22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

çekti. Sultan ve yardakçılarının hepsi, bu hastalık ve kıtlıkta öldüler.<br />

Nizâmeddîn Evliyâ, otuz sene devamlı mücâhede yaptı. Ömrü boyunca oruç tuttu. Günde<br />

yaklaşık iki yüz, üç yüz rekat namaz kılardı. Her gün sabah namazından sonra, talebelerine<br />

vâz ve nasîhatte bulunurdu. Öğle namazından sonra, kısa bir süre sünnet olan kaylûle<br />

yapardı. Kaylûleden sonra, ikinci defâ bir meclis kurulurdu. Bu mecliste tâliblere en nâzik ve<br />

ince dînî meseleleri açıklar ve en sahîh dînî kitaplardan nakiller yapardı.Nizâmeddîn<br />

Evliyâ'nın ifâde tarzı çok tatlı idi ve gönülleri cezbederdi. İkindi namazı ile akşam namazı<br />

arasında kısa bir süre dinlenirdi. Akşam namazından sonra iftar ederdi.Yatsı namazından<br />

sonra odasına çekilirdi. Bundan sonra yanına ancak talebesi Emîr Hüsrev girebilirdi. Onun<br />

ayrılmasından sonra,odasının kapısını kapatır, gecenin geri kalan bütün zamânındaAllahü<br />

teâlâya ibâdet ederdi. Sahur vakti, hizmetleri gören talebesi içeriye biraz yiyecek getirirdi. O,<br />

yemekten birkaç lokma aldıktan sonra, bu yemeğin fakirlere dağıtılmasını emrederdi.<br />

Nizâmeddîn Evliyâ, genelde bir parça arpa ekmeği ile, biraz sebze çorbası yerlerdi. Bâzan<br />

çok mikdarda pirinç pilavı da alırlardı. Yemeklerini hazır olanlarla birlikte yerler, kendileri<br />

çok az yemelerine rağmen, âdâb-ı muâşerete riâyet ve diğerlerine refâkat etmek için, yemeye<br />

devâm ediyormuş gibi görünürlerdi. Böylece, sofrada bulunanlar yemeğe devâm ederlerdi.<br />

Yemek yerken, sık sık fakirlerin hâlini düşünür ve onların durumuna ağlamaya başlardı.<br />

Onun mutfağında, fakir, zengin, herkes için lezzetli yemeklerin her çeşidi hazırlanırdı. Fakat<br />

kendisi aslâ bunlardan yemezdi. Akşam namazından sonra talebelerinden bâzıları, her gün<br />

ona çeşitli yiyecekler gönderirlerdi. Fakat Nizâmeddîn Evliyâ, bunların hepsini fakirlere<br />

dağıttırırdı.<br />

Nizâmeddîn Evliyâ'nın hayırseverliği çok ve mükemmeldi. Bu da hocasının duâsı bereketiyle<br />

idi. Hocası Ferîdeddîn-i Genc-i Şeker, bir gün Nizâmeddîn Evliyâ'ya şöyle duâ etmişti: "Ey<br />

Nizâmeddîn! Bugün sevdiğimiz sebze yemeğini çok güzel pişirmişsin. Tuzu da uygun olmuş.<br />

Allahü teâlâ, dergâhında çok tuz harcamaya seni muvaffak kılsın." Allahü teâlânın ihsânıyla<br />

ve bu duânın bereketiyle, tenceresi devâmlı kaynadı ve binlerce fakir, hergün onun<br />

mutfağından yemek yedi. Kendisine gelen bütün hediyeleri, hergün güneş batmadan önce<br />

muhakkak fakirlere dağıtırdı. Cuma namazına gitmeden önce, Nizâmeddîn Evliyâ, dergâhın<br />

ve mutfağın her köşesine, hiç bir şeyin kalmadığı ve hepsinin sadaka olarak verildiğinden<br />

emin olmak için bakardı. Yolcular, misâfirler ve onun dergâhına gelen her çeşit insan, tam bir<br />

misâfirperverlikle karşılanır ve ihtiyaçları giderilirdi.<br />

Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri, dergâhında yapılan sohbet meclislerinden sonra, fakirlere<br />

dağıtılmak üzere, şehre yiyecek ve para gönderirdi.<br />

Bir gün Kıyaspur köyünde yangın çıktı. Evlerin yandığını gören Nizâmeddîn Evliyâ,<br />

dayanamayarak ağladı.Yangın söndürüldükten sonra, talebelerine; "Gidin yanan bütün evleri<br />

sayın. Her eve iki tepsi yemek, iki testi su ve iki gümüş dağıtın ve kayıplarından dolayı<br />

duydukları acılarını teselli edin." dedi.<br />

Bir tüccar, Mültan yakınlarında eşkıyâlar tarafından soyuldu. Bu tüccar, Behâeddîn<br />

Zekeriyyâ Sühreverdî'nin oğlu Sadreddîn'in tavsiyesi üzerine, yardım istemek için<br />

Nizâmeddîn Evliyâ'nın dergâhına geldi. Durumunu anlattı. Nizâmeddîn Evliyâ talebelerine,<br />

sabahtan kuşluk vaktine kadar gelen hediyelerin hepsinin tüccara verilmesini söyledi. O gün,<br />

o müddet zarfında 12.000 gümüş para geldi ve hepsi tüccara verildi.<br />

Bir gün Nizâmeddîn Evliyâ, akşam namazından sonra, tam orucunu açacağı sırada bir derviş<br />

geldi. Nizâmeddîn Evliyâ'nın önünde serili sofra bezi üzerinde birkaç kuru ekmek parçası<br />

vardı. Zîrâ, o gün onlardan başka yiyecek olarak bir şey yoktu. Fakat gelen derviş,<br />

Nizâmeddîn Evliyâ'nın orucunu açıp, yemeğini yediğini ve şu anda da gördüğü kuru<br />

ekmeklerin kaldığını zannetti. Kötü bir şey düşünmeden, bütün bu ekmek parçalarını toplayıp<br />

gitti. Nizâmeddîn Evliyâ, sâdece gülümsedi ve kendi kendine: "Hâlâ Allahü teâlâya

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!