22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

cemâat yanıma gelerek, ihtilâm olmamaya gayret etmemi, her ihtilâm olmamda derecemden<br />

kaybedeceğimi söylediler. Bu sebepten kırk yıldır bu emre uymaktayım."<br />

Mevlânâ Nizâmeddîn hazretlerinin hâli, velîlik yolundaki derecesi o kadar yüksekti ki,<br />

huzûruna gelen bir kimsenin kalb hâlini Allahü teâlânın izni ile anlar, o kimse tasavvuf ehli,<br />

istidât sâhibi bir kimse ise, onunla zühd ve takvâdan konuşurdu. Şâyet gelen kimse bid'at<br />

ehli, fâsık biri ise, ondan sıkılır ve rahatsız olurdu. Onlar öyle büyük zâtlardı ki,<br />

karşılaştıkları herkese o kimselerin durumlarına göre konuşurlardı. Birisi ile konuşacakları<br />

zaman, kalb gözleriyle o kimsenin durumunu kontrol edip anlar sonra ona göre konuşurlardı.<br />

Bunun için, insanlara göre konuşmaları farklı olurdu. Bu büyüklerden biri, sevdiklerinden<br />

birine buyurdu ki: "Tasavvuf ehlinin hâllerinden anlamıyan kimselerle karşılaştığımızda,<br />

onlarla basit meselelerden konuşuyoruz. Onlara bu yolun yüksek hâllerinden, kalb<br />

mârifetlerinden anlatmak istiyorum ve hattâ bâzan bunun için kendimi zorluyorum, fakat<br />

istidâtları olmadığı için konuşamıyorum. Sizinle sohbet ederken de, bâzan diğer insanlarla<br />

olduğu gibi konuşmak istiyorum ve hattâ bunun için kendimi zorluyorum, ama onlarla<br />

konuştuğum gibi konuşamıyorum."<br />

Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri şöyle anlatır: "Mevlânâ Nizâmeddîn-iHâmûş, güzellik ve<br />

letâfette kemâl derecesindeydi. İnsanların hâllerinden, ahlâklarından çok müteessir olurdu.<br />

Sâde olmayı tercih eder, süslenmeden hoşlanmazdı. Kendini bir hiç kabûl ederdi.<br />

Kendisinden meydana gelen kerâmetlerin de, hocalarının ve diğer büyüklerimizin latîfe ve<br />

sıfatları olduğunu söylerdi. Çünkü bu büyüklerin âdetleri, gönüllerini benlik dâvâsından uzak<br />

tutmaktı."<br />

Yine Ubeydullah-ı Ahrâr (rahmetullahi aleyh) anlatır: "Mevlânâ Nizâmeddîn Hâmûş, bizim<br />

memleketimiz olan Taşkend'e geldiği zaman, bizde misâfir olurdu.Bunu büyük nîmet bilir,<br />

hizmette kusûr etmemeye çalışırdık. Yine bir gün bizde misâfir iken bir ara; "Âh! Üzerime<br />

bir ağırlık çöktü. Gâliba filân kimse geliyor diyerek, Şâş vilâyetinden birinin ismini söyledi.<br />

Üzerine çöken ağırlık sebebiyle "Lâ havle..." okumaya başladı. Biraz sonra söylediği kimse<br />

çıkageldi. Nizâmeddîn Hâmûş, gelen kimseye; "Hoş geldiniz. Beri gelin, nisbetiniz sizden<br />

evvel geldi" buyurdu.<br />

Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklerinden olanSeyyîd Şerîf Cürcânî hazretleri,<br />

HâceAlâüddîn-iAttâr'ın sohbetlerinde bulunurdu. "Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin sohbetine<br />

kavuşunca Rabbimi tanıyabildim" buyurmuştur. Seyyîd Şerîf Cürcânî hazretleri, bir gün<br />

Hâce Alâüddîn'e; "Efendim, bendenizi talebelerinizden birine havâle edin. Sizden sonra onun<br />

sohbetlerine devâm edeyim." diye arzetti. Bunun üzerine onu, Nizâmeddîn Hâmûş'a havâle<br />

ettiler. Seyyîd Şerîf Cürcânî, bundan sonra Mevlânâ Nizâmeddîn'in sohbetlerine devâm etti.<br />

Müslümanlar, bir bedenin uzuvları gibidir. Bir bedenin uzuvlarından birinde bir ağrı, sızı<br />

olunca; nasıl ki, bütün beden bu ağrı ve sızıyı hisseder, onun tesirinde kalırsa, Nizâmeddîn<br />

hazretleri de böyleydi. Talebelerinden, Mevlânâ'yı sevenlerden birisi bir sıkıntıya düşmüş<br />

olsa, o sıkıntıyı fazlasıyla Mevlânâ hazretleri de çekerdi.<br />

Mevlânâ Nizâmeddîn Hâmûş çeşitli zamanlardaki sohbetlerinde sık sık şöyle buyurdu:<br />

"Susmak, konuşmaktan çok daha faydalıdır. Susmak ile ve hâl lisânı ile insanlara faydalı<br />

olamıyan, konuşmakla hiç faydalı olamaz."<br />

"Büyüklerin huzûrlarında, sohbetlerinde bulunurken, uygunsuz düşüncelerin kalbe<br />

gelmemesine çok gayret ve dikkat etmelidir. Zîrâ bu büyükler, Allahü teâlânın izni ile o<br />

düşünceleri anlarlar ve bundan çok müteessir olurlar."<br />

1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.89<br />

2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.163

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!