22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

toplanır, sohbetini dinlerlerdi.<br />

Bir kerâmeti şöyle nakledilmiştir: Bir gün bulunduğu beldenin ileri gelenlerinden birinin<br />

evine gitmişti. O kimse çok kibirli birisi olduğundan, Şeyh Osman Efendiye hiç alâka ve<br />

iltifât göstermedi. Hattâ pencereden dışarıya bakmaya başladı. Şeyh Osman Efendi ise bir<br />

köşede oturup bekledi. Kibirli ev sâhibi bir ara dönüp arkasına baktı. Odanın üç köşesinde<br />

Şeyh Osman Efendi sûretinde üç ayrı zât oturuyordu. Çok şaşırıp, bu nasıl bir hâldir, diye<br />

düşünürken, tekrar bakınca Şeyh Osman Efendiyi yalnız bir halde yerinde oturuyor gördü.<br />

Birdenbire toparlandı. Onun velî bir zât olduğunu anlayıp çok hürmet ve iltifât gösterdi.<br />

Sevenleri arasına katıldı. Şeyh Osman Efendinin ve talebelerinin pekçok hizmetinin<br />

görülmesine ihtiyaçlarının giderilmesine vesîle oldu.<br />

Şeyh Osman Efendinin kabri Nûrakûb’da dergâhının içindedir. Çok ziyâret edilir.<br />

ZİFİRİ KARANLIK<br />

Nakledilir ki: Çok karanlık bir gecede talebesinden biri ile câmiye gidiyordu. Hava yağmurlu<br />

ve zifiri karanlık idi. Talebesi elinde bir fener tutuyor ve bu fenerin aydınlığında gidiyorlardı.<br />

Yolda şiddetli yağmur sebebiyle fener söndü. Yürümek imkânsız gibiydi. Bu zor durum<br />

karşısında talebesine şu feneri bana ver bakalım, diyerek sönmüş feneri eline aldı. Feneri<br />

eline alır almaz, fener yanmaya ve etrâfı aydınlatmaya başladı. Böylece yürüyüp câmiye<br />

gittiler.<br />

1) Bahr-ul-Velâye, Süleymâniye Kütüphânesi, H.Hüsnü Kısmı, No: 5799, v.474a<br />

OSMAN ES-SERÛCÎ;<br />

Endülüs’te yetişen büyük velîlerden. İsmi, Osman bin Yûnus el-Ca’berî es-Serûcî’dir.<br />

Endülüs’de bulunan Elbîre şehrinde yaşadı. 1299 (H.698) senesinde Elbîre’de vefât etti.<br />

Kendisi için güzel bir türbe yapıldı. Ziyâret edilmektedir. Kerâmetler ve fazîletler sâhibi<br />

yüksek bir velî idi.<br />

Bir defâsında, dergâhında bulunan hizmetçilerden biri, yakında bulunan bir sarnıçtan su<br />

almaya gitmişti. Su çekerken, elinde bulunan ipi ve kovayı sarnıca düşürdü. Çıkarmak için<br />

uzun bir sopa sarkıttı. Çıkaramadı. Başka yolları da denedi. Fakat, bütün çabaları boşunaydı.<br />

Nihâyet geri gelip Osman Serûcî hazretlerine durumu arzetti. Hizmetçiye, o uzun sopayı<br />

tekrar sarkıtmasını söyledi. O da; “Peki efendim” deyip, sarnıcın başına gitti. Sopayı sarkıttı.<br />

Bir de ne görsün. Osman Serûcî, elinde ip ve kova ile sarnıçtan çıkıyor. Hizmetçi çok hayret<br />

etti. Kovaya su doldurup dergâha geldi. Orada bulunan bir arkadaşına bu hâdiseyi anlattı. O<br />

da; “Nasıl olur? Hocamız, oturduğu yerden hiç ayrılmadı. Senin bir yanlışın olmasın?” dedi.<br />

Hizmetçi, hocasının, yerinden hiç ayrılmadığını başkalarından da sorup iyice öğrendikten<br />

sonra bu hâlin Osman Serûcî’nin bir kerâmeti olduğunu anladı.<br />

Serrâc ed-Dımeşkî, güvenilir zâtlardan Muhammed bin Elbîrî’nin şöyle anlattığını haber<br />

veriyor: “Biz, bir zaman güvercin avına çıkmıştık. Av esnâsında ben, geniş ve derin bir<br />

kuyuya inmiştim. Bir türlü çıkamadım. Nihâyet Osman Serûcî hazretlerinden yardım istedim.<br />

O anda başımın üzerinde bir el hissettim. O eli tuttum. O el, beni kuyudan çıkardı. Ben<br />

kuyuda çektiğim sıkıntı sebebiyle, dışarıya çıkınca bir müddet baygın kaldım. Kendime<br />

geldiğimde Osman Serûcî’ye teşekkür etmek için, avladığım güvercinlerden yirmisini hediye<br />

etmeyi düşündüm. Avladığım diğer kuşları pazarda satıp, ondan sonra Osman Serûcî’ye<br />

gidecektim. Pazara giderken dergâhının önünden geçiyordum. Bana ismimle hitâb edip<br />

hatırımı sordu. Yanına varıp elini öptüm. Bana; “Dün gece rahatsız mı oldun?” buyurdu. Ben

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!