22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HER VARLIK TESBÎH EDER<br />

Eriş şehrinden Molla Bâbâ adında biri, Pîr Muhammed Gencevî hazretlerine talebe olmuş ve<br />

hizmetinde bulunmuştu. Bu kimse şöyle anlattı: "Bir defâsında Şeyh hazretleriyle bir yere gidiyorduk.<br />

Hocam at üzerindeydi. Ben de yanında yaya yürüyordum. Giderken yol üzerinde bir kuş ölüsü<br />

gördük. Hocam bana; "Şu kuşcağızı bana ver." dedi. Ben de alıp verdim. Bir müddet elinde tuttu.<br />

Sonra kuşcağız canlandı ve uçup gitti. Bunun üzerine dedim ki: "Efendim, Îsâ aleyhisselâm duâ<br />

edince, ölü dirilirmiş. Elhamdülillah sizin nefesiniz ile de bu kuşun dirildiğini gözümüzle gördük."<br />

dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: "Kuşcağız ölmemişti. Fakat tesbihini yâni Allahü teâlâyı<br />

zikrederken söylediği şeyi unutup onu düşünürken kendini kaybetmiş. Tesbihini hatırlattım. Aklı<br />

başına geldi ve toparlanıp uçtu gitti. Her varlığın kendi lisânına göre tesbihi vardır. Allahü teâlânın<br />

velî kulları ve mürşid-i kâmiller bunu bilirler. Bir senede gökten kaç damla yağmur düşeceğini ve<br />

yerden ne kadar ot biteceğiniAllahü teâlâ mürşid-i kâmillere bildirir."<br />

İLİM PERDE İMİŞ<br />

O devrin büyük âlimlerinden bir zât, Pîr Muhammed hazretlerini ziyârete gitmişti. Bu âlim ziyârete<br />

giderken, kendi kendine; "Eğer bu zât mürşid-i kâmil ise bana Peygamber efendimizin nübüvvet<br />

mührünü göstersin." diye düşünür. Huzûruna varınca, Pîr Muhammed hazretleri bu âlime; "Bir vâz ve<br />

nasîhat yap da halk dinlesin." dedi. O da kabûl edip halka bir vâz yaptı. Fakat halk onun vâz ve<br />

nasîhatlarından hiç etkilenmedi. Bu âlim, Pîr Muhammed hazretlerine; "Bir vâz da siz yapınız, biz<br />

dinleyelim." dedi. Bunun üzerine sohbete başladı. O âlimin anlattığı şeylerin aynısını söyledi. Halka<br />

fevkalâde tesir etti. Âlim bu hâli görünce, çok şaşırdı. "Sen de aynen benim söylediklerimi söyledin.<br />

Benim vâzım hiç tesirli olmadı. Bunun sebebi nedir?" dedi. Pîr Muhammed hazretleri şöyle cevap<br />

verdi: "Siz bildiğiniz ile amel etmezsiniz. Bunun için sözünüz tesir etmez. Ama biz ilmimizle amel<br />

ederiz. Dinleyenlere ok gibi dokunur. Bu sebeple bizim sözümüz tesirli olur. Bir sebebi de şudur ki:<br />

Siz bir hadîs-i şerîf okurken, Resûlullah aleyhisselâm böyle demiş ve filan sahâbe böyle böyle demiş<br />

diye nakledersiniz. Fakat biz naklederken Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem böyle dedi<br />

ve falan sahâbe böyle dedi, diye naklederiz. Demiş ile dedi arasında fark vardır." Daha sonra da insafa<br />

sığar mı ki, bizi ziyârete gelirken içinden; "Eğer mürşid-i kâmil ise Peygamber efendimiz sallallahü<br />

aleyhi ve sellemin nübüvvet mührünü bana göstersin." diye düşünürsün ve bunu istersin?" dedi.<br />

Bundan sonra da söze devâm edip; "Bize darılmayınız Civânşîr aşîretinin semiz koyunlarını yemişsin.<br />

Karlı soğuk sularını içmişsin, kalbin kazan karasından daha ziyâde kararıp körleşmiş. Mühr-i<br />

nübüvveti gösterince görmek için göz lâzımdır." deyince, o âlim insafa gelip; "Elhamdülillah sizi<br />

görmekle şereflendik. Bizim "demiş" sözümüz bundan sonra sizin dediğiniz gibi "dedi" olsun. Ama<br />

mühr-i nübüvveti görmeyi çok arzu ediyorum. Kalbimin kasveti, kırk gün halvete girmekle kalkar mı?<br />

Benim için nasıl riyâzet ve mücâhede buyurursanız başım üstüne yerine getiririm." deyince; "Sen<br />

yaşlısın kırk gün halvete girmeye gücün yetmez. Üç gün îtikâf niyetiyle mescidde kal. Bakalım<br />

Allahü teâlâ ne gösterir. O zât hemen mescide girip üç gün îtikâf niyetiyle orada kaldı. Üç gün<br />

geçince ikindi namazından sonra talebelerin zikrettiği bir sırada mühr-i nübüvveti gördü.Kendinden<br />

geçip zikretmekte olan talebelerin arasına gitti. Onlarla zikre başladı. Zikir sırasında talebeler neden<br />

yavaş yavaş zikretmiyorlar, böyle yapsalar olmaz mı diye düşündü. Zikir meclisi dağılacağı sırada Pîr<br />

Muhammed hazretleri talebelerine; "Zikri yavaş yavaş yapsanız olmaz mı?" dedi. O kimse bu sözü de<br />

duyunca kalbinden geçenleri farkettiğini görerek gidip Pîr Muhammed hazretlerinin elini öptü ve; "Bu<br />

sözü, görünüşte talebelerinize söylüyorsunuz. Fakat benim kalbimden geçeni söylediniz. Anladım ki<br />

zikri ne sûrette yapıyorlarsa câiz imiş. Benim bilmediğim hususlar varmış, özür dilerim" dedi.<br />

KURŞUN NE OLDU?<br />

Pîr Muhammed Gencevî hazretlerinin hanımı Zeyneb ananın iki erkek kardeşi vardı. Bunlardan biri<br />

Gencevî hazretlerini severdi ve ona talebe olmuştu.Diğerinin hiç muhabbeti yoktu. İki kardeş birlikte<br />

Gürcistan'a askere gitmişlerdi. Bir gün Gencevî hazretleri hanımı ile evinde otururken; "Eyvâh!" dedi.<br />

Hanımı ne oldu diye sorunca; "Birâderine bir kâfir tüfek attı. Bizi seven kardeşine gelen kör kurşuna<br />

bir pelit ağacını eğdim. Kurşunu meşe ağacı tuttu. Birâderin kurtuldu." deyince, Zeyneb ana; "Öbür

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!