22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Çok kıymetli olup, tefsîrler; Arabî, Fârisî ve Türkçe bir aradadır. 2) Silsilet-üz-Zeheb<br />

fis-Sülûki vel-Edeb, 3) Risâle fit- Tasavvuf, 4) Mektûbât veMelfûzat, yazma nüshaları<br />

İstanbul kütüphânelerinde vardır.<br />

KALB HUZÛRU<br />

Murâd-ı Münzâvî hazretleri buyurdu ki: Îtikâdda ehl-i hak, yâni Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdı üzere<br />

bulunup, bilinmesi zarûri olan fıkıh bilgilerini öğrenerek onlara uygun amel etmelidir.<br />

Kalbinde Allahü teâlânın rızâsından başka bir şey bulunmaması için, doğruluk ve ihlâsta kemâl sâhibi<br />

kimseler ile konuşmalı, onların sohbetinde bulunmalı, dilde ve gönülde dâimâ Allahü teâlâyı anmalı,<br />

bunda aslâ gevşeklik göstermemelidir. Allahü teâlâdan başka her şeyi unutmalıdır. Allahü teâlâdan<br />

başkası hatıra geldikçe istigfâr okumalı, mâsivâdan kurtarması içinAllahü teâlâya yalvarmalıdır. Bu<br />

şekilde kalb huzûruna kavuşmaya çalışmalı, zorlama ile de olsa mâsivâyı (Allah'tan başka her şeyi)<br />

unutmaya gayret etmelidir. Zâhirde halk ile bâtında Hak ile bulunmalı, böylece gönülde Allahü<br />

teâlânın rızâsından başkası kalmamalı, mâsivâyı tamâmen unutmalı, nefsi de benlik dâvâsından<br />

kurtarıp, kalb huzûru ve rahatlığı ile kulluğa dâir bütün vazifeleri yapmalıdır. BöyleceAllahü teâlânın<br />

lütuf ve ihsânı ile fânî-fillah ve bâkî-billah olunur ve Allahü teâlânın pekçok feyz ve mârifetlerine<br />

kavuşulur.<br />

Bu mertebeye erişebilmek için, nefy ve isbâtı kendisinde bulunduran Kelime-i tayyibeyi yâni "Lâ<br />

ilâhe illallah Muhammedün resûlullah"ı çok söylemelidir... Mânâsı; hak olan mâbûd yalnız Allahü<br />

teâlânın zât-ı pâkidir. O'nun rızâsından başka hakîkî bir maksûd yoktur. Muhammed aleyhisselâm,<br />

Allahü teâlânın resûlüdür. O'na tâbi olmak vâcibdir. İşte bu Kelime-i tayyibe ile bahsedilen seâdete<br />

kavuşulur.<br />

HANİ SÖZ VERMİŞTİN YA<br />

Mustafa Bekrî şöyle dedi: "Bana da Bedîrî anlattı: "Murâd-ı Münzâvî'ye buğzedip onu kötüleyen<br />

birisi ile görüşmüştüm. Bana ona buğzetmeyi îcâbettiren bir şey anlatmıştı. Ben de ona muvâfakat<br />

etmiştim. O şahsa da Murâd-ı Münzâvî'nin yanına çok gittiğimi, bundan sonra onun yanına<br />

gitmiyeceğimi söyledim. Ertesi gün beni seven âile dostlarımdan birisi geldi ve; "Haydi Murâd-ı<br />

Münzâvî'nin ziyâretine gidelim." dedi. Onu kırmayıp teklifini kabûl ettim. Fakat içimden de bu teklifi<br />

çabucak kabûl etmeme hayret ettim. Yine kendi kendime; "Hani sen onun ziyâretine gitmeyeceğine<br />

söz vermiştin ya!" dedim. Bu sırada nefsimin çok mahcûb olduğunu gördüm. Buna rağmen<br />

Murâd-ıMünzâvî'yi ziyârete gittim. Ancak her zamanki gidişlerimde hemen huzûruna girerdim. Fakat<br />

bu sefer bana: "Biraz bekle, Münzâvî'nin bir mâzereti var." kâbilinden sözler söylediler. Bunun<br />

üzerine oturup kendi kendimi kınamaya; "Böyle eşiklerde oturup beklemeye niçin râzı oluyorsun.<br />

Hem sen bir daha ziyârete gelmiyeceğine karar vermemiş miydin?" demeye başladım. Bir saat sonra<br />

bana ve arkadaşıma izin verildi. Onunla berâber Murâd-ı Münzâvî'nin huzûruna girdik.<br />

Beni yakınına çağırdı ve selâm verdi. Sonra arkadaşıma döndü ve şöyle dedi: "Dün şöyle bir şey oldu.<br />

İnsanlardan birisinin yanına başka birisi geldi. İkisi berâber birisine dil uzattılar. Birisi; "O şöyledir."<br />

dedi. Diğeri onu tasdik etti." diyerek bir gün önce olan şeyleri bir bir saydı. Dünkü zemmedip<br />

kötülediğimiz hâli aynen anlattı. Sonra bana döndü; "Bu anlattıklarım oldu mu?" buyurdu. Ben de;<br />

"Evet efendim." diyerek özür diledim. "Hayır olmadı." diye inkâr etmedim. Sonra; "Şimdi zemden,<br />

kötülemekten vazgeçtim. Dünkü zem hâlimiz geçici bir şeydi. Şimdi o hâl geçti. Şeytan aramıza girdi.<br />

Allahü teâlâ onu sizin vesîlenizle def eyledi" dedim. Sonra da tasavvuf yoluna dâir bilgiler öğrendim.<br />

Bana lüzumlu bilgileri yazdı. Murâd-ı Münzâvî'nin pek yüksek hâlleri vardı."<br />

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.12, s.214<br />

2) Silk-üd-Dürer; c.4, s.129<br />

3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.205<br />

4) Sefînet-ül-Evliyâ; c.2, s.55

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!