22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Evliyânın hayâtından ve sözlerinden bahseden arabî Hilyet-ül-Evliyâ kitabını birisinden<br />

dinlemiştim. Kalbim yumuşadı ve halktan uzaklaşıp yalnız ibâdetle meşgûl olmak istedim.<br />

Gidip Abdülkâdir Geylânî'nin arkasında namaz kıldıktan sonra huzûrunda oturdum. Bana<br />

bakıp; "Eğer inzivâya çekilmek istersen, önce ilim, sonra da yetişmiş ve yetiştirebilen rehber<br />

zâtların, yâni mürşid-i kâmillerin huzûrunda edeb öğren. Daha sonra inzivâya, yalnız ibâdete<br />

başla. Yoksa, ibâdet ederken dinde bilmediğin bir şeyi öğrenmek îcâbeder de, yerinden<br />

ayrılmak durumunda kalırsın." buyurdu.<br />

Sabah ve ikindiden sonra tefsîr, hadîs ve fıkıh; öğleden sonraları Kur'ân-ı kerîm ve kırâat<br />

dersleri okuturdu. Akşam ve sabah ise, usûl-i fıkıh ile nahv, arabî cümle bilgisi verirdi. Onun<br />

bereketiyle talebeler çabuk ilerlerdi. Ebû Muhammed Haşşâb der ki:<br />

Gençken nahiv okuyordum. Bana bir gün Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin vâzlarında çok<br />

tesirli konuştuğunu söylediler. Vakit bulamadığım için gidemezdim. Nihâyet bir gün vâz<br />

verdiği yere gittim. Beni görünce; "Bizim sohbetimizde bulun, seni Sîbeveyh yapalım." dedi.<br />

O günden sonra yanından ayrılmadım. Din bilgilerinde ve aklî ilimler denilen diğer yardımcı<br />

ilimlerde çok istifâde ettim. O kadar kavâid (kâideler) öğrendim ki, başkalarından<br />

öğrendiklerimi unuttum."<br />

Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin şöhreti her tarafı kaplayınca, Bağdad'ın ileri gelen âlimleri,<br />

herbiri bir mesele sorup imtihân etmek için huzuruna gelip oturdular. Bu esnâda Abdülkâdir<br />

Geylânî hazretlerinin göğsünden ancak kalb gözü açık olanların görebildiği bir nûr çıktı ve<br />

âlimlerin göğsünden geçip gitti. Âlimleri bir hâl kaplayıp, Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin<br />

ayaklarına kapandılar. Bunun üzerine onları tek tek bağrına bastı ve şimdi suâllerinizi sorun<br />

buyurdu. Her biri suâllerini sorup, hemen cevâbını aldı. Onlara; "Size ne oldu böyle?"<br />

denildiğinde; "Huzûrunda oturduğumuzda, bütün bildiklerimizi unuttuk. Bizi bağrına basınca<br />

unuttuklarımızı tekrar hatırladık. Suâllerimizi sorunca, öyle cevaplar aldık ki, hayrette<br />

kaldık." dediler.<br />

Ebû Sa'îd Kilevî şöyle anlatmıştır:<br />

Ben, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin meclisinde iken, Resûlullah efendimizi ve enbiyâyı<br />

gördüm. Melekler onun meclisine gelmek için bölük bölük gök yüzünden inerlerdi. Bir<br />

defâsında da Hızır aleyhisselâmı görmüştüm. "Her kim dünyâda kurtuluşa ermek ve saâdete<br />

kavuşmak isterse, Şeyh Abdülkâdir'in meclisine devâm etsin!" buyurmuştu.<br />

İbn-i Kudâme şöyle söylemiştir:<br />

"1166 (H.561) yılında Bağdad'a girdiğimizde, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini ilmin<br />

zirvesine yükselmiş gördük. O, ilmi ile amel eder, kendisine sorulan çetin sorulara doyurucu<br />

cevaplar verirdi. Bütün güzel huylara ve üstün vasıflara sâhipti. Onun gibi bir zâta daha hiç<br />

rastlamadık."<br />

Abdülkâdir Geylânî hazretleri felsefe ile meşgûl olmayı hoş görmezdi, ondan men ederdi.<br />

Felsefenin kaynağı akıldır. Filozof, çeşitli bilgileri düzene koyarak madde, hayat, yaratılış,<br />

dünyâ rûh, âlem, ölüm ve sonrası gibi konulara aklına dayanarak cevaplar bulmaya çalışır.<br />

Bunu yaparken bulduğu cevapların Allahü teâlâ tarafından gönderilen dinlere uyup<br />

uymamasına bakmaz. Bu sebeple doğru yoldan ayrılırlar. Felsefecilerin ortaya koyduğu<br />

bilgiler, gerek fen bilgilerinin değişmesi, gerekse sonra gelen filozofların öncekilerden farklı<br />

düşünmesi sebebiyle ya kısmen yâhut tamâmen değişir. Bu îtibârla sonra gelenler önce<br />

gelenleri dâimâ tenkid etmekle veya onların felsefelerini yıkmakla işe başlarlar. Akıl yalnız<br />

başına yol gösterici değildir. Dînin rehberliğine muhtaçtır. Yoksa sapıtır. Bunun için din<br />

büyükleri îtikâdın bozulabileceğini bildikleri için, felsefe ile uğraşmaktan men etmişlerdir.<br />

Nitekim İbn-i Sînâ ve Fârâbî gibi zâtlar felsefecilerin kitapları ile çok meşgûl olduklarından<br />

sapıtmışlardır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!