22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yüce makamlara kavuştu. Sekiz-dokuz sene gibi uzun müddet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin,<br />

huzur, sohbet ve hizmetlerinde yetişip, mânevî makamları aşarak, daha yüksek mertebelere,<br />

çok üstün hâllere, insanları mânevî olarak terbiye edip yetiştirme derecelerine kavuştu. Öyle<br />

oldu ki, İmâm-ı Rabbânî hazretleri bu yüksek talebesi için; “Şeyh Nûr, ricâl-i gaybdendir”,<br />

başka bir defâ da; “Şeyh Nûr Muhammed sözümüzü tuttu” buyurmuşlardır. Ona icâzet ve<br />

hilâfet verdi. Hindistan’ın büyük şehirlerinden olan Pütne’ye gönderdi.<br />

Emre uyarak Pütne’ye giden Nûr Muhammed’in hâli, yapısı, tabiatı, inzivâ ve yalnızlıktan<br />

hoşlandığı için, tenhâlarda kendi hâlinde kaldı ve insanlarla görüşmekten çekindi. Onun bu<br />

hâli, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kulağına gidince, bu büyükler yolunun esâsı olan<br />

sohbetten kaçmaması îcâbettiğini bildirmek için gönderdiği iki mektup şöyledir:<br />

“Allahü teâlâya hamd olsun. O’nun seçtiği, sevdiği kullarına selâm olsun. Ey akıllı kardeşim!<br />

Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçmak lâzım olduğu gibi, insanların<br />

haklarını ödemek ve onlarla iyi geçinmek de lâzımdır. “Allahü teâlânın emirlerini büyük<br />

bilmek ve O’nun yarattıklarına acımak lâzımdır.” hadîs-i şerîfi, bu iki hakkı yerine<br />

getirmenin lâzım olduğunu göstermektedir. Bu iki hakdan yalnız birini gözetmek kusur olur.<br />

Bir bütünün bir parçası, onun hepsi demek değildir. Bundan anlaşılıyor ki, insanlardan gelen<br />

sıkıntılara katlanmak lâzımdır. Onlarla iyi geçinmek vâcibdir. Kızmak iyi olmaz. Sert<br />

davranmak yakışmaz.<br />

Beyt:<br />

Seviyorum diyenin, güzel olsa da pek,<br />

Nazlılığı bırakıp, naz çekmesi gerek.<br />

Sohbette çok bulunmuştunuz. Vâz ve nasîhatleri çok dinlemiştiniz. Onun için sözü<br />

uzatmıyorum. Birkaç kelime ile kısa kesiyorum. Allahü teâlâ bizi ve sizi İslâmiyetin doğru<br />

yolunda bulundursun. Âmîn.” (1. cild, 170’inci mektup)<br />

“Allahü teâlâya hamd olsun. O’nun seçtiği kullarına selâm olsun. Kardeşimiz Şeyh Nûr<br />

Muhammed bu fakîrleri öyle unuttu ki, bir selâmla, bir haberle bile hatırlamamaktadır. Bir<br />

köşeye çekilip uzlet etmek istiyordunuz. Ona kavuştunuz. Fakat öyle sohbetler vardır ki,<br />

uzletten daha kıymetlidir. Üveys-i Karnî’yi düşününüz. Uzlet etmek istedi. Bunun için<br />

insanların en iyisi olan Resûl aleyhisselâmın sohbetine kavuşamadı. Sohbetin yükselttiği<br />

derecelere erişemedi. Tâbiînden oldu. Birinci derecede olmaktan ikinci dereceye düştü.<br />

Allahü teâlânın lütfu ve ihsânı ile, hergün bir başka sohbet olmaktadır. Hadîs-i şerîfte; “İki<br />

günü bir olan aldanmıştır.” buyuruldu. Size ve doğru yolda olanlara ve Muhammed<br />

Mustafâ’nın sallallahü aleyhi ve sellem izinde bulunanlara selâm olsun!” (1. cild, 270’inci<br />

mektup)<br />

Hocasının bu işâret ve emirlerine uyarak şehrin kenarında bulunan Künk suyu sâhilinde bir<br />

yer seçen Nûr Muhammed, orada samanlardan ve dallardan bir kulübe yaptı. Çoluk-çocuğu<br />

ile o kulübeye taşınıp, kanâat ve tevekkül üzere yaşadı. Kulübesinin yanında aynı şekilde bir<br />

de mescid binâ edip, sâdık talebelere ilim ve feyz vermekle meşgûl oldu. O beldede ve<br />

civarda bulunan insanların ona olan îtikâd ve bağlılıkları kuvvetlendi. Yolu güzel,<br />

yetiştirmesi kolay oldu. Talebelerini yüksek makamlara kavuşturdu. Dünyâya, dünyâlığa ve<br />

dünyâ ehline zerre kadar önem vermedi. Kimseden birşey almayıp, gönül ve kanâat zengini<br />

olarak yaşadı.<br />

Hadarât-ül-Kuds isimli meşhûr eserin sâhibi olan Bedreddîn-i Serhendî şöyle anlatır: “Bu<br />

fakîr daha İmâm-ı Rabbânî’nin huzurlarına ilk gittiğimde, Şeyh Nûr icâzet alıp Pütne’ye<br />

gitmişti. Hazret-i İmâm’ın büyük oğulları Muhammed Sâdık hazretlerinin 1616 senesinde<br />

vefât etmesinden sonra Serhend’e geldi. Yanında ve huzûrunda bulundum. Nefsinden son<br />

derece kurtulmuş, fenâ, yokluk denizine dalmış olup, alnından yokluk eserleri damlıyordu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!