22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kadar korkup bizi öyle çağırdı ki, yüreğim parçalandı. İşte o kimseye ayağımla vurarak ona<br />

mâni oldum. Ayağım başına değdi. Başı iki ayağının arasından geçti. Artık o kimsenin<br />

sıhhate kavuşma ihtimâli yoktur!" dedi. Sonra o kimsenin babasına haber yollayıp çağırttı.<br />

Babası gelince; "Oğlun sâhilde gâyet hasta bir vaziyettedir. Kefen hazırlayıp oğlunun yanına<br />

git. Ölünce onu defneyle." diye tenbih etti. Babası hemen söylenilen yere koşup oğlunun<br />

yanına vardı. Varınca oğlunun öldüğünü gördü. Cenâzesini kaldırıp defnettiler.<br />

Daha sonra bu hâdiseye şâhid olan talebeye nasıl olduğunu sorduklarında şöyle anlattı: "O<br />

kimse aşağıda tarla suluyormuş. Ben onun tarla sulamakta olduğunu bilmiyordum. Su<br />

sahraya boş akıyor diye kendi tarlama kestim. Ben pamuk tarlamı sularken, bir de baktım o<br />

adam hiddetli bir halde yanıma geldi. "Neden benim suyumu kestin?" dedi. Ben şaşırıp<br />

kusura bakma, suyun senin tarlana aktığını bilmiyordum. Boşa akıyor zannediyordum. Özür<br />

dilerim. Şimdi buyur tekrar tarlana akıt." dedim. Fakat adam bir türlü iknâ olmadı pür hiddet<br />

yanıma yaklaştı. Elindeki beli tepeme vurmak için kaldırdı. Çâresiz kaldım hemen hocam Pîr<br />

Muhammed Gencevî hazretlerini hatırladım. Allahü teâlânın izni ile imdâdıma yetişmesi için;<br />

"Yâ Şeyhim!" diye imdâd isteyerek bağırdım. Bu sırada adamın elindeki bel yere düşüverdi.<br />

Başı iki bacağı arasından geçip burun deliklerinden kan fışkırmaya başladı. Çevremizde<br />

bulunan kimseleri yardıma çağırdım. Koşup başına toplandılar. "Sana ne oldu bu yanındaki<br />

kimse mi seni bu hale soktu?" dediler. "Bu bana hiç vurmadı. Bana ne oldu ise hocasından<br />

oldu. Ben ölürsem bu adamı sorguya çekmesinler suçu yok." dedi. Oraya toplananlar da onun<br />

bu sözlerine şâhid oldular."<br />

Talebelerinden Demirci Hasanlı aşîretinden Molla Muhammed bir gün evinde gusül abdesti<br />

alıp, hocasının câmiine gitti. Bir müddet sonra Pîr Muhammed Gencevî hazretleri mescide<br />

geldi. Talebelerine bakıp; "Ağzı kırık testi ile beyaz taş üzerinde gusül abdesti alan kimse,<br />

koltuğunun altında yıkanmamış yer bırakmışsın. Hemen git yıka gel!" buyurdu. Molla<br />

Muhammed bu sözü duyunca, kendi kendine; "Ağzı kırık testi ile beyaz taş üzerinde gusül<br />

abdesti alan benim! Hocam bu sözü benim için söyledi. Fakat bu kadar arkadaşım arasında<br />

kalkıp gitmekten, hâlimi belli etmekten utanırım." diye düşünmeye başladı. Tam bu sırada<br />

hocası Pîr Muhammed hazretleri ona hitap edip; "Molla Muhammed! Bizim hizmetçiler<br />

oduna gidecekler, git onları gönderiver." dedi. Bunun üzerine Molla Muhammed hemen<br />

kalkıp dışarı çıktı. Gidip gusül abdesti alırken kuru kalan koltuğunun altını yıkayıp namaza<br />

yetişti.<br />

O zamânın meşhûr mürşidlerinden Şeyh Kubâd Şirvânî vefât edince, Şirvan'da bulunan<br />

talebelerinden birkaçı toplanıp Pîr Muhammed Gencevî'ye gidip talebe olmayı<br />

kararlaştırdılar. Aralarında tasavvufta yükselmiş keşif sâhibi kıymetli bir talebe de vardı.<br />

Ona; "Sen de bizimle gel berâber gidelim." dediler. Kabûl edip; "Benim tasavvufta bir<br />

müşkülüm vardır. Nice zâtlara arzettim hiçbirisi halledemedi. Şeyh Pîr Muhammed Gencevî<br />

hazretleri bu müşkülümü halleder kanâatindeyim. Sizinle ben de gideyim." dedi. Hep birlikte<br />

yola çıkıp bir namaz vakti Pîr Muhammed hazretlerinin bulunduğu yere ulaştılar. O günlerde<br />

bahar mevsimi girmişti. Pîr Muhammed hazretleri ve talebeleri yaylaya göç hazırlığı<br />

yapıyorlardı. Talebelerden herbiri bir çuval un veya bir çuval pirinç yüklenip yaylaya<br />

taşıyordu. Pîr Muhammed hazretleri de vazîfelendirdiği kâtibe kimin ne getirdiğini<br />

yazdırıyordu. Bu telaşlı sırada Şirvan'dan gelen misâfirler arasındaki keşif ehli talebe bir hû<br />

çekip kendinden geçti. Bir müddet kendinden geçmiş bir halde kaldı. Ayılınca, arkadaşları;<br />

"Bu ne hal, sana ne oldu?" diye sordular. Bunun üzerine, ben size bahsettiğim müşkülümü Pîr<br />

Muhammed hazretleri un ve pirinç yükleri taşınırken halletti. "Şeyh Pîr Muhammed her kimi<br />

kabûl ederse, ben dahi kabûl ederim. Kabûl etmediği kimseyi kabûl etmem." diye bir nidâ<br />

işittim. Bu nidâyı işitince kendimden geçtim. Acabâ Şeyh hazretleri beni kabûl eder mi veya<br />

red mi eder diye kendimden geçtim." dedi. Bu talebenin gözleri âmâ olduğu halde, Pîr<br />

Muhammed hazretleri yanlarına yaklaşıp mescidin kapısına gelince, farkına varıp yerde<br />

emekleyerek ayaklarına kapandı. "Allah rızâsı için beni talebeliğe kabûl eyle!" diye yalvardı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!