22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Şeyh Muzaffer Mansur der ki:<br />

Birkaç kişi ile Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yanına gitmiştik. Elimde, felsefe ile ilgili<br />

kitaplar vardı. Bizi süzdükten sonra kitabı görmeden bana; "O elindeki kitap ne kötü bir<br />

arkadaştır." buyurdu. Bu esnâda oradan ayrılıp kitabı bir yere koymak ve bir daha taşımamak<br />

hatırıma geldi. Kitabı çok seviyordum. İçerisindeki çok şeyi de ezberlemiştim. Tam<br />

kalkacaktım, bana dikkatli dikkatli bakmaya başladı. Şaşırıp kalkamadım. "Şu kitabı bana<br />

versene."buyurdu. Vermek için kitabı açtım. Bir de ne göreyim kitabın sahifeleri bembeyaz<br />

olup, hiçbir şey yazılı değildi. Kitabı kendisine verdim. Tek tek sahifelerine baktıktan sonra<br />

bana geri verdi. "İşte İbn-i Dâris'in Fedâil-ul-Kur'ân (Kur'ân-ı kerîmin fazîletleri) kitabı."<br />

buyurdu. Baktım gerçekten onun güzel bir hatla yazılmış bir nüshası idi. Bana; "Kalb ile<br />

tövbe etmek ister misin?" buyurdu. "Evet." dedim. "Öyleyse kalk!" dedi. Kalktım. Zihnimde<br />

felsefe ile ilgili bütün öğrendiklerimi unuttum. Daha önce onları hiç okumamış gibi oldum.<br />

Dîne uygun olmayan bir şeye müsâade etmezdi. Bir gün yanında; "Falanca çok ibâdeti ve<br />

kerâmetleri ile meşhûrdur." diye konuşuldu ve bu arada;"Ben derece bakımından Yûnus<br />

aleyhisselâmı geçtim." dediği nakledildi. Bunu duyunca yüzünde öfke eserleri görüldü.<br />

Yaslandığı yastığı yere doğru attı. Gidip baktıklarında adamın öldüğünü gördüler. Vefâtından<br />

sonra o şahıs rüyâda neşeli olarak görüldü. "Nasılsın?" diye sorulduğunda; "Şeyh Abdülkâdir<br />

hem Allahü teâlânın, hem Yûnus aleyhisselâmın yanında bana şefâatçı olduğu için, Allahü<br />

teâlâ beni affetti. Yûnus aleyhisselâm hakkında söylediğim o söz sebebiyle hesaba çekmedi."<br />

dedi.<br />

Çok sabırlı idi. Talebelerinin suallerini kızmadan cevaplandırır, dersi geç anlayanlara sabırla<br />

anlatırdı. Ubey isminde, anlatılanları zor kavrayan bir talebe vardı. Bir gün ders sırasında<br />

İbn-üs-Semhal isminde bir zât gelmişti. Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin onun dersi geç<br />

anlamasına karşı gösterdiği tahammüle hayran kaldı. O talebe dersini alıp çıktıktan sonra,<br />

gösterdiği sabra hayret ettiğini söyleyince, Abdülkâdir Geylânî hazretleri; "Bir hafta daha<br />

yorulacağım, ondan sonra vefât edeceğim." buyurdu. Dediği gibi bir hafta sonunda vefât etti.<br />

Abdülkâdir Geylânî hazretleri heybetli idi. Az konuşur, çok sükût eder, konuştuğunda gâyet<br />

câzib, açık ve net konuşurdu. Şahsı için kızmaz. Din husûsunda aslâ tâviz vermezdi.<br />

Misafirsiz gece geçirmezdi. Zayıflara yardım eder, fakirleri doyururdu. İsteyeni geri<br />

çevirmez, iki elbisesi varsa, mutlaka birini isteyene verirdi. Yanında oturanlarda; "Ondan<br />

daha kerîm ve lütufkâr kimse olamaz." kanâati hâkim olurdu. Sevdiklerinden biri gurbete<br />

çıksa, ondan haber sorar, sevgi ve alâkasını muhâfaza ederdi. Kendisine kötü davrananları<br />

affederdi. Kötülüklere dalmış çok kimse, hırsız ve eşkıyâ onun vâsıtasıyla tövbe etti. Köleleri<br />

satın alıp, âzâd ederdi. Verdiği sözü tutar,kimseye karşı kötülük düşünmezdi. Anbarında<br />

helâlden kazandığı buğday bulunurdu. Hizmetçisi, kapıda ekmek elinde durur ve halka şöyle<br />

seslenirdi:<br />

"Yemek isteyen, ekmek isteyen, yatmak isteyen kimse yok mu? Gelsin!"<br />

Kendisine hediye gelse, yanındakilere dağıtır, bir kısmını da, kendisine ayırırdı. Hediyeye,<br />

mutlaka karşılık verirdi.<br />

Fakîrlerin ve dervişlerin nafakasını satın almak için, vazîfeli hizmetçilerinin, bir başka işi<br />

olsa, yâhut hastalansalar, kendisiçarşıya çıkar, ceddi Resûlullah efendimize sallallahü aleyhi<br />

ve sellem uyarak, ev için lüzûmlu şeyleri satın alırdı. Bir toplulukla yolculukta olsa ve bir<br />

yerde konaklasalar, kendi eliyle, el değirmeninde buğday öğütür, hamur yapar, ekmek pişirir,<br />

hepsine taksim ederdi. Kendini ziyârete gelenlere saygı gösterir, tevâzu ederdi. Çok günler, et<br />

ve yağ yemezdi. Bir gün yedi çocuk, ellerinde yarımşar dirhem ile gelip, her biri yarım<br />

dirhemini eline koydu ve satın aldırmak istedikleri şeyleri söylediler. Çarşıya gidip,<br />

istedikleri şeyleri satın alarak getirip çocuklara verdi. Gönüllerini hoş etti.<br />

Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!