrılıp,<br />

Bağdat'a yola çıktı, bir kervana katılıp.<br />

Bir müddet yol gidip de, geçince Hemedan'ı,<br />

Âniden eşkıyâlar, bastılar bu kervanı.<br />

Kervanda mal ve eşya, var ise her ne kadar,<br />

Teker teker sorarak, gasbeyleyip aldılar.<br />

Abdülkâdir'e dahi, sordu bir eşkıyâ;<br />

"Ey çocuk, üzerinde, neyin var, mal ve eşyâ?"<br />

Dedi: "Benim sâdece, kırk altınım var ki hem,<br />

Onları koltuğumun, altına dikti annem."<br />

İnanmadı eşkıyâ, onun bu sözlerine,<br />

Gitti ve ikincisi, geldi onun yerine<br />

O da alay ederek, sordu: "Ey fakir çocuk,<br />

Yanında mal ve para, neyin var, söyle çabuk."<br />

Ona dahi dedi ki: "Kırk altın var yanımda,<br />

Onlar da dikilidir, koltuğumun altında."<br />

İnanmadı ise de, o dahi buna yine,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!