22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

vâsıl-ı ilallah olamamış, Allahü teâlâya kavuşamamıştır."<br />

"Allahü teâlânın zâtında ve sıfatlarında mârifet sâhibi olmak isteyenin, basîret sâhibi olması<br />

lâzımdır. ZerredenArş'a kadar bütün mahlûkât, Allahü teâlânın ezelî varlığının bir delîlidir.<br />

İbret nazarıyla bakanlar, O'nun varlığını, birliğini, kudret ve azametini ancak basîreti kadar<br />

görebilirler."<br />

"Hiç kimsenin elinde bir şey yoktur. Allahü teâlâ dilerse olur, insanın güç yetirip<br />

yetirmemesi önemli değildir. Bize düşen, çalışıp neticeyi beklemektir. Ölmeden önce ölmek<br />

lâzımdır."<br />

NASIL ÖĞRENDİLER?<br />

Bir gün Mısır'da Osman Kureşî hazretlerinin yanına iki kişi geldi. Birisi Arapça'yı biliyor, diğeri de<br />

hiç bilmiyordu. Birbirlerinin sözlerini hiç anlamazlardı. Arapça bilen; "Ne olsaydı da ben de Fârisî<br />

dilini bilseydim." derdi. Acem de; "Ben de bir Arabî biliverseydim." derdi. Bu ikisi Osman Kureşî<br />

hazretlerinin dergâhında gecelediler. Sabah Şeyh hazretlerinin huzûruna çıktılar. Arabî bilen Fârisî ile,<br />

Fârisî bilen Arabî ile konuşmaya başlayıverdi. Arabî bilen; "Bu gece ben rüyâmda İbrâhim<br />

aleyhisselâmı gördüm. Yanında Osman Kureşî hazretleri vardı. İbrâhim aleyhisselâm, Şeyh Osman'a<br />

hitâben; "Bu kişi Fârisî dili bilmek istiyor. Ona tâlim eylersiniz." diye emretti. O da bana nazar edip<br />

ağzıma eliyle dokundu. Uyandığımda Fârisî konuşur oldum." dedi. Diğeri bunu duyunca; "Ben de bu<br />

gece bir rüyâ gördüm. Peygamber efendimiz hazretleri ve yanında Osman Kureşî hazretleri vardı. O<br />

zaman Efendimiz, Şeyh Osman hazretlerine emredip Arabî öğretmesini bildirdiler. O da eliyle ağzıma<br />

dokundu. Kalktığımda çok rahatArabî lisânını konuşur oldum." dedi.<br />

1) Kalâid-ül-Cevâhir; s.113<br />

2) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.150<br />

3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.142<br />

4) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile; c.1, s.306<br />

5) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.7, s.160<br />

6) Kerâmât-ı Kâmilîn<br />

OSMAN NÛRAKÛBÎ;<br />

Evliyânın meşhurlarından. Nûrakûb denilen yerde yaşamıştır. Doğum ve vefât târihi<br />

bilinmemekte olup, on sekizinci asrın sonlarında yaşamıştır. Önce zâhirî ilim tahsîli ile<br />

meşgûl oldu ve tahsîlini tamamladıktan sonra tasavvufta yetişmek için Halvetî tarîkatı<br />

şeyhlerinden Şeyh Şâkir nâmında bir zâta talebe oldu. Şâkir Efendinin sohbetlerinde<br />

yetişmekte iken bu hocası vefât etti. Bunun üzerine Edirne’de Kâdirî yolunun rehberlerinden<br />

Şeyh Abdülkâdir hazretlerine talebe oldu. Bu zâtın sohbetlerinde kemâle erip, icâzet almakla<br />

şereflendi. Memleketi Nûrakûb’da insanları irşâd ile vazîfelendirildi. Bir müddet insanlara<br />

dîni anlatıp, öğreterek bu bilgilere uymalarını sağladı. Bu hizmetinden sonra Anadolu’ya<br />

seyâhate çıktı. Anadolu’ya gelince, Nakşibendî yolunda olan bir zâta misâfir olmuştu.<br />

Misâfir olduğu zâtın Lemeât-ı Nakşibend adlı eserini kopye etmek, yazmak istedi. Bu işle<br />

meşgûl iken, Nakşibendiyye yolunun büyüklerinin sırasıyla isimlerini ve hayatlarını<br />

okudukça; “Benim baştan beri bu yola arzum vardır. İlk niyetim bu yola girmekti. Acabâ beni<br />

bu yolun müntesibleri arasına kabûl ederler mi? Yoksa mahrum mu kalırım?” diye düşünerek<br />

çok mahzun oldu. O gece gördüğü bir rüyâ üzerine misâfir olduğu zâta talebe olarak<br />

Nakşibendî yolunda da yetişti. İcâzet alıp memleketine döndü. Bundan sonra dersleriyle,<br />

sohbetleriyle ve hizmetleriyle tanınan çok meşhur bir kimse oldu. Huzûrunda pekçok insan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!