22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kendini uydurdu. KâdıMuhyiddîn, mânevî terbiyesini tamamladıktan sonra, Nizâmeddîn<br />

Evliyâ ona, şu yazılı emirle birlikte hilâfet verdi: "Dünyâyı terk edeceksin ve ona<br />

meyletmeyeceksin. Sultandan herhangi bir köyün gelirini veya maaş kabûl etmeyeceksin.<br />

Sana bir misâfir gelip de, ona ikrâm edeceğin bir şey bulunmayabilir. Bu durumu Allahü<br />

teâlânın bir teveccühü olarak kabûl edeceksin. Uymanı istediğim bu emirlere riâyet ettiğin<br />

takdirde benim halîfemsin." Hocasının yanından ayrıldıktan sonra, KâdıMuhyiddîn Kâşânî<br />

çok sıkıntılı günler geçirmek zorunda kaldı. Kendisi ve çocukları günlerce aç kaldı. Bu kötü<br />

durumu, birisi Sultân Alâeddîn'e haber verdi. Sultân, bir köyün geliri ile birlikte,<br />

başhâkimliği teklif eden bir ferman gönderdi. Kâdı Muhyiddîn, bu fermânı alınca hemen<br />

hocasının huzûruna gelip, durumu bildirdi. Nizâmeddîn Evliyâ bu duruma üzüldü ve; "Önce<br />

senin aklına bu geldi ki, sultân böyle bir ferman gönderdi." dedi ve bundan sonra<br />

teveccühünü Kâdı Muhyiddîn'den çekti. Bir yıl süreyle bu hâl üzere yaşıyan Kâdı<br />

Muhyiddîn, daha sonra hocası tarafından affedilerek teveccühe mazhar oldu.<br />

Nizâmeddîn Evliyâ, talebelerinden Kutbeddîn Münevver veNasîreddîn Mahmûd Çirağ'a aynı<br />

gün hilâfet verdi. Birincisine hilâfetnâme'yi verdikten sonra, câmide iki rekat şükür namazı<br />

kılmasını istedi. O namaz kılarken, Nizâmeddîn Evliyâ, halîfesi olarak tâyin ettiğini gösteren<br />

bir hırkayı Nasîreddîn Mahmûd'a giydirdi. Sonra Kutbeddîn Münevver'i çağırttı ve<br />

Nasîreddîn Mahmûd'un hırkasını tebrik etmesini istedi. Daha sonra da, Nasîreddîn<br />

Mahmûd'dan, Kutbeddîn Münevver'in hilâfetnâmesini tebrik etmesini istedi. İki mümtaz<br />

halîfesinin karşılıklı tebrikleşmesinden sonra, Nizâmeddîn Evliyâ her ikisinin birbirlerini<br />

kucaklamalarını istedi. Onlar kucaklaşırken; "Her ikiniz kardeşsiniz. Halîfeliğimin size ihsân<br />

edilmesinde aslâ bir fark düşünmeyin." buyurdu. Bu sebepten her ikisi, bütün hayatları<br />

boyunca aralarında kurdukları samîmî münâsebeti devâm ettirdiler.<br />

İlâhî kânunun îcâbı olarak, Nizâmeddîn Evliyâ'nın, Allahü teâlâ ve insanlığa hizmet<br />

yolundaki parlak vazifesi, bu dünyâda sona erdi.Yüksek hocaları gibi, Nizâmeddîn Evliyâ da<br />

Resûl-i ekreme karşı dayanılmaz bir aşk ve muhabbet ile yanıyordu. Vefâtından bir müddet<br />

önce, rüyâsında Resûl-i ekrem ona; "Nizâm, seni bekliyorum" buyurmuşlardı. O günden<br />

sonra, Nizâmeddîn Evliyâ hayâtının son yolculuğunu dört gözle beklemeye başladı.<br />

Vefâtından kırk gün önce, yemekten tamâmen kesildi ve bir şeyler yemesini istediklerinde;<br />

"Resûlullah efendimiz ile buluşmayı isteyen bir kimse, yemeğin lezzetini nasıl bulabilir?"<br />

buyurdu. Durumu ağırlaştığında ve ilâç alması için kendisine istirhâm edildiğinde, Emîr<br />

Hüsrev'in şu beytini okudu:<br />

Aşk derdiyle yanan hastaya, sevgiyle,<br />

Kavuşmaktan başka bir şey fayda vermez.<br />

Hayırseverlik ve takvâ, Nizâmeddîn Evliyâ'nın hayâtının derinliklerinde kök salmıştı.Zîrâ<br />

kendisi, çocukluğunda ve gençliğinde, fakirlik ve mahrûmiyetin en acılarını tatmıştı. Bu<br />

sebeple o, Hindistan'ın fukarâsının refâhı için yaşadı ve bu yolda vefât etti. Vefâtından bir<br />

gün önce, husûsî hizmetlerini gören İkbâl'e, dergâhında ve erzak deposunda ne varsa, hepsini<br />

fakirlere dağıtmasını emretti ve böylece; "Allahü teâlânın huzûrunda hesap vermekten<br />

kurtulayım." buyurdu.Talebelerden birisi, dergâhta kalanlar için biraz yemeklik bırakmıştı.<br />

Bunu işittiklerinde; "Lütfen fakirler her şeyi alsın ve siz de erzak deposunun zeminini silin."<br />

buyurdu. Bu emir, aynen yerine getirildi.<br />

1325 (H.725) senesinde vefâtından az önce, husûsî deri çantasından talebelerine çeşitli<br />

hediyeler dağıttı ve hakîkati anlatmak içinHindistan'ın bütün köşelerine gitmelerini emretti.<br />

Altı yüz seneden beri Çeştiyye yolunun büyüklerinden gelip, hocası tarafından kendisine<br />

verilen mukaddes emânetleri, Dehlili Hâce Nasîreddîn Mahmûd Çirağ'a vererek; "Dehli'de<br />

otur ve insanların cefâsına katlan." buyurdu. Bundan sonra, sabah namazını kıldılar. Güneş<br />

ufuktan yükselirken, bu büyük velî ve mânâ güneşi, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Ömrü<br />

boyunca yanında bulunan talebeleri, halîfeleri, arkadaşları, sayıları yüz binlere varan bağlıları

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!